25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Moskova zirvesi ve ABD’nin Yeni Ortadoğu Paktı

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Yeni bir Moskova Zirvesi daha hâsıl oldu. Yerel seçimler ve İstanbul kavgası zirveyi aklıselim takip etme ve kamuoyunun gündemine daha etkin taşıma imkânı vermedi. Daha önemlisi biz sandıktan hangi adayın çıkacağını bekler ve seyrederken, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da, Türkiye ve bölgeyi yakinen ilgilendiren gelişmeler vuku buldu. Bu esnada medyamızın çoğunluğunun görmezden geldiği Rusya’nın Suriye’deki tarafları uzlaştırma Merkezi Başkanı Tuğgeneral Viktor Kupçişin’in ‘Fransa ve Belçika istihbaratının İdlib’te yeni bir kimyasal saldırı provokasyonu’ uyarısını da nazar-ı dikkate alalım. Ama özellikle ABD öncülüğünde Riyad’da gerçekleşen, ‘Stratejik Ortadoğu Paktı’ ilanı toplantısının, Moskova Zirvesine yanıt niteliğinde olduğunun ve konunun halkımızın dikkatinden kaçmaması gerektiğinin altını çizelim.

MİLLİ BAĞIMSIZLIK ZENGİNLİK ŞARTI
Moskova Zirvesinde öne çıkan üç ana konu var; Türk-Rus işbirliği, S-400 füze savunma sistemi ve Suriye meselesi. Zirve Türk-Rus işbirliğinin ticaret, turizm ve enerji sahasında devam edeceğinin güçlü sinyalini verdi. Tüm baskı ve tehditlere rağmen bu alandaki ikili ilişkilerin baki ve daim olacağı kaimdir. İki ülkenin ticareti milli para birimleriyle yapma isteği doğru bir karardır. Ancak bunu gerçek kılmak elzem ama kolay değildir. Bunu mümkün kılacak olan yerli ve milli üretim ile askeri güçbirliğidir. İki ülkenin askeri işbirliğini pekiştirmesi, NATO üyesi ve güvenlik politikalarını onlarca senedir Batının güvenlik sistemi ile özdeşleştirmiş olan Türkiye’nin göstereceği irade ve karar belirleyecektir. Bu irade ve karar ancak milli ekonomik bağımsızlık ve zenginlik sağlanırsa olasıdır.

TÜRKİYE’NİN DİRAYETİ SAMİMİYETİ ÖNEMLİ
Türkiye Zirvede bir kez daha S-400 ve Akkuyu Nükleer Santrali konusunda ciddi ve kararlı olduğunu deklere etmiştir. Bu tavrında göstereceği dirayet ve samimiyet Türkiye’yi birçok saldırıya maruz bırakacaktır. Keza bu saldırılar söylem bazında açıkça dillendirilmekte ve Türkiye’ye karşı yaptırım programları hazır bekletilmektedir. Batı Âlemi Türkiye’nin eksen kayması yaşamasına ancak filhakika bloksuz, dengeli, iktisaden güçlü ve siyaseten bağımsız bir ülke olmasına da razı değildir. Kore örneğinde olduğu gibi, tek ihracat metası olarak emrinde savaşan bir piyon ordu ve üreten değil tüketen millet kalmasını arzulamaktadır. Ancak pandoranın kutusu açılmıştır ve Batı ile ilişkilerin eski tas eski hamam olması, ABD ve İsrail’in nüfuzu ve kumpasları aşılabilirse, artık kabil değildir.
Zirvede ana gündem maddesi olarak masada olan Suriye konusunda Rus tarafı İdlib meselesine ağırlık vermiş ve burada mevcut olan terör örgütlerinin tamamen temizlenmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Moskova’nın, ABD’nin işgali altında Cezire bölgesini yani Fırat’ın doğusunu tahakküm altın almış olan PYD/YPG’nin etkisiz hale getirilmesi meselesini Türkiye ve Suriye kuvvetlerine bıraktığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple bu konuya atıfta bulunmamıştır.
Moskova, zirve esnasında en yetkili ağızdan İdlib için programa alınan yeni provokasyonlara dikkat çekmiştir. Suriye uzlaşma Merkezi Başkanı Tuğgeneral Viktor Kupçişin, Fransız ve Belçika istihbaratına mensup şahısların idlib’te terör örgütü mensuplarıyla buluştuğunu iddia etmiştir. Bu görüşmeler esnasında, İdlib’e olası bir Rus-Suriye operasyonunda kimyasal silah yalanlarının bir kez daha sahneye konulacağını ifade etmiştir. Arap medyasında yer bulan bu iddiaya göre Rus askeri istihbarat kaynaklarının elinde görüntüler ve somut veriler var. Bu istihbaratçılar İdlib’e nasıl girdiler? Kimyasal saldırıda kullanılacak malzemeyi nereden soktular? Hangi örgüt temsilcileriyle buluştular? Ankara bu bilgileri Moskova’dan istemeli. Ayrıca Türk istihbaratının konu hakkında bilgisi var mıdır yoksa olay vahimdir ve hudutlarımız ile sınır vilayetlerimizin delikli fıçı olduğuna delalettir. Fransız ve Belçikalı İstihbaratçıların taşınmasında kripto unsurlar veya Türkiye ile işbirliği yapan örgütler var mıdır rol oynamış mıdır araştırılmalıdır.

TERTİPLE HEDEFLENEN...
Buna binaen İdlib’e operasyon başlar başlamaz sivil halka karşı kimyasal silah kullanılacak ve Rusya ile Suriye hedef alınacak. Batı ve şürekası dini-dar ve liboş Türkiye medyası büyük bir gürültü koparacak. Amaç Türkiye üzerinde baskı kurarak Türkiye’yi İdlib konusunda köşeye sıkıştırmak ve “Türkiye İdlib’deki sivil halkı ve örgütleri sattı” propagandasıyla Ankara zor duruma sokulacak. Arzulanan Türkiye’yi Rusya ile karşı karşıya getirmekten ziyade terör örgütlerini Türkiye’ye karşı kullanmak ve ülke içinde yeni bir terör dalgası yaratmak. Mevcut krizi terör ile beslemek. Türkiye’nin Suriye’nin Kuzeyine yapacağı olası müdahaleyi önlemek.

ŞAM’A MESAJ
Bu sebepten mütevellit, İdlib’de Kimyasal provokasyon ihtimali üzerine, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyonu daha erken bir tarihe alma ihtimali doğabilir. Erdoğan’ın “Suriye rejimi İdlib’de üzerine düşen görevi yerine getirdiği” ifadesi anlamlıdır. Şam’ın bu mesajı doğru okuduğu yönünde ve Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yapacağı operasyon netlik kazanıncaya kadar İdlib’de planı bozacak hamlelerden kaçındığına dair güçlü emareler var.

HEDEF SADECE İRAN DEĞİL
Bu gelişmeler yaşanırken Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad ABD liderliğinde önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Pazartesi günü Riyad’da düzenlenen toplantıya; ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Kuveyt, Umman Sultanlığı, Ürdün ve Katar’dan üst düzey katılımlar oldu. Katılımcıların isim ve düzeylerine ilişkin ise bilgi verilmedi. AA’nın haberine göre; toplantının ‘bölgede ve dünyada istikrar ve güvenliğin güçlendirilmesini hedefleyen bir paktın kurulması yönünde atılan bir adım’ olduğu değerlendirmesi yapıldı.Arap dünyasında ‘Arap NATO’su’ olarak bilinen söz konusu stratejik birliğin, Ağustos 2017’de Riyad’da yapılan Arap-ABD zirvesinin sonuçlarından biri olduğu ifade edildi. Hedefin İran olduğu tahmin edilse de bir esas hedefin de Türkiye, Suriye ve Yemen olduğunu belirtelim.

KATAR DA KATILDI
Geçmişte Erdoğan hükümetinin içinde yer aldığı zincirini koparmış olanlarla Petro-dolar manyaklarının teşkil edeceği ‘Sünni Pakt’ orduları için bir dizi şaşaalı toplantılar düzenlendi. 50’li yıllarda Komünizmle mücadele adı altında Bağdat Paktları CENTO’lar kuruldu. Hedef ülke daima Türkiye idi. Şimdi de mezhepçi söylem çok kâr etmediği için ‘Sünni Pakt’ yerine ‘Orta-Doğu Paktı’ adıyla İran üzerinden Almanya, Rusya, Çin ve Türkiye hedef ülkeler. İşin garip yönü ise bu toplantıya Suudi hanedanlığın boğmak istediği Türkiye ve İran’ın kurtardığı tank palet fabrikasını vermek istediğimiz ve bir askeri üssümüze ev sahipliği yapan Katar’ın katılması.
İtten post Urban ve efendilerden dost olmazmış. Bizim her konuya maydanoz olan gardırop Atatürkçüleri ile zihniyeti-dar ‘Türkçülerimiz’ ve de dini-dar yapılar ‘Urban’ı Arabi diye anlamak istemişler ve Peygambere hakaret ettiklerinin farkına varmamışlar. Öyle ki ‘ben Arabım ama Araplar benden değildir’ dediğini iddia etmişler. Ancak Resul, “Ben Arabım ama Urbanlar benden değildir” demiştir. Yani henüz Arabi olamamış,Muhiddin Arabi olamamış, Roma imparatoru Arabi Filip (Philip The Arab) olamamış ‘Urban yani göçebe, medeniyet kuramamış, çiftçi (fellah) olamamış, harami, tüketici, yağmacı topluluklar’ benden değildir demiştir.
‘Urbanların Ortadoğu Paktı’na karşı Arabi-Türk-İrani-Rus Paktı kalkan olmalıdır. Medeni Alemin baki ve daim kalması için bu alternatif, insanoğlunun varlığı için hayatidir.