28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Enerji politikası milli ve kamu ağırlıklı olmalı’

Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı Necdet Pamir, ‘Bütünsel Dönüşüm Programı’nın TPAO’yu özelleştirme ve zaafa uğratma operasyonu olduğunu bildirdi

‘Enerji politikası milli ve kamu ağırlıklı olmalı’

Sinem Gülcan / Ankara

Türk Petrol Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) yeniden yapılandırılması gündeme geldi. Sürecin yol haritası ise Bütünsel Dönüşüm Programı adıyla sunuldu. Bütünsel Dönüşüm Programı kapsamında Türkiye Petrolleri Adıyaman, Batman ve Trakya Bölge Müdürlükleri bünyesindeki sahalarda sürdürülen kuyu tamamlama ve sondaj faaliyetleri ile Ankara Genel Müdürlük’te yürütülen sismik faaliyetler ve workover işleri TPIC’e devredilecek. Bu faaliyetler kurum dışında ve proje bazlı olarak yapılacak.

Gelinen süreci Türkiye Petrolleri’nde çok sayıda kademede görev yapmış, Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı ve CHP Enerji Komisyonu Başkanı Necdet Pamir ile konuştuk.

| TPAO “Bütünsel Dönüşüm Programı” adı altında bir sürecin içerisinde. Hükümet yetkilileri bunun TPAO’nun atılım yapması için gerçekleştiğini öne sürüyor. Gerçekten öyle mi?

Yani hangi atılımı yapacak? AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu tarafa üretim seviyesine bakın, çok daha önceki yıllarda yurtdışındaki bazı projeler, özellikle Azerbaycan ağırlıklı projelerden elde ettiğimiz üretimle kendini götürüyor. Yeni olarak eklediğimiz sahaları eskiden beri üreten sahalardaki üretim kaybıyla karşılaştırdığınızda yani 14 yıl içinde sadece gerilediğini görüyorsunuz.

ENERJİ STRATEJİK BİR SEKTÖR

| Asıl amaç ne?

Asıl amacın ne olduğu çok açık. Bugüne kadar enerji sektöründe ne yapmışlar diye baktığımızda ki enerji stratejik bir sektördür. Türkiye’nin tükettiği enerjinin yüzde 32.5’i doğalgazla yüzde 26-27’si petrolle karşılanıyor.

Ama bu iki kaynakta siz petrolde yüzde 93, doğalgazda yüzde 99 dışa bağımlısınız. Ve bu sizin toplam ithalatınızın genelde yüzde 25’ine denk geliyor. Dolayısıyla sizin özellikle petrol ve doğalgaz sektöründe bir kere milli, kamu ağırlıklı bir politika götürmeniz lazım. Hal böyleyken tam tersine bir süreç var.

Önce elektrik sektöründe başladılar. 2002’de kamunun payının yüzde 65’lerde olduğu bir sektördü. Şimdi yüzde 15’e düştü. Hem kurulu güç açısından hem de üretim açından. Her şeyi özelleştiriyorlar. Kala kala enerji sektöründe iki kuruluş kaldı. Birisi Türkiye Petrolleri, bir diğeri de BOTAŞ.

AB’DE ENERJİ KAMU KONTROLÜ ALTINDA

| Türk Petrol Kanunu milli mi?

Türk Petrol Kanunu adı altında, Türklükle hiç alakası olmayan yani milli olmayan bir kanun getirdiler. Daha önceki 6326 sayılı kanunda, devlet adına arama üretim yapma yetki ve sorumluluğu verilmiş Türkiye Petrolleri’nin, bu yetkisini içeren madde düşürüldü. Türkiye Petrolleri bugün hala kamu kurumu niteliğinde çalışıyor ama devlet adına bir yetkilendirme yok. Kanundaki o maddenin neden çıkarıldığına ilişkin bir açıklama yok. Bunun “AB standartları” vesaire gibi bir izahatı olamaz. AB üyesi ülkeler var. İtalyan ENİ’ye bakın, burada tamamen kamunun kontrolü altındadır.

| Bazı faaliyetlerin TPIC’e devri söz konusu. Burada ne amaçlanıyor?

Şimdi burada yapmaya çalıştıkları şey şu: Zaten yasayla neredeyse devlet adına arama yapmaktan yoksun bırakılan Türkiye Petrolleri’nin, önce hizmet ile ilgili diye iddia ettikleri, işte sondaj, kuyu tamamlama gibi temel fonksiyonlarının ana gövdeden ayrılması, bunun TPIC’e devredilmesi.

TPIC, yurtdışında kurulmuş, Türkiye Petrolleri’nin bağlı kuruluşu gibi ama niye yurtdışında kurulmuş? Başlangıçta TPIC, TPOC gibi bir takım şirketlerin yurtdışında kurulma nedeni, Türkiye Petrolleri’nin yurtdışındaki bazı faaliyetlerinde karşılaştığı bir takım bürokratik sıkıntıları ve vergiyle ilgili sıkıntılarını aşabilmek için öne çıkarılan bir formüldü. TPIC bir ihtisas kuruluşu değil. Aslında bir anlamda kağıt üzerinde bir kuruluştu.

ÇALIŞANLAR GÜVENCESİZ KALACAK

| Amaç özelleştirme hazırlığı mı?

Önce kuyu tamamlama, sondaj gibi temel hizmetleri ayırıyorsunuz. Hiçbir şekilde ihtisası olmayan BOTAŞ’a devrettiğiniz TPIC’e aktarıyorsunuz. İddiaya göre bölgelerdeki ruhsatlar da devrediliyor. Bu özelleştirmeye hazırlama, zaafa uğratma operasyonudur. Dolayısıyla bu sektörler özelleştirmeyi kaldıracak sektörler değil. Enerjiyle ilgili sektörler kesinlikle devletin, kamunun denetiminde, kontrolünde olması gereken ve denetim yapılması gereken kurumlardır. Ama TPIC yurtdışında kurulmuş bir yapı. Dolayısıyla Sayıştay denetimine tabi olmadığı için de bir “esneklik” yaratılıyor. Bir takım şeyler gözlerden kaçırılıyor. İşin özü bu.

| Bunun başka ne sakıncaları var?

Bir kere personel ne olacağını bilmiyor. Şimdi onlara şu söyleniyor: “Özlük haklarınız saklı kalacak ama yasal güvenceniz olmayacak.” Hiçbir yasal güvencesi olmadan sözleşmeliye geçirilecekler.

DENETİMDEN UZAKLAŞTIRILIYOR

1954 yılında kurulmuş, bütün gelenekleriyle, birikimiyle ortada bir Türkiye Petrolleri var. Siz bunun elindeki fonksiyonları alıyorsunuz, önce TPIC’i Türkiye Petrolleri bünyesinden alıp, işi boru hattı taşımacılığı olan BOTAŞ’a bağlıyorsunuz. Mantıklı bir şekilde izah etmeniz mümkün değil. Açıkçası kontrolden, Sayıştay denetiminden uzaklaştırılıyor ve kurumlar giderek zaafa uğratılıyor. Dolayısıyla hangi laflarla süslerseniz süsleyin bugüne kadar gelen sürecin devam ettiğini, edeceğini görüyoruz. Türkiye Petrolleri yönetimine Meclis’te soruyorlar: “TPIC’in hiçbir ihtisası olmayan BOTAŞ’a devredilmesini nasıl karşılıyorsunuz?”, “Valla bizim bir bilgimiz olmadı, söyleyeceğimiz de bir şey yok” diyor. Bu kurumlar sizin şahsınıza ait kurumlar değil, devletin, kamunun kurumları, bizim kurumlarımız. 1954’ten bu tarafa bir birikimle geliyor. Siz bu birikimi paramparça ediyorsunuz.

Son Dakika Haberleri