20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Org. Başer: Kuleli olmasa okuyamazdım

'Kuleli olmasaydı benim tahsilim mümkün değildi... Devletin sıcak kolları beni kavradı. Bütün ihtiyaçlarımı karşıladı, beni okuttu. Harp Okulu'na gönderdi, orada aynı sıcaklıkla, aynı güzellikle yetiştirdi. Ben gittim milletimin bağrında, çeşitli hizmetler yaptım'

Org. Başer: Kuleli olmasa okuyamazdım
A+ A-

Fikret Akfırat

Anne ve babasını çocuk yaşlarda kaybetmişti. Tam bir yoksulluk dönemiydi. Parlak bir öğrenci olmasına rağmen onu okutacak ne bir akrabası vardı, ne de çevresindeki insanların maddi imkanı. Tüm olumsuzluklar​a rağmen zorla ortaokulu bitirdi ve askeri lise sınavlarını kazandı. Kendi deyimiyle devlet onu sıcak kollarıyla sardı, tüm ihtiyaçlarını karşıladı ve yetiştirdi. Emekli olduğunda 2. Ordu Komutanlığı görevindeydi. Orgeneral Edip Başer ile hem darbenin arkasındaki sosyolojik gerçekliği hem de PKK ile mücadeleyi konuştuk.

'ÇÖZÜM ATATÜRK DEVRİMLERİNDE'

Aydınlık- Sayın komutanım, 15 Temmuz darbe girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

E. Org. Edip Başer- 15 Temmuz bir ihanet girişimidir. Cumhuriyet'e, onun değerlerine, yüce Türk milletinin inançlarına yönelik bir kalkışmadır. Bir kişinin iradesine bağlı olarak kandırılmış bazı insanların; robotlaşmış biçimde, kendi insani duygularından arınmış, kendi düşünce yeteneklerini tamamen terk etmiş ve onun tamamıyla uzaktan kumandasıyla hareket edecek hale gelmiş bazı kimselerin haince bir girişimidir. Silahlı saldırı girişimleriyle insanlarımızın canına kıymak, askerimizle polisimizle çatışmaya girmek kabul edilebilir bir şey değil. Artık herkes Amerika'da oturan o sefil yaratığa bağlı olarak bu kanlı hareketin gerçekleştirildiğini biliyor.

Toplum olarak yeterli bilinç ve duyarlılığa ulaştırılmadığımız için toplumun içine dini kullanarak sızan kötü niyetli çeteler oluştu. Bu, yıllar öncesinden başladı ve ilk farkına varan ve tedbirler alan kurum, Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Maalesef siyasetten ve diğer kurumlardan yeterli desteği göremeyen Silahlı Kuvvetler, bu koşullarda tek başına yeteri kadar etkili bir mücadeleyi yürütemedi. Çünkü o kadar sinsi ve alçakça yöntemlerle sızıyorlar ki bunları tespit etmek çok kolay değil. Bu tabiki o kurumları yönetenleri, devleti yönetenleri sorumluluktan kurtarmaz.

Bu topluma bugüne kadar uygulanan eğitim sisteminde Atatürk'ün birleştirici, aydınlatıcı, akıl ve bilgiyi önde tutan öğretisine kulak verseydik, bu kötü niyetlilerin sızmasına fırsat vermezdik. İkinci olarak dini, toplumumuza doğru olarak öğretemememizin de günahını çekiyoruz. Bunun da vebali gelmiş geçmiş tüm iktidarların boynundadır. Din eşitliktir, güzel ahlaktır. Namaz, hac, zekat vb. tüm şartlar bireyle Allah'ın arasındadır. Fakat güzel ahlak toplumun tamamını ilgilendiren bir konu. Eğer devleti yöneten insanlar güzel ahlaklı değilse, bundan kaynaklanan sorunlar toplumun geleceğini, güvenliğini etkiler. Burada ihmalkâr davrandık.

Çözümü de orijinal ayarlarımıza dönerek bulacağız. Atatürk'ün demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine uygun şekilde tekrar işe başlamazsak bu badireden çıkmamız pek mümkün değil.

'BATI, GÜÇLÜ TÜRKİYE İSTEMEZ'

Aydınlık- 24 Temmuz 2015'te açılımın sona ermesi ve Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeleri de gözönünde bulundurursak, bu girişim resim içinde nereye oturuyor?

E. Org. Başer- Bu girişimin başında olan şahsın nerede yaşadığı belli. Yaşadığı yerde kendi hür iradesini kullanarak bütün bu işleri organize edebildiğini, yönlendirebildiğini, kendi aklıyla bütün bunları kotarabildiğini düşünmek akla ziyan. Devlet büyüklerimiz de söylüyor işte: Üst akıl. Onu yönlendiren bir merkez var. Bu Amerikan gizli servisi olabilir, Amerika'daki başka sivil toplum kuruluşları olabilir. Elimde kanıt yok ama büyük şüpheler var. İşte CIA'nın bir sürü adamı sık sık geliyorlar, kritik yerleri ziyaret ediyorlar... Amerikan gizli servislerinin bu konuyla ilgili olarak en azından yönlendirici rol oynamış olabileceklerini düşünmek mümkün. Peki Türkiye'nin zayıflamasının, iç kargaşa çıkmasının Amerika'ya ve Batı'ya ne faydası var?

Genel resim içerisinde bakıldığında ne Amerika ne de Batı Türkiye'nin bölgede güçlü bir devlet olmasını hiçbir zaman istememiştir. Onlar Türkiye'nin her zaman belli bir düzeyin altında kalmasını, belli konularda onlara muhtaç olmasını ve Ortadoğu'daki çıkarlarının aleyhinde teşebbüs edecek gücü kendisinde görmemesini istemişlerdir. Bunun için Türkiye'de çeşitli oyunlar oynanması doğaldır. Onlar da tabi kendi çıkarlarının gerektirdiğini yapıyorlar. Önemli olan bizim o tuzaklara düşmeyecek dirayeti, gücü, birlikteliği gösterebilmemizdir.

'KULELİ OLMASA OKUYAMAZDIM'

Aydınlık- OHAL kapsamındaki kararnamelerle TSK'nın yapısına yönelik bazı değişiklikler yapıldı. Siz bu düzenlemelerin TSK üzerinde nasıl bir etkisi olacağını değerlendirirsiniz?

E. Org. Başer- Böyle bir olayda en büyük zararı gören kurum Türk Silahlı Kuvvetleri olmuştur. TSK'nın moral ve motivasyonu dibe vurdurulmuştur. Maalesef bu olayın arkasından, başta bazı siyasiler tarafından, Türk Silahlı Kuvvetleri tek başına hedef tahtasına oturtulmuştur. Sanki bütün bu olayın müsebbibi Silahlı Kuvvetler gibi davranılmaktadır. Halbuki bu örgütün polisin, yargının, bürokrasinin, Sağlık Bakanlığı dahil bütün devlet kurumlarının içerisine aynı ölçüde sızdığını artık Sağır Sultan biliyor. Alınan kararlar çok aceleye getirilmiştir. Devlet adamlığına yakışmayan acelecilikle alınmış kararladır. Bu travmayı yalnızca siz değil, millet de yaşadı. Sizin soğukkanlılıkla, aklı ve bilgiyi önünüze koyarak alınacak tedbirleri saptamaya çalışmanız gerekmektedir. Orduyu, polisi, yargıyı, bürokrasiyi yeniden yapılandırmaya ihtiyaç duyabilirsiniz ama bu yapılandırma ihtiyacının gerekleri, böyle bir travmanın etkisiyle, yahut çeşitli siyasi mülahazalarla, kızgınlıkla, hırsla, kinle, ayaküstü yapılmaz. Bilimsel kurulları oluşturursunuz, uzmanlar oturur çalışır.

Harp okullarını kapattınız, askeri liseleri kapattınız, Kuleli'yi kapattınız. Ben Kuleli Askeri Lisesi mezunuyum. Kuleli olmasaydı benim tahsilim mümkün değildi. Çünkü beni okutacak bir akrabam yoktu. Anne babam zaten yoktu, fakirdik. Ortaokulu zar zor bitirdim, sonra bu devletin sıcak kolları beni kavradı. Bütün ihtiyaçlarımı karşıladı, beni okuttu. Harp Okulu'na gönderdi, orada aynı sıcaklıkla, aynı güzellikle yetiştirdi. Ben gittim milletimin bağrında, çeşitli hizmetler yaptım. Şimdi askeri liseleri kapattınız, oradan gönderdiğiniz benim gibi çocuklar ne olacak? Hangi lisede onu kim nasıl destekleyecek? Bunlar teferruat gibi ama işin aslı teferruatta gizli.

'EMİR KOMUTA, PİRAMİTTİR'

Aydınlık- Emir-komuta birliğinin bozulmasından bahsediliyor. Nedir emir-komuta birliği?

E. Org. Başer- Silahlı Kuvvetler'de bir piramit söz konusudur. Aşağıdan yukarı doğru azalarak gelinir ve en tepede Genelkurmay Başkanı bulunur. Bu tepedeki yapı emir-komuta birliğinin temel unsurudur. Genelkurmay Başkanı Silahlı Kuvvetler'in bütün faaliyetlerinden sorumlu tek kişidir. Şimdi siz Genelkurmay Başkanı'nı o sorumluluk makamından alıp başka bir yere bağlıyorsunuz ve kuvvet komutanlıklarından ayırıyorsunuz. Böylece Genelkurmay'ın altı boş kalıyor.

'YIĞINAKTA HATANIN TELAFİSİ ZORDUR'

Aydınlık- Komutanım sizden bir PKK değerlendirmesi rica ediyorum. Bir de Türkiye'nin Suriye'de alması gereken önlemler nelerdir?

E. Org. Başer- Eğer yığınakta hata yaparsanız, savaşın geri kalan bölümünde telafisi çok zordur. Yığınağı doğru yapmak lazım. Kastım şudur: Devlet dış politikasındaki adımlarını geleceği düşünerek atmalıdır. Komşuda kavga varsa meseleye çözüm aramanız gerekir. Tek başınıza çözemiyorsanız konuyu uluslararası platforma taşırsınız ama ben yaptım oldu mantığıyla ilerleyemezsiniz. Suriye'deki karanlık durumun Türkiye'ye ne getireceği konusunda zihinler hâlâ berrak değil. Suriye'nin kuzeyinde Amerika'nın desteğiyle yeni bir Kürt oluşumu tamamlanmak üzere. IŞİD'le mücadele altında, tabi onları kullanarak, Irak'ın kuzeyiyle ve Türkiye'nin güneydoğusunu da içine alan harita içerisinde, Akdeniz'e çıkışı olan bir Kürdistan tesisi konusunda adım adım ilerliyorlar.

PKK ile bir süreç yaşandı. Bu cani sürüsüyle 'aşk yaşamak' akıllara ziyandı. PKK'nın kendi iradesiyle hareket ettiğini düşünmek de pek mümkün değil. ABD'nin PKK'yı bir şekilde desteklediğinden, açık bir şekilde olmasa bile en azından kalben desteklediğinden hiç kuşkum yok. Özel temsilcilik görevim sırasında da kendileriyle yaptığım müzakerelerde de Amerika'nın Türkiye'nin mücadelesine katkıda bulunmak niyetinde olmadığını görmüştük. Yani PKK tek başına değil.

PKK parayı Avrupa'ya kaçırdığı uyuşturucudan kazanır, haraçlardan, zorla aldığı vergilerden kazanır. Avrupa'da örneğin Brüksel'de bana askeri ateşemizin söylediği, meydanda bunların 10 tane dönerci dükkanı olduğuydu. Bunlar hep PKK'ya para kesiyor tabi. Biz bu finans kaynağını kesmek için Amerika'yı devreye sokmak istedik ama olmadı, yeteri kadar heves göstermediler. Çünkü PKK'nın bu uyuşturucudan kazandığı kara para yine Avrupa bankalarında aklanıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bankalarında, İsviçre'de, Belçika'da aklanıyor. Bu finans kaynağı kurutulabilirse PKK zayıflatılır. Bu devletler terör örgütüne silah satmaktan imtina etmiyorlar. Çünkü Türkiye bunlar için gözden çıkarılabilecek bir ülke. Anlaşılan Türkiye'nin bölünmesi bunları rahatsız etmeyecek.

PKK'nın son zamanlardaki durumuna gelelim. Barış sürecinin fevkalede yanlış bir karar olduğunu bu kararı verenler de artık söylüyorlar. Bu süreç içerisinde ne yazık ki PKK bölgede istediği gibi at koşturdu. Bütün yetkiler valilere verildi ve arkadaşlarımız yetkisiz kılındı. Bir arkadaşımın bana ifadesi, 204 tane yazılı operasyon talepleri var ama valilik, yalnızca 3'üne zamanlı olarak izin vermiş. Siz valiye böyle bir yetki yüklerseniz, o valiyi de ezersiniz. Adamlar çıktılar direkten bayrağımızı indirdiler, silahlarıyla kışla önünde gösteriler yaptılar ama kimsenin müdahale etmesine müsaade edilmedi.

'BU ORDU MİLLETİN ORDUSUDUR'

Aydınlık- Son olarak söyleyecekleriniz var mıdır?

E. Org. Başer- Laik devlet ilkesi demokrasinin olmazsa olmaz direğidir. Demokrasinin temel üç sütunu vardır. Bunlardan birisi laik devlet ilkesi, diğeri bağımsız yargı ve özgür basındır. Bu üç ana sütun olmadan inşa ettiğiniz demokrasi kağıttan kaplan olur. Milletimize laikliği bir türlü anlatamadık. Laiklik dinsizlik değil aksine senin inancının koruyucusudur. Laiklik diyor ki “Kardeşim, sen ibadetinde hürsün. Ben kimseyi müdahale ettirmem sana. Merak etme. Bunun bekçisi benim”. Bunu anlatamadık milletimize.

Vatandaşlarımızın Silahlı Kuvvetler'e sahip çıkması gerekir. Bu ordu milli ordudur. Bu ülkenin geleceği, güvenliği Türk Ordusu'na emanettir. Bu ordu ithal ordu değildir. Bu ordu bu milletin ordusudur. En yukarıdaki komutanından mehmetçiğine kadar hepsi bu milletin çocuğudur. Bu ülkenin insanları ordularına sahip çıkmak zorundalar.

Son Dakika Haberleri