18 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şehir Hastaneleri engellilere kaç yıldızlı hizmet verecek?

Rıfat Mutlu

Rıfat Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Ülkemizde de 18 Aralik 2008 tarihinde Resmi Gazete de yayinlanarak yürürlüğe giren "Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi" (BMEHS) ile "Engellilik" kisiye bağlı bir olgu olmaktan çıkmakta ve kamusal yasamın örgütlenme biçimlerinin bireyi "sınırlandırma" niteliği, engelli tanımının belirleyicisi olmaktadır.

Asıl sorunun, engellilige dayalı ayrımcılık ve engelsizlere göre yapılandırılan fiziksel ve sosyal cevreden kaynaklandığı belirtilerek; kamusal yasamın örgütlenme biçimlerinin tum toplumu icerme kapasitesi, yarattığı çevresel koşullar ve tutumların engelliligin kapsamını oluşturduğu saptaması yapılmaktadır. Sözleşmenin temel mesajı; engelilere bağış değil, eşit haklar verilmesidir.

Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin imzalanmasının ardından engellilik alanında yayınlanan ilk geniş kapsamlı küresel rapor olma özelliligini taşıyan "Dünya Engellilik Raporu"da engelliligi bireylerin bir özelliligi olarak değil, birey ve içerisinde yaşadığı toplum ile arasındaki hak ve eşitlik iliskisi olarak tanımlamaktadir.

ENGELLİ BİREYLER ve SAĞLIK SORUNLARI

Araştırma sonuçlarına göre ülke nüfusunun yüzde 12.29'u engelli bireylerden oluşmaktadır. Engelli bireylerin yüzde 58.6' sı erkek, yüzde 41.4' ü kadın ; yüzde 62.4'ü kentsel, yüzde 37.6' sı kırsal alanda bulunmaktadır.

Engellilerin yüzde 4.9' u 0-6, yüzde 16.2' si 7-14, yüzde 17.2'si 15-24, yüzde 27.7'si 25-44, yüzde 18.9'u 45-64, yüzde 15.2'si 65 ve üstü yas gruplarında bulunmaktadır.

Engelli bireylerin yüzde 15.2'si, yüzde 20-39 arasında; yüzde 42.4' ü, yüzde 40-69 arasında; yine 42.4' ü, yüzde 70 ve üstü engelilik oranına sahiptir (TÜİK, 2010).

Engelli bireylerin hem engeli olmayan diğer bireyler gibi sağlıklı yasama hakkına sahip olmaları hem de toplumsal hayata, egitime ve işgücüne katılımları acısından saglık, rehabilitasyon ve bakım hizmetlerinin büyük önemi bulunmaktadır.

Dünya Engellilik Raporunda da belirtildiği gibi engelli bireyler genel nüfusa göre daha düşük kalitede saglık hizmeti almaktadırlar. Engelli bireylere sahip olduğu engel nedeniyle özelliği olan saglık hizmeti verilirken; engelilikleri dışındaki saglık sorunlarıninda ihmal edilmemesi gerekmektedir.

Bakım hizmetlerinin yetesizligi, hareketsizlik, gelir yoksulluğu ve olumsuz cevre koşulları nedeniyle engelli bireyler, engeli bulunmayan bireylere göre hastalıklara yakalanma riskleri çok daha yüksektir. Cocuk engellilerin engellilikleri dışındaki saglık sorunlarıyla ilgili yapılan çalısmalarda, engelli cocukların engellilikleri dışındaki saglık problemlerinden dolayı hastanede yatış sıklığının diğer cocuklara oranla altı kat fazla olduğu görülmüştür. Engelli cocuklarda kronik (suregen) hastalık görülme sıklığının 5 kat fazla olduğu görülmüştür.

Araştırma sonuclarına göre, ülkemizde engelli bireylerin yüzde 44.3' ü saglık hizmetlerinden yararlanamamaktadır. Engellilerin yüzde 45.6'sı ise saglık kuruluşuna giderken ulaşımda engellerin olduğunu belirtmislerdir (TÜİK, Özürlülerin Sorun ve Beklentileri Araştırması, 2010).

Hemen her toplumda kamu hizmetlerinden engelsiz bireylere kıyasla daha az yararlanabilen engelli bireylerin yoksulluk altında yasama riski daha yüksekken, ekonomik faaliyetlere katılabilme olanakları da daha kısıtlıdır. Bu çerçevede, engelliler hem küresel hem de ülkesel düzeyde bir dezavantajlı grup oluşturmaktadır. Düşük gelire sahip olan, calışma yaşamının dışında kalan ve daha düşük eğitimli kişiler daha yüksek engellilik riski taşımaktadır.
Dünya Engellilik Raporunda da belirtildiği gibi engellilik ile sosyo-ekonomik düzey arasında yakın iliski bulunmaktadır. Yoksulluk ve engellilik olgularının birlikteliği, birçok sorun bileşeninin birbirini etkilemesi yani bir nedenin başka bir durumun sonucunu yaratması nedeniyle kısır döngü biçiminde devam etmektedir. Engelli olmak, kişileri yoksullaştırdıgı ya da yoksullaşma riskini artırdığı gibi var olan yoksulluğun kronikleşmesine, derinleşmesine neden olabilmektedir.

Kötü beslenme, sık doğum nedeniyle annelerin güçsüzlesmesi, bağışıklık programlarındaki yetersizlik, kalabalık evlerde yaşanan kazalar gibi nedenler, yoksul kişiler arasında engelli olma riskini artırmaktadır. Bunlara ek olarak engellilik, artan toplumsal izolasyon ve ekonomik zorlanmalarla yoksulluk yaratmakta, yoksulluğu şiddetlendirmektedir.

Türkiye'de yaşayan engelli nüfus içinde kaç engellinin yoksul durumda bulunduğu ve yoksulluk düzeyleri net olarak bilinmemektedir. Ancak engelli nüfusun yoksulluk durumlarının değerlendirilebilmesi açısından en çok üzerinde durulması gereken nokta, engellilerin işgücüne katılım durumudur. En az yüzde 20 engel oranına sahip engelli bireylerin yüzde 14.3' ü çalışırken, yüzde 85.7'si çalışmamaktadır. Çalışan engellilerin yüzde 69.6'sı kayıtlı çalışırken, yüzde 30.4' ü kayıt dışı çalışmaktadır (TÜİK, 2010). Türkiye, engelli istihdamının en düşük olduğu ülkelerden biridir.

Engelli bireylerin hem engeli olmayan diğer bireyler gibi sağlıklı yasama hakkına sahip olmaları hem de toplumsal hayata, egitime ve işgücüne katılımları açısından sağlık hizmetlerinden "eşit" olarak yararlanması büyük önem taşımaktadır.
Sağlık hizmetlerinde "eşitlik"; engelli ve engelsiz tüm bireylerin sağlık hizmetlerinden gereksinimleri ölçüsünde eşit olarak yararlanabilmeleri anlamına gelmektedir. Saglık hizmetlerinin eşit kullanılmasını engelleyen iki temel faktör bulunmaktadır. Bu faktörler "para" ve "mesafe"dir. Bunlardan kaynaklanan eşitsizlik türleri de "ekonomik"ve "ulaşımsal" olmaktadır.

Eğer "para", yani engelli bireylerin satın alma güçleri saglık hizmeti kullanımını engelliyorsa "ekonomik eşitsizlik", engelli bireylerin saglık hizmetine ulaşımı aradaki mesafe nedeniyle sağlanamıyorsa "ulaşımsal eşitsizlik" söz konusu olmaktadır.
Öte yandan, üzerlerindeki hastalık yapıcı etken yükünün fazlalığından ötürü sağlık hizmetine en çok gereksinimi olanlar, ekonomik ve ulaşımsal eşitsizlik sonucu sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamayan engellilerdir.

5 YILDIZLI OTEL KONFORUNDA ŞEHİR HASTANELERİ NEDİR ?

Gercek ismi "Kamu Özel Ortaklığı" olan sağlık alanında küresel sermayeye yeni ve büyük bir kaynak aktarmanın aracı "Şehir Hastaneleri" sağlık hizmetleri sistemini eriten, özel ve kar amaçlı hizmetler verecek olan; hizmetin odak noktasını insan sağlığı değil, elde edilecek parasal kazancın oluşturduğu bir özelleştirme modelidir.

Sağlık Bakanlığı otoriteleri " yaptığımız is özelleştirme değil, vatandaşın 5 yıldızlı otel konforundaki hastanelerde daha kaliteli sağlık hizmeti alabilmesi için özel sektörün gücünden yararlanmaktır demesine karşılık; özel sektör daha delikanlıca açıklamalarda bulunarak " sağlıkta Kamu Özel ortaklığı/Şehir Hastaneleri, gelecekte yapılacak kamu sağlık yatırımlarının bugünden özellestirilmesidir" demektedir ( YASED- Uluslararası Yatırımcılar Derneği/2012 ).

Şehir Hastaneleri Sisteminde, Devlet'in bedelsiz olarak tahsis ettigi hazine arazilerine özel şirketler tarafından büyük hastaneler yapılarak kamuya uzun süreli kıraya verilmesi ve kendisine devredilen hizmetlerin hastane inşaatını yapan şirketler tarafından işletilerek gelir sağlamasıdır.

Normal ihale miktarlarına göre çok fazla miktarda insaat sabit yatırım maliyeti olan şehir hastaneleri yine çok yüksek kira bedelleri ile Sağlık Bakanlığına 25 yıl süreliğine kıraya verilmektedir ( 3 yıllık kira bedeli sabit yatırım maliyetini karşılamaktadir; örnegin, 800 yataklı Konya- Karatay Hastane İhalesi 246 milyon 20 bin TL ile sonuçlanmış olup, bu hastane icin 25 sene boyunca ödenecek yıllık kira bedeli 88 milyon 791 bin TL'dir- 25 yıllık toplam kira bedeli 2 milyar 219 milyon 790 bin TL. tutmaktadır).

Kalkınma Bakanlığı tarafından açıklanan raporda da şirketlerin sabit yatırım için 9.5 milyar dolar ödeyeceği, devletin de buna karşılık uzun dönemde (25 yıl) 27 milyar dolar geri ödeme yapacagı belirtilmiştir.

Bunun yanında inşaatı yapan şirketlere "çekirdek sağlık hizmeti" dışında görüntüleme ( MR, Bilgisayarli Tomografi, Ultrasonografi, Röntgen, vd.), EKG, EEG, EMG, Biyokimya, Mirobiyoloji, vd. Labratuarlar; kreş, restoran, kafeterya, otoparklar gibi hastane bünyesinde olan kuruluşların işletmesinide Sağlık Bakanligi özel şirkete yine 25 yıllığına devredecektir.

Saglık Bakanlığı, sirket ve konsorsiyumlara hastanelerin en az yüzde 70 doluluk oranı ile çalışacağını garanti etmektedir.
Kira bedelleri, buralara taşınacak kamu hastanelerinin döner sermayeleri tarafından ödenecektir. Bu konuda şirketlere Hazine Garantisi verilmektedir. Bu kapsamdaki işlemlerden damga vergisi ve harç alınmamakta; bu kapsamda yapılan/yapılacak ihaleler, kamu ihale ve devlet ihale yasasına tabi olmamaktadır.

Özel şirketlere kiralar yoluyla yatırım finansmanı, hizmet devri ile de gelir garantisi verilen Kamu Özel Ortaklığı / Şehir Hastaneleri sisteminde risk ve maliyet tamamen kamu üzerinde kalmaktadır.

2011 secimlerinden önceki son meclis oturumunda bir " Torba Kanun"la Kamu Özel Ortaklığı yöntemiyle yapılacak sehir hastanelerine taşınacak mevcut kamu hastanelerinin bina ve taşınmazlarının TOKİ'ye devredilebilmesi mümkün kılınmıştır. Bu şekilde, şehir hastanelerine taşınacak olan Devlet hastaneleri ve diger tüm kamu saglık kuruluşları kapatılarak kent merkezindeki rantı yüksek mekanlar özelleştirmeye açık hale getirilmektedir.

ENGELLİLER ŞEHİR HASTANELERİNDEN EŞİT OLARAK YARARLANABİLECEK Mİ ?

Sağlık hizmetlerinde eşitlik hem engelli hem de engelsiz bireylerin koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinden gereksinimleri ölçüsünde yararlanabilmeleri anlamına gelmektedir.

Engelli bireylerin gerek ekonomik gerekse ulaşımsal eşitsizlikler nedeniyle sehir hastanelerinden eşit bir sekilde yararlanabilmeleri mümkün değildir.
Bunun nedenleri engelli bireylerin hem satın alma güçlerinin düşüklüğü (yoksulluk) nedeniyle gereksinimleri olan saglık hizmetini alamamaları, hem de kendilerine yakın kırsal kesimde bulunan küçük kamu hastanelerinin kapatilması nedeniyle sehir hastanesine ulaşabilmek için bazen saatler süren yolculuk yapmak durumunda kalınacak olunmasıdir.

Sonuç olarak, şehir hastaneleri tüm yoksulları, dar gelirlileri, alt toplum katmanlarını sağlık alanında olumsuz etkileyecektir. Ancak, sürekli ve şiddetli olarak engelli bireyler çok daha fazla etkilenecek; halen sahip oldukları sağlık hizmetleri daha da ulaşılmaz ve yetersiz düzeye gelecektir. Şehir hastaneleri, engellileri görmezden gelmektedir.