24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Rüzgâr nereden esecek?

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

Geçen Çarşamba günü saat 14.30’da Ankara/Kızılay’daki “gökdelen”in önünden geçiyordum. Ani bir rüzgâr çıktı ve binanın Maltepe’ye bakan cephesini örten reklam bezini kopartıp yana savurdu. O yazıyı, güneşte parlayan metalik harfleriyle aylar sonra ilk kez gördüm: “Cumhuriyet fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlar ister.” İmza: Mustafa Kemal Atatürk. Tarih: 1924
Bu yazıyla aramda tuhaf bir ilişki oluştu. Onu fark ettiğimde galiba ortaokul birinci sınıf öğrencisiydim. O yıllarda binanın önünden her geçişimde nedense başımı kaldırıp bakar ve o yazıyı okurdum. Hoşuma giderdi. Liseden sonra hiç dikkatimi çekmedi, unuttum. Son yıllarda yine bakmaya başladım. Oradaydı. Fakat bir yıl kadar önce yazıyı bir telefon şirketinin reklam beziyle örttüler. Sonbahar rüzgârının azizliği belki onu son kez görmemi sağladı. Yakında yazıyı yeniden kapatırlar. Binayı da zaten otel yapacaklarmış.
Ne oluyor?
Ani bir rüzgârın çıkacağını ve her şeyin yerli yerine oturacağını beklemek hayalcilik olur. İktidarın eski ortakları arasında kanlı bıçaklı, “kanınızla abdest” alacağız gibi sözlerin sarf edildiği, FETÖ’cülerin yanı sıra solcuların, hatta belki de Alevilerin kamusal alanın dışına sürülmekte olduğu, bütün sosyalistleri PKK’li gibi gösterme eğiliminin giderek güçlendiği bir ortamda mucize bekleyemeyiz. Üç bine yakın akademisyen hakkında işlem başlatılmış. Bunların hepsi FETÖ’cü ya da PKK’li değil. İçlerinde tanıdıklarım var. Sessizce bekliyorlar. Laisist ve yetişmiş insan gücünün erozyonu telafi edilemez.
Bir kasabada öğretmenlik yapan arkadaşım, Vatan Partisi sempatizanı A.Y. “FETÖ’cü” olma şüphesiyle açığa alındı. “Yahu ben solcu olarak bilinen biriyim, nasıl olur,” diye söylenerek çoluk çocuk akıbetini bekliyor. Eve gelen iki polis karısına ve kendisine ait cep telefonlarına incelenmek üzere el koymuş, fakat bilgisayarlara dokunmamış.
Hükümet ne yapıyor?
Hükümetin kendi iktidarını korumak için ABD’yle kafa kafaya gelmesi ve tarihi bir mecburiyet olarak Kürt Koridoru’nu önleme kararlılığı tek kriter olarak alınamaz. Belki aşırı bir örnek olacak ama İran’da antiemperyalisttir diye mollaları destekleyen bütün solcular şeriatçı düzen yerleştikten sonra aşağılanarak idam edildiler. Mollalar sıkı adamlardı, devrimciydiler. Bunlar ise tutarlı değiller; dış politikada pazarlıkçı ve ilkesizler; devlet yönetme kabiliyetleri, gelenekleri yok ama diktatörlük kurmak istiyorlar.
Saray ve çevresi kamuyu dönüştürerek iktidarını pekiştirmek istiyor; Cumhuriyet’in kazanımlarını sulandıran bir Anayasa yapma isteğinden vazgeçmiş değil ve iç cepheyi geniş bir ittifaklar sistemiyle güçlendirmek gibi bir niyet taşımıyor. Abdülhamit seviciliği, camilerden Arapça öğrenimi için hutbe okutulması, “Lozan’ı zafer diye yutturuyorlar” lafı vs sıradan olaylar değil. Elbette savaş koşullarında AKP kendi (kendi!) iç cephesini tahkim etmeye, Cumhuriyet Devrimi’nin köklerini sökmeye, devletin baskı aygıtlarını dağıtıp yeniden tertipleyerek kendine bağlamaya çalışacak.
ABD’nin bakanları
Darbe başarılı olsaydı kurulacak kabinedeki isimler beni dehşete düşürdü. ABD-AB ve Türk büyük burjuvazisi ve neo-liberallerinin onaylayacağı bundan daha mükemmel bir bakanlar kurulu düşünülemezdi. Başbakan Kemal Derviş, Dışişleri Bakanı Soner Çağaptay, Savunma Bakanı Hilmi Özkök… Şahane kadro! Kendini ispatlamış isimler! Fakat kadronun ideolojik yapısı ve karakteri FETÖ komplosunun henüz sona ermediğini, asla vazgeçmeyeceklerini de gösteriyor. Nitekim ayaklanmalar, suikastlar, silahlı çatışmalar bekliyoruz. AKP’nin bunlarla neden başa çıkamayacağını, neden gerçek failleri açığa çıkarmak istemediğini ve sadece en alttakilerle uğraştığını gene bu isimlere bakarak kolayca anlayabiliyoruz. Hiçbir iktidar kendi kurduğu iktisadi (neo-liberal), ideolojik (ılımlı İslam) ve siyasi (fiili başkanlık) sistemi yıkmak istemez. FETÖ’cü darbe başarılı olsaydı, AKP iktidarının kurduğu sistemi nihai hedefine ulaştıracak ve rejimin tabutuna son çiviyi çakacaktı.
İki cephe
Demek ki şimdi bir ara dönemden (interregnum) geçiyoruz. İki cephe görüyoruz: Amerikancı-bölücü-neoliberal cumhuriyet düşmanları cephesi ve pazarlıkçı-ümmetçi-neoliberal cumhuriyet düşmanları cephesi.
Eğer bu memleketin aydınlanmacı ve yurtsever evlatları (“yüksek seciyeli muhafızlar”) partiler-dernekler-hareketler üstü bir Kemalist-ulusalcı-kamucu-antiemperyalist cephe kuramazlarsa, iki cumhuriyet düşmanı cepheden biri ülkeye hâkim olacaktır. Bu ülkede on milyon kişi laiklik talebiyle sokağa çıktı, Tarık Akan’ı on binler uğurladı. Rüzgâr esecekse buralardan esecek, otuz kişiyle yapılan basın açıklamalarından değil. yalogan@gmail.com

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019