25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hiç sözlük okuyana rastladınız mı?

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Hiç sözlük okuyana rastladınız mı? Ben rastladım, hem de en yakın arkadaşımdı. Cemal Süreya, sözlük okurdu. Aynı kitap okur gibi. Diyelim C harfinden başlar ve okur. Bu da bir yöntem. Dil zenginliğini geliştirmek için elbette.

FARKLI SÖZLÜK

Ben de ilk kez sözlük okuyorum: Değerli dostum Dr. Kemal Ateş’in Saklı Sözlük kitabını.
İşte okunacak sözlük diyorum içimden. Herkese okumasını öneririm. Çünkü bu sözlük, yalnız saklı değil, farklı bir sözlük. Kitabın başlık altında şöyle yazıyor: “Dil dışı bırakılmış bir dilin sözlüğü.” Kitabın önsözünün ya da sunuşunun başlığı da sarıyor sizi: “Bu sözlük nasıl bir sözlük?”

EKLERİN ZENGİNLİĞİ

Kemal Ateş, tek tek saymış ve kayda geçirmiş olmalı, Türkçemizin 160 eki var. Türkçenin kökleriyle epey ilgilendim ama ekleri de bir âlem. Köklerin sağlam duruşu Türkçenin üstünlüğünü oluşturuyor. Eklerin zenginliği de bir başka üstünlük. Almanca, Fransızca, İngilizcede araştırın, bu kadar ek bulamıyorsunuz. Von Gabain’in Eski Türkçenin Grameri kitabını açtım. Orada ekler şöyle sınıflandırılmış: İsimden İsim Yapan Ekler, İsimden Sıfat Yapan Ekler, İsimden Fiil Yapan Ekler, Fiilden İsim Yapan Ekler, Fiilden Sıfat Yapan Ekler, Fiilden Fiil Yapan Ekler (5. Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2007).
Kemal Ateş, şöyle yazıyor: “Ek zenginliği Türkçenin doğurganlığının, üretkenliğinin, yaratıcılığının önemli bir kanıtıdır. (...) Bir dilde her yıl pek çok sözcük yaratılabilir, türetilebilir; ancak üç yüz yılda tek bir ek yaratılamaz.”

BİR ZAMANLAR KARTALDI

Aslında eklerin hepsi, bir zamanlar sözcüktü. Örneğin ş ekini alınız. İş ve eş sözcüklerinden geliyor. Sözcüğün sonuna yapışınca açış, duruş, yükseliş vb oluyor.
Eşleşerek, karşılıklı yapılan eylemleri düşünün, sevişmek, görüşmek, öpüşmek vb. İngilizce, Almanca, Fransızcada sevmek var ama sevişmekten söz etmek için birkaç sözcük gerekiyor. Türkçenin bir ş eki seviştiriyor. Bir zamanların sözcükleri, öyle gözüküyor ki hayatın içinde yuvarlana yuvarlana eklere dönüşmüş. Hayatın içinde derken binlerce yıldan söz ediyoruz. O nedenle ekleri kaybettiğiniz zaman yerine yenisini koyamıyorsunuz. Üç yüz yıl sonra bile, o yitirilen eki bulabileceğiniz kuşkulu elbette. O nedenle bir dilin eklerini yitirmesi, sözcük yitirmesinden çok daha ürkütücü bir yoksullaşma.

TÜRKÇENİN KAYIP BÜROSU

İstasyonlarda hâlâ kayıp büroları var mı bilmiyorum, Saklı Sözlük kayıp bürosu gibi. Türkçemizin yitirilmiş sözcüklerini orada buluyorsunuz. Kaybettiğiniz kaleminizi bulmuş gibi seviniyorsunuz. Yüzyılların içinde bir kenara atılmış, terkedilmiş, yetim kalmış sözcükleri ve deyimleri bir bir toplamış Kemal Ateş. Öpülecek bir el!

YİTİRİLEN MANTIK

Kimileri, “Ne fark eder, içit yerine meşrubat, ev bezeği yerine mefruşat desek ne çıkar” diyebilirler. Kaşgarlı Mahmut atamızın 11. Yüzyıldaki Divan-ı Lügat-it Türk’ünde yer alan yerdeş yerine de artık hemşeri deniyor zaten. Ancak bir dilin kendine özgü mantığı var. O mantığı bozduğunuz zaman, öğrenmek de zor, anlamak da zor, geliştirmek de zor. Her dil, kendi ayakları üzerinde yükselebiliyor ve yürüyebiliyor. Köklerin ve eklerin yitirilmesi, bir dilin mantığının yitirilmesidir. Her dil sözcük yitirebilir. Ama bizim Türkçemizin başına gelen çok ağır. Yitirilen yalnız sözcükler değildir, yalnız ekler de değildir, yitirilen Türkçenin mantığıdır. Kemal Ateş, Saklı Sözlüğüyle, bir bakıma Türkçenin mantığını toprağın altından çıkartıp önümüze koyuyor. Maden bulmuş gibi oluyoruz.

DİRİLTİLEN SÖZCÜKLER HAZİNESİ

Kemal Ateş, Türk tarihinin karamsar bir tanımını da yapıyor: “Ölü sözcükler mezarlığı.” İnsan isyan ediyor: Hayır ölmediler, ölemezler. Evet ölmemişler. Ya da şöyle söylenebilir: Kemal Ateş, onları diriltiyor ve Saklı Sözlük’te Türkçenin geleceğine sunuyor. Ben de Ateş hocamızın Saklı Sözlüğüne şu adı takıyorum: Diriltilen Sözcükler Hazinesi. Kemal Ateş arkadaşımızı, Prof. Dr. Mehmet Vetsel Batmaz’ı ve Prof. Dr. Betül Çotuksöken’i bu yıl Tekin Sönmez Edebiyat Ödülü’nü aldıkları için ayrıca kutluyoruz.

BİR DAHA DÜNYAYA GELİRSEK

Türkçe üzerine çalışmak, mutluluk kaynağı. Kemal Ateş arkadaşımın Saklı Sözlüğü de sevinç veriyor. Bir daha dünyaya gelirsem, Türk Diliyle uğraşacağım. Her şey hazır, çeşitli dillerde Türkçe üzerine yazılmış ne varsa topladım, koskoca bir kitaplığım bile oldu. Bir daha dünyaya gelemeyeceğime göre, en iyisi şimdi uğraşmak. Kemal Ateş, yüreğimi kabarttı, talep de var. Silivri günlerindeki Güzel Türkçemiz yazılarına yeniden başlasak mı, ne dersiniz?