29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

1909 yılının devrim İstanbulunda kurban bayramı

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

"Nerde o eski bayramlar" özlemini çok sık duyarız. 104 yıl önce İstanbul'da, acaba Kurban Bayramı nasıl kutlanıyordu?

Güzel Rus kadınının Kurban Bayramı gözlemleri

O zaman İstanbul'da Rusça yayınlanan Stambulskie Novosti gazetesinde güzel bir Rus kadını yazmış Kurban Bayramımızı. Adı Mariya Skokovskaya. Güzel olduğunu Mehmet Perinçek ve Arda Odabaşı'dan öğreniyoruz.

1909 yılı Kurban Bayramı, miladi takvimde 23 Aralık gününe denk geliyor. Stambulskie Novosti'nin hemen Bayramın ikinci gününde çıkan sayısında yer alıyor Skokovskaya'nın gözlemleri.

İşte o 1909 Kurban Bayramı gözlemlerini 2013 yılının bayram arefesinde çıkan Mehmet Perinçek ve Arda Odabaşı'nın yeni kitaplarında buluyoruz:

"Yazara göre İstanbul'a gelen bir turist, şehrin ilginç görüntüsünden şaşkınlığa düşecektir. Caddeler, meydanlar, camilerin avluları, hatta kamu binaları bile koyunlarla dolup taşmaktadır. Sürü halinde ilerleyen bu koyunlar besili, boylu poslu ve güzeldir. Birçoğunun tüyleri üzerinde kırmızı boya vardır ve boyunlarında farklı renklerde boncuklar asılıdır. Başlarında ise, yerel kostümleri içinde Arnavut çobanlar bulunmaktadır. Koyunların etrafını çeviren kalabalıklar ve köpeklerle tamamlanan tablo, yazara göçebe kültürünün hakim olduğu zamanları hatırlatmaktadır. Tabii bir de bir saat kadar süren satış pazarlığı ilgisini çekmiştir.

"Kurban Bayramı'nın köklerini anlatan Skokovskaya, bayramın insanlık, dayanışma ve kardeşlik temasını hâlâ muhafaza ettiğini belirtir. Fakirlere yiyecek dağıtılmakta, ayırt etmeksizin bütün halk eğlencelere katılabilmektedir.

"Padişahın bayram sofrası içinse koyunlar bir sene boyunca özel olarak yetiştirilmektedir. Bayram arifesindeki gece kulakları sağır eden davullar muharebesiyle insanlar namaza kaldırılmakta, daha sonra da beş kez top atışı yapılmaktadır. Dini inancı kuvvetli olmayan insanlar bile bayramda beş vakit namaz kılmaktadır. Yazar şöyle devam eder:

"'Kurban Bayramı, tam gerçek bir dini bayramdır; laik özellikler, Ramazan ve Şeker Bayramı gibi neşeli bir karakter taşımaz. Esas hayat, uzun dini törenlerin yapıldığı camilerde ve arkadaşların, tanıdıkların toplanıp yemek yediği, sohbet ettiği ve siyaset tartıştığı evlerde yoğunlaşır.'

"Skokovskaya'nın ifadesiyle, İstanbullular yeni elbiseleriyle hareketli caddeler ve meydanlarda gezintiye çıkmak, çocuklar ise atlıkarıncaya binmek ve kukla tiyatrolarını izlemek için her sene sabırsızca Kurban Bayramı'nı beklemektedir.

"Yazar, bayram günlerinin Pera'sıyla sade halkın yaşadığı bayramı da kıyaslar. Aradaki temel fark, Doğu zevkinin sadeliği ve saflığıdır. Pera'da da bayram hazırlıkları vardır ama zenginlik, gösteriş ve parlak ışıklar göze çarpmaktadır. Alacalı bulacalı afişler, dükkânların renkli ve ışıklı vitrinleri, balo, konser ilanları Pera'nın her yerindedir. Aynı döneme denk düştüğü için her köşe başında Noel ağacı vardır. Orada da yardım hazırlıkları yapılmaktadır. Ancak, ikisini birbirinden ayıran temel fark, Müslümanların dini ve geleneği gereği fakir kardeşleriyle paylaştığı yardımın doğallığıdır. Bu hayat geri kalmış olsa da içinde derin sempatik bir ataerkil sadeliği barındırmaktadır." (s. 317-319)

Bilim nasıl yapılır

İstanbul'da 1908 Devrimi sonrasında bir Rusça gazete çıktığını daha önce duymuş muydunuz.

Bilim adamlarımızın, tarihçilerimizin de o gazeteden haberleri yoktu. Arda Odabaşı ve Mehmet Perinçek, yakın devrimci tarihimizin aydınlatılmasına katkıda bulunan bir araştırma yaptılar. Kitap, büyük boy 540 sayfa.

Bilimsel çalışma nasıl yapılar, araştırmacı ciddiyeti nedir ve bilimsel ürün nedir, çok başarılı bir örnek.

1908 Devrimi koşullarını bize canlı olarak aktaran bu kitap üzerine yazacağız.

Kitabı özenli ve güzel bir basımla yayımlayan Kaynak Yayınları'nı ayrıca kutluyoruz. Ülkemizin bilim dağarcığına gelecek kuşaklara bırakacağımız bilim eserleri kazandırdığı için.