29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erdoğan’ın asıl sorunu: AKP’ye güvenemiyor

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

Siyasette kanundur: İktidar olmak, ittifak kurmaktır. Müttefiklerini kaybeden, iktidarda tutunamaz.

***

Tayyip Erdoğan da öyle geldi.

Dışta: NATO sisteminin tercihiydi.

Siyasette mıntıka temizliği yapıldı. Önü açıldı.

Oybirliğiyle iktidara yürüdü.

***

İçte: Bir koalisyon oluştu. Üç kuvvete dayandı.

Bir: Milli Görüş’ün Batıcı kanadı. (Ara not: Erdoğan, bu yüzden AKP’ye hakim olamıyor.)

İki: Fethullahçı Gladyo.

Üç: Amerikancı liberaller.

***

İçte iki kırılma yaşandı. Sandık üzerinden.

İlki: 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu.

Yargı eksenli değişiklikler kabul edildi (yüzde 58’le).

İkincisi: 12 Haziran 2011 genel seçimi. Yine kazandı (yüzde 49.9).

***

Erdoğan sonuçlara baktı: Herkesi yenmişti.

Rakip partileri. Koalisyon ortağı Cemaati. Liberalleri.

Ve partideki bütün kurucu babaları.

Özet: Tek başına sandıkların efendisiydi.

***

Koalisyon ortakları hakkında hükmünü verdi.

Cemaat’e de ihtiyacı yoktu. Liberallere de.

İkisi de yüktü artık. Kurtulmaya karar verdi.

Böylece: Erdoğan’ın “tek adamlık” dönemi başladı.

***

Sonuçlar sahaya yansıdı hemen.

Yandaş medyada liberaller ayıklandı.

Erdoğan’a değil, ABD’ye sadık olanlar maaştan kesildi.

Cemaat kontenjanı kaldırıldı seçimlerde.

Talepleri 60 kadardı. 3-4 sandalyeye indirildi.

***

2011 seçiminden hemen sonrası.

Cemaat ilk yoklamasını yaptı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden.

Müsteşarı tutuklamaya kalktılar. Bölücülükten (7.2.2012).

Erdoğan hamleyi doğru okudu: Hedef kendisiydi.

Hamleyi savuşturdu. Gördüğü: Cemaat artık kavga mevzisindeydi.

Fakat: Kavganın yıkmaya varacağını anlamayadı.

***

Erdoğan “dış”ta da çıkmaza girdi. 2012 sonlarından itibaren.

Sebep: Suriye politikası.

Hesap: Esad’ı 2 ayda devirmekti.

Olmayınca: Amerikan cephesinde aykırılıklar başgösterdi.

Erdoğan’la ABD arasındaki senkron bozuldu. Her kuvvet kendi hesabının peşine düştü.

Bir de: İslam dünyasında “Erdoğan faktörü” iş yapmıyordu artık.

Yeni bir süreç başladı: Batı Erdoğan’a alternatif arıyordu.

***

2013’ün başları. Erdoğan için manzara şuydu.

Bir: İçte iktidar koalisyonu dağılmıştı.

İki: Dışta Batı desteğini kaybetmişti.

Üstelik: Eski destekçileriyle kavgalıydı şimdi.

***

Erdoğan ciddi bir de hata yaptı.

Rejim karşıtı uygulamaları...

Ergenekon, Balyoz davaları...

Tek adamlığı...

Sonuç: Atatürkçü cepheyle kavgasını da tırmandırdı.

Hepsi birikti: Gezi olayları patladı (31.5.2013).

***

Erdoğan cenahı kolaycı. Gezi’yi de Batıcı hamlelerin içinde sayıyor.

Gerçekçi olmak lazım.

Bir: Gezi’yi kimse planlamadı. Bir toplumsal öfke patlamasıydı.

İki: İçinde, Sorosçu bir damar elbette vardı. Özellikle İstanbul’da.

Adresleri de belliydi: Liberaller ve bazı Alevi çevreler.

Evet: Batı, Gezi’yi kullanmak istedi.

Fakat bütün Türkiye’de hakim slogan şuydu: “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!”

***

17-25 Aralık operasyonu bu zeminde yapıldı.

Olay: Yolsuzluğun kullanıldığı bir devirme hamlesiydi.

İçte ve dışta yalnızlaşmış Erdoğan’a karşı.

***

Bu süreç gösterdi ki: Erdoğan gerçekten “tek adam”mış.

Tamam: Halk desteği büyüktü.

Fakat: Müttefiki kalmamıştı.

Girişte kaydettim, tekrarlayalım: İktidar, ittifak demektir.

***

Üstelik: Bir çıkmaz daha vardı Erdoğan için.

“Reis” AKP’de de yalnızdı. Hiçbir “parti büyüğü” yanında yoktu.

Tespitim yeni değil. 17-25 Aralık’ın ilk günlerinde de yazdım.

“Erdoğan kaderini iki bu?rokrata emanet etti” (19.1.2014).

Kastettiğim: Hakan Fidan ve Efkan Ala’ydı.

Sonra bunu üçe çıkardım: “Erdoğan’ın dayanılmaz yalnızlığı: Yanında 2 bürokrat, 1 bakan kaldı” (14.3.2014).

Bürokratlar belli. Bakan da Bekir Bozdağ’dı.

***

Şimdi öğreniyoruz: Erdoğan onları bile saymıyor. Yanında kimse yokmuş aslında.

Diyor ki: “17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişimi ile birlikte net bir duruş sergilediğimde, yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım” (27.10.2016).

Süreçte olanlara bakıyoruz.

Efkan Ala: Kenara alındı.

Hakan Fidan: Gözden düştü.

Bir tek Bekir Bey kalmış görünüyor!?

***

Soru: Erdoğan, tek bırakıldığını niçin kayda geçirdi?

Binali Yıldırım’ın durumuna dikkat. O da tek bırakanlar arasında sayılıyor.

Bir soru daha: O da mı gönderilecek? Ahmet Davutoğlu gibi.

Kim gelir? Şimdiden iki isim dolaştırılıyor: Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu.

***

Gelelim başkanlığa.

Soru basit: Erdoğan AKP’ye güvenebilse... Başkanlıkta bu kadar ısrar eder miydi?

“Reis”e hayli yakın bir isimle sohbetteyiz.

Tespitimi söylüyorum: Başkanlık peşindesiniz. Bütün Türkiye’ye hakim olmak istiyorsunuz.

Ama asıl sorununuz şu: AKP’ye hakim değilsiniz. Partiye güvenemiyorsunuz.

Cevap: Parti önemli değil, halka bak.

***

Son söz: Bütün “tek adam”ların kaderi aynı.

O kimseye güvenmez. Kimse de ona gerçekte sadık değildir.