24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

14 yıl önceki müthiş uyarı...

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Geçen hafta bu köşede, eski CHP Mersin milletvekili İsa Gök’ün, Fethullahçı bürokratların Pensilvanya’ya sürekli gezi düzenlediğine ilişkin Meclis’e verdiği soru önergesinin nasıl hasıraltı edildiğini yazmıştık...
Ve de Gök’ün, 2011’de cemaate “çete” dediği için bizzat 3 CHP’li vekilin aleyhte konuşmaları yüzünden Fethullah Gülen tarafından tazminat cezasına çarptırılmasına dikkat çekmiştik...
Atatürkçü İsa Gök de ana muhalefetten tasfiye edilenlerden biri ama şimdi açıklayacağım bir belge, Bülent Ecevit ve 2002’deki koalisyon ortaklarının cemaate verdiği tavizlerin nelere yol açtığını göstermesi açısından çok ama çok düşündürücü...
Evet, artık net biçimde ortaya çıktı ki, cemaatin devlete sızdırılmasında en kritik organizasyon “sınav” sahtekarlıkları...
Yani Milli Eğitim, YÖK ve ÖSYM’nin ele geçirilmesinin ardından, cemaatin kendi müritlerine kolaylıkla sınav kazandırmasına yol açan devasa organizasyon...
AKP iktidarı, 15 Temmuz darbesinin ardından TSK, bürokrasi ve emniyeti temizlemeye çalışırken 2000 yılından bu yana ÖSS, KPSS, polis kolejleri ve askeri okullarla ilgili sınavlarda yapılan sahtekarlıkların da üzerine gitmeye çalışıyor...
On binlerce Fethullahçı kamu personelinin sınav sahtekarlıklarıyla devlete sızdığı tespit edilirken, şimdi o şaibeli sınavların iptali, “çete” üyelerinin tasfiyesi ve ÖSYM mağdurlarının da haklarının verilmesi tartışılıyor...
Unutmayınız ki, cumhurbaşkanının tutuklanan yaveri ile çok sayıda subay ve bürokrat da sınav sorularının önceden kendilerine verilmesi nedeniyle askeri liselere sızdırıldıklarını itiraf ettiler...
Peki, sınav sahtekarlıkları göz göre göre yapılırken devlet yıllarca neden seyretti acaba?.. Koca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler ve siyaset figüranları bu rezaletleri bilmiyor muydu, yoksa biliyorlardı da önlemekten mi kaçınmışlardı?..

Ertürk’ün çırpınışı!..
İşte şimdi açıklayacağımız vahim belge, sınav sahtekarlıklarına göz yumulmasındaki “gaflet, dalalet ve hatta ihanet”i anlatmaya yetiyor da artıyor!..
2002’de iktidarda olan DSP’nin Edirne milletvekili Ahmet Ertürk, cemaatin müdahale ettiği sınavlardaki rezaletlerle ilgili ürkütücü duyumlar alınca, konuyu hemen Meclis’e getirmeye karar vermiş...
Ertürk, Başbakan Bülent Ecevit’in yanıtlaması isteğiyle, 5 Mayıs 2002’de TBMM Başkanlığı’na şu soru önergesini vermiş;
“- Yıllardır teknolojik olanakları en üst düzeyde kullanarak en objektif yapıldığına ve hiçbir adaletsizliğin olmadığına inandırılmış olduğumuz ÖSYM’nin yapmış olduğu sınav sonuçlarına etki edebilmek teknik açıdan veya bir başka yolla mümkün müdür?..
-Fethullahçı örgütlerin ÖSYM tarafından yapılan özellikle ÖSS, TUS, yurtdışına burslu kamu personeli gönderilmesine ilişkin sonuçlar üzerinde- yandaşları lehine- etkili oldukları doğru mudur?..
-Yıllardır yurt dışına devlet bursuyla gönderilen öğrencilerin ve kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun laik rejim karşıtı Fethullahçılardan oluştuğu dile getirilmekte, zaman zaman da basında yer almaktadır... Bu iddialar doğru mudur?.. Doğru ise bir rastlantı mıdır?.. Bu konuda bir soruşturma açmayı düşünüyor musunuz?..”

Ecevit’in gafleti!..
İsa Gök’ün 2008’de, “Fethullahçı vali ve emniyet müdürlerinin sürekli olarak Pensilvanya’ya gitmesine yönelik bir soruşturma açacak mısınız” şeklindeki soru önergesi nasıl hasıraltı edilmişse, Ertürk’ün bu çok önemli önergesiyle ilgili de Ecevit ve bakanları ne yazık ki hiçbir işlem yapmamışlar...
Diyeceksiniz ki, “CHP’nin baraj altında kaldığı seçimlerde, cemaat desteğiyle Başbakan olan Ecevit bu soru önergesinin üzerine zerre kadar gidebilir miydi?..”
Siyasette yükselmek, taviz-diyet hattında kilitlendiği için Ecevit’in liderlik ettiği koalisyon hükümeti de cemaatin 2000’li yılların başından itibaren ne dümenler çevirdiğini pekala biliyordu ve kıllarını bile kıpırdatmamışlardı...
Ancak eski DSP Milletvekili Ertürk’ün dediği gibi “partiden atılmayı da göze alarak, bir sonuç çıkmayacağını bile bile, vicdanını rahatlatmak için” yaptığı bu yaşamsal uyarının üzerine adam gibi gidilseydi ve oy karşılığında “çete”ye taviz verilmeseydi, Fethullahçılar belki de devletin içinde bu kadar yuvalanmamış olacaklardı...
Görüyorsunuz işte, cemaat yalnızca kendi gücüyle değil, kullandığı siyasilerin açtığı “sızıntı” yollarından da devletin en kritik merkezlerine kadar kadrolaşmış...
Yani adları, “çete, haşhaşi, paralel” derken, nihayetinde “terör örgütü”ne ulaşan cemaatin palazlanmasıyla ilgili asıl açmaz, dönüp dolaşıp siyasetin gafleti ve ihanetinde kendini dışa vurmuş...
Evet; ANAP’tan MHP’ye, DSP’den AKP’ye uzanan bu gaflet çizgisinin son 14 yıllık uzantısı, çok sayıda siyasal partiyi maziye gömdü ama cemaat işte en çok da bu süreçte devletin temellerine yerleşiverdi...
Cemaat-rant gafleti az kalsın AKP’yi de maziye gömüyordu ki, şans eseri 15 Temmuz darbe planı Fethullahçılar’ın ayağına dolandı ve bizzat eski destekçisi tarafından çökertilmeye başlandı...
Şimdi eski vekil Ahmet Ertürk’ün 2002’deki çok önemli uyarısını görmeyenlerle daha sonra cemaat konusunda gözünü kör edenlere bir kez daha sormak lazım, “değdi mi derin bir ihanet karşısında zavallıca gaflete düşmek?..”