29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

EREN ERDEM/ “Si-nop”-sis -(TAMAMI)

EREN ERDEM/ “Si-nop”-sis -(TAMAMI)

Senaristler bilir, bir filmin “senaryo aşamasından önce, yapımcılara sunulan taslağına/özetine sinopsis adı verilir.”

Her filmin bir “sinop”sis çalışması vardır. Bu çalışma “iştahlı ve kar elde etmek isteyen yatırımcının” ilgisine göre alabildiğince çalışılmış ve son derece iyileştirilmiş bir çalışmadır.

Amaç, “yatırımcıyı tatmin etmek” ve paracıkları filme aktarmasını sağlamaktır.

Öyledir...

Bir süre önce “Türkiye’nin kuzeyinde yer alan Sinop ilinde de benzeri bir durum yaşandı.”

Uzunca bir süredir siyasetini “BDP ile PKK arasında ki ilişki üzerinden” biçimlendiren Başbakan’ın dahi çark etmesine neden olan bir hadise.

Sosyal medyada “kahraman” ilan edilen bir avuç linç düşkünü ile, durduğu yer itibari ile o bölgede ki en büyük kazanımı bu türden işler olabilecek bir siyasi oluşumun arasında yaşanan bu gerginlik hangi filmin “sinop-sis”iydi?

Film açık arkadaş...

Tüm Türkiye’ye şunu söylemek istediler;

“Bakın, Kürtlere hiç tahammül yok. Bu ülkede artık birlikte yaşamamız mümkün değildir. Bu ülke, ortada cetvel, çoktan parçalanmıştır.”

Peki bu filmde kimler rol aldı dersiniz?

Ya da bu filme “Oskar çıkar mı?”

Çıkar, çıkar. Oyuncu kadrosu geniş olan bu filme; Cannes ödülü de gelir. 90 dalda aday olsa, tümünü toplar ödüllerin.

***

“Kürt diye bir ırk yok. Aslında bunlar karda yürürken kart-kurt sesi çıkartan türkmen boylarıdır. Zamanla kürt denmiştir bunlara...”

Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük(!) sosyal antropoloğu Kenan Evren’in bu mide kaldıran cümlesiyle olgunlaşan süreç, bugün; “Türk-Kürt sermaye ortaklığına doğru ilerliyor.”

Türk EGEMEN sınıfı ile, Kürt feodalizminin “müzakeresi” çoktan bitti. Yapılan sadece bir oyalamadır. O müzakerenin sonucu; çok kısa bir süre önce kamuoyuna deklare edildi.

Ne idi o sonuç?

PKK’nın silahlı kanadı olan YPG ile ÖSO bir anlaşma imzaladı. Malum, birçok yerde haber oldu bu. ÖSO ile çatışan PYD’nin imzaladığı ifade edilmişti. Esasında Öcalan; PYD’yi kontrol altına almak sureti ile, Suriye’de ÖSO ile birlikte hareket etme adımını attı.

Çünkü uzun süredir süren Suriye krizinin geldiği nokta itibari ile, hükümetin; bir anda tüm enerjisini Kürt meselesine odaklaması “garipsenir.” Bu durum, uluslararası kamuoyunda doğal bir tepki üretir. Lakin üretmedi. Neden?

Çünkü bu müzakere amacına ulaştı. Sinop’ta “yeşil gladyonun” tertiplediği linç operasyonu üzerinden, Barzanistan’ın meşruiyeti sağlamlaştırıldı. Uluslararası kamuoyunun eline bir kart verildi. Akabinde “ÖSO ile uzlaşıldı.” Esad Rejimi ile mücadele başlatıldı.

Kısacası, PKK diyorki; “Kürdistan’ı kurayım da, nasıl olursa olsun.” Yok arkadaş. Böyle bir ideolojisizlik anlaşılır cinsten değil.

Evvelce de söylemiştim. Kürd’ün özgürlüğü; “kendi kaderini tayin ile mümkündür.” Lakin dikkat! Amerika’nın, ya da “otoriter bir diktatörün (Öcalan)” çizip oynadığı bir piyesi “kader sanmaktan bahsetmiyorum.” Kürd’ün kaderi/ölçüsü bu coğrafyadır. Bu coğrafyanın insanı; “asırlar boyunca bir arada yaşayarak, bir aradalığı kader kılmıştır.” Türk’ün Kürt’den gayrı bir kaderi düşünülemez. Kürt’ün de Türk’ten... Doğru yol, kardeşliktir.

Bu nedenledir ki; “sömürgecilik ve işbirlikçileri” bölgeden çıkartılmadıkça, bu bölgenin tüm unsurları “kaderlerini, efendilerin işkembesinde öğütmüş demektir.”

Sömürgecilerin reel politikasına angaje olmuş her devlet, örgüt, şahıs, kişi, kurum teröristtir. Terör, “ezilenlerin onuruna tebelleş olmaktır.” Egemenlerin uykusunu kaçırmak terör değildir.

Ağrı’dan Rojhat ile Çorum’dan Mehmet’i oturtun masaya. Ve orayı terk edin. Onlar konuşur anlaşırlar. Çünkü onlar çoktan müzakere ettiler. Aynı düğünde halay çektiler.

***

Bazı köşesiz yazarların savunduğu gibi “Türk-Kürt kardeşliği, Kürd’ün tümüyle varoluşsal niteliklerinden soyutlanıp kültürel kimliğinden arınması demek değildir. Kardeşlik; eşitlik demektir.”

Ya da kimilerinin dediği gibi; “kapitalist sömürgecilik ile kavgası olmayan zorbaların gevezeliğinden ibaret müzakereler, barış için bir yol ya da umut değildir. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır...”

Dün Kürd’ü inkar eden TÜSİAD ruhu, bugün Barzanistan’ın petrol ve türevi nimetlerinin başına çöreklenmiştir. Gidin bakın, heryerde İshak Alaton’un afişlerini görebilirsiniz...

Oyun açıktır. Senaryo bellidir.

***

Kürd’ün meselesi, “ulusal kimlik meselesine dönüştüğü an itibari ile” bölgeden soyutlanmıştır. Nitekim “uluslararası finansın örgütlediği” inkar politikaları, şuurlu biçimde meseleyi “ulusal kimlik sorununa indirgemiştir.”

Bugün sorun “ulusal kimlik” değildir. Varoluş sorunudur.

Bölgenin işgali sorunudur. Devlet ve örgüt eliyle; bu topraklarda yaşayan tüm insanların “Bob amcanın çiftliğine seyis yapılması sorunudur.”

Bu nedenle, Bob amcanın çiftliğinin çitlerini yıkmaktan bahsetmeyen hiçbir akıl, ne Kürd’ün, ne Türk’ün meselesini çözebilir.

Müzakere mi?

Yemeyin bizi...

Yemezler!

Son Dakika Haberleri