20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Pes doğrusu!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

15 Temmuz kanlı ve alçak FETÖ’cü darbe girişiminin ordu-millet işbirliği ile defedilerek, bozguna uğratılmasının ardından, ülkede uzun süredir görülmeyen gönüllü bir milli-demokratik birlik ve beraberlik ortamı oluştu.

Bu havanın Yenikapı Mitingi ile zirveye çıkması, AKP Genel Merkezi’ne Atatürk resimlerinin asılması, iktidarın TBMM’de bazı yasa girişimlerini geri çekmesi bu genel iyimserlik havasını ve rüzgarını güçlendirdi.

Muhalefet ise (parlamento içi ve dışı), sağduyulu davranarak, terörle-darbeyle-bombalarla her gün onlarca insanımızın şehit ve gazi olmasıyla sonuçlanan hain saldırılar karşısında, iktidara yapıcı bir destek vererek, sorumlu davrandı.

Sağ-sol demeden, köken-mezhep ayırmadan, iktidarıyla-muhalefetiyle oluşan bu demokratik-milli cephe, Cumhuriyetimizin, demokrasimizin ve milletimizin birlik ve beraberliğinin sağlam bir güvencesini ve kararlılığını ortaya koydu.

Ama ne yazık ki, bu sürece en çok katkı vermesi ve özen göstermesi gereken T. Erdoğan ve iktidar, yine toplumu tedirgin edecek eski tas-eski hamam davranışlarını, partizan-kayırmacı atamalarını ve ideolojik bakış açılarını kısa sürede tekrar uygulamaya başlamaktan vazgeçmemiş görünüyor.

Halbuki, bugün ülkemiz tam bir savaş ortamına sürüklenerek, terörle-darbelerle-bombalarla enkaza dö-nüştürülmek ve çökertilmek istenen ağır bir emperyalist saldırı altındadır. Başbakan Sn. Binali Yıldırım’ın son dönemlerdeki konuşmalarında sergilediği, itidalli ve uzlaşmacı tavrı, kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir dilden kaçınması, olumlu yankılar ve destekler bulmuşken - belki de ona rağmen - son dönemde yapılan atamalar, Yenikapı’da oluşan demokratik Kuvayı Milliye ruhuna - çok da gerekli olduğu bugünlerde - büyük zarar verme potansiyeli taşıyor.

Polis okulları-tüm emniyet teşkilatı, Valiler-Emniyet Müdürleri, neredeyse tamamen FETÖ’ye “ne istedilerse vermek” suretiyle teslim edilmiş ve aylardır hemen her gün -dini bir devlet kurma- amacı taşıyan bu örgüte mensup polislerden yüzlercesi-binlercesi tespit edilerek, ihraç edilip tutuklanırken, iktidarın buna çözüm olarak “polise türban takma” izniyle meşgul olması tam bir garabet doğrusu.

Kamudan hizmet alan tüm yurttaşların diledikleri gibi giyinip-kuşanmalarına kimsenin bir diyeceği olmaz, olamaz, olmamalıdır. Ama Hakim, Polis, Asker gibi kamu hizmeti verenlerin dini-siyasi simge ve sembollerle görev yapmaları - en azından- eşitlik ve tarafsızlık konusunda -laik bir devlette - toplumda ve muhataplarında ister istemez tedirginlik ve şüphe yaratır.

FETÖ’yle, terörle, bombalarla, darbelerle mahvedilmek istenilen ülkemize ve bunlara kanıyla, canıyla şehit ve gaziler vermek pahasına direnen halkımıza, çözüm diye bula bula “Türbanlı polisi mi” buldunuz? Pes doğrusu. Hala insanımızın kutsal ve kişisel dini duygularını istismar ederek, dini “şekli-ideolojik” siyasi ve şahsi çıkarları için kullanan siyasal İslamcılığın neden olduğu felaketlerin farkında değil misiniz?

Daha önce de yazdık söyledik. “siyasal İslam, insana da İslam’a da düşmandır.” El-Kaide’den-Boko Haram’a, IŞİD’ten-El-Nusra’ya, oradan FETÖ’ye kadar siyasal İslamcılık, Allah ile aldatma, her türlü mezhepçilik, İslam dünyasına da, insanlığa da büyük belalar ve felaketler getirdi, getiriyor.

İslam ülkelerinde, Müslümanların “Allahu Ekber” diyerek birbirlerine karşı din adına-mezhepçilik adına, yıllardır sürdürdüğü vahşi-kanlı terör ve savaşların Müslümanlığa da, insanlığa da ne denli zarar verdiğini görmüyor musunuz?

Yenikapı’da oluşan milli birlik ve beraberlik ruhunu, 3. köprüye “Yavuz Selim” adını vererek, tahrip edebileceğinizi düşünmüyor musunuz?

Alevi-Bektaşi inancına sahip, on binlerce Oğuz Türkmen’inin katlinden sorumlu olarak görülen “Yavuz Selim” yerine daha birleştirici, daha geniş toplumsal kabul görecek bir isim verilemez miydi?

GATA’ya “Abdülhamit” gibi koca Osmanlıyı batıran gerileme dönemi Padişahlarından birisi yerine başka bir isim koyulamaz mıydı?

Laiklik olmaz ise, ne gerçek demokrasi ne toplumsal barış ne de huzurun olamayacağını hala anlamadınız mı?

Bu saplantılı dinci ve mezhepçi inadınızın en büyük zararının ülkemize ve insanımıza olacağını neden görmek istemiyorsunuz?

Siyasal İslamcı, mezhepçi, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı, çağ dışı, Allah ile aldatan işlerden ve davranışlardan tez elden vazgeçin. Bu zor günlerde oluşan milli birlik ve beraberlik havasını zehirlemeyin, bozmayın. Çünkü FETÖ’yle, terörle, darbelerle ve arkasındaki emperyalizmle mücadelede milletin tamamının desteğine ihtiyacınız var.

Bu iş “türbanlı polis” icadıyla böyle gitmez, gidemez.