29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

24 Ocak'ta yalnız Uğur Mumcu mu katledildi?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

21 yıl önce bugün... 24 Ocak 1993'te, Ankara'da sıradan bir cinayet işlenmedi...

O gün Ankara'da sıradan bir suikast da yapılmadı... O gün Ankara'da yalnızca bir gazeteci katledilmedi; kalemin namusu da kana bulandı, yiğitliğin fermanı da!..

Ankara'da 21 yıl önce işlenen cinayet; yalnızca medya, gazetecilik, iletişim, haberleşme ve basın özgürlüğünü arkadan vurmadı...

Tertemiz kalemin ahlakı da vuruldu o gün, dik durmanın bedeli de, eğilmemenin omurgası da, cesaretin yüreği de ve kararlılığın iradesi de vuruldu...

O gün yalnızca "araştırmacı" cesur gazeteciliğin önderi Uğur Mumcu katledilmedi!.. Gerçek gazetecilik de öldürüldü, araştırmacılık da, medyanın cesareti de, kalemin özgürlüğü de... Mesleğin her geçen gün kirletilen ve ihanete uğrayan onuru da!..

Uğur Mumcu öldürülünce, o günden bu yana, gerçek gazetecilik adına meydan boş kaldı!.. Uyuşturucu tacirlerine, istihbaratın elinde oyuncak olmuş terör örgütlerine, hayali ihracatçılara, silah kaçakçılarına, dinci bağnazlara, vurguncu siyasetçilere, kukla bürokratlara, teslim olmuş medya patronlarına ve günümüz Rabıtacılarına kaldı meydan...

O gün araştırmacı gazetecilik, "aşırmacı" gazeteciliğe terk edildi, tartışmacı adabı medya maymunlarına kaldı; yazarlık, dönek kaz tüccarlarına, işbirlikçi kalemşorlara, satılmış yazarcıklara, sansürcü şerefsizlere, tasfiyeci uşaklara kaldı...

Evet, her şey gibi ne yazık ki medya da kirlendi!.. Yine de ışıklar içinde uyu Uğur Mumcu; medyalaşan "basın" sana layık olamadı ama en azından bağnazlığa, Truvacılığa, vurgunculuğa, işbirlikçiliğe, köşe dönmeciliğe, satılmışlığa, kiralanmaya, omurgasızlığa baş eğmeye direnen bir avuç yurtsever kalem, senin kavganı vermeye çalışıyor...

Işıklar içinde uyu usta; engellensek de, susturulmak istensek de, ahlaksızca sansür edilsek de, utanmazca tasfiye edilsek de, eğilmeden-bükülmeden, satılmadan, susmadan kalemini yerde bırakmamak için uğraşıyoruz...

Bağnazlığa, gericiliğe direnmek için, emperyalizme karşı durmak için ve Aydınlanma uğruna direnmek için...

Kısacası "Vatan" için, "emek" için, "namus" için... Ve de sonsuza kadar laik cumhuriyet için...

Şeriat sanal mı gerçek mi?..

El Kaide sınırlarımıza dayandı... Kafa kesen IŞİD militanları sınırda cirit atıyor...

"Paralel yapı" devleti ele geçiriyor... Dinci "Çete" bürokrasinin içine sızıyor...

"Haşhaşi" örgütlenmesi tüm pervasızlığıyla rejimi kuşatıyor...

Mürit-militan yapısı ise yıllardır laik cumhuriyetten rövanş almak için her alanda kuşatma yapmaktan kaçınmıyor!..

Önemli mi artık bunlar?.. Sıradan olmadı mı tüm çabalar?.. Sindire sindire... Yavaş yavaş... Adeta kurbağa teorisiyle tüm bunların neredeyse legal olduğu, milletin bir bölümünün kafasına sinsice enjekte edilmedi mi?..

Söyler misiniz; tüm bunlar normalmiş gibi adım adım ilerlerken, İstanbul'un yanı başındaki Kocaeli'ne "şeriat" gelmesi anormal mi?..

Baksanıza; bir devlet kurumu olan Kocaeli Müftülüğü'nün internet sayfasında, göz göre göre şeriat çığlıkları atılıyor!.. Müftülüğün internet sitesinde; "dinini değiştirenin boynunu vurun", "zina yapan cariyeleri sopalayın" ve "içki içeni öldürün" şeklinde şoke edici bilgiler yayımlanırken, devlet ne yazık ki seyrediyor!..

İnsan okuyunca şaşırıyor; bu internet sitesi laik cumhuriyetin müftülüğüne mi ait, yoksa Suriye'de sokaklarda kafa kesen El Kaide'ye mi?..

Ve bu skandala bakarak sormak lazım; resmi kurumların web sayfalarından bile pervasızca şeriat çığlıkları atılabilirken, millet cumhuriyeti dönüştürmek için yarışan AKP ile cemaatin egemenlik kavgasını boşuna mı büyütüyor acaba?..

Yoksa gaflete düşerek şöyle mi diyeceğiz; "be kardeşim türbanın ilkokulda bile serbest hale geldiği, alkol satışının kısıtlandığı, devletin mürit mollalarca işgal edildiği" bir ülkede şeriat zaten "gerçek"te uygulanıyor, "sanal" âlemde yapılmasının ne önemi var ki?..

'Çete-kumpas-haşhaş' Ve gaflet!..

"Kuşatma" demişken bu kadar sanmayın... Baksanıza AKP- cemaat kavgasında ayrışma büyürken, deşifre ile birlikte tehlikenin ne kadar büyüdüğünü gösteren korku ve kuşkular da artıyor...

Dün medyaya iki önemli açıklama ile iki çarpıcı rakam yansıdı... Örneğin; AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, cemaatin daha büyük operasyonlara hazırlandığını söylemiş ve bu açıklama medyada, "cemaat operasyon için düğmeye basacak" başlığıyla yayımlanmıştı...

Başbakan Erdoğan'ın Cenevre dönüşü uçakta gazetecilere söyledikleri de AKP-cemaat kavgasında gelinen noktanın buzdağının görünen kısmı olduğunu kanıtlıyordu...

Çünkü olası gelişmeler ve taarruz beklentileri daha vahimdi... Çünkü Erdoğan, cemaatin hamleler yapmaya devam ettiğini söylemişti... Başbakan; "Gülen'den yeni bir mektup var mı?" sorusuna "Aksine, şantaj politikaları sürüyor" yanıtını vermişti...

Bu iki önemli açıklamaya ışık tutan ve belki de kavganın derinleşeceğini gösteren iki çarpıcı rakam da medyanın gündemindeydi... İddiaya göre yurt genelinde 5 binden fazla polis, cemaatle ilişkileri saptanarak görevden alınmıştı... Ve daha da önemlisi Türkiye'deki 14 binden fazla hâkim ve savcıdan 1900'ünün cemaatle bağlantısı saptanmıştı...

Diğer bakanlıklarda görevli cemaat uzantıları ne kadardır bilinmiyor!.. MİT'in bunları saptamak için çalışma yürüttüğü medyaya yansımıştı... AKP bunlara bir operasyon yapar mı o da bilinmiyor ama "şantaj", kaset, dinleme, "kumpas" ve tertiplerin yargı-emniyet hattında kurgulandığı AKP'liler tarafından da bizzat itiraf edildiğine göre, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarındaki cemaatçi operasyonları belli ki durmayacak... Yine medyaya yansımıştı ki, sırada valiler ve kaymakamlar da var...

Devletin yönetimi AKP'nin elinde olduğuna göre, bu kavgadan iktidardan çok cemaatin yara alacağı genel kanı... Asıl soru şu; laik cumhuriyet, "çete-kumpas- haşhaş" üçgeninde ne kadar yara almıştır?.. Nereler, ne kadar kuşatılmış, bu nasıl saptanacak ve olası bir iktidar değişikliğinde bu molla-mürit sistemi nasıl dağıtılacak?..

"Umut" var mı sizce?.. Hadi canım, bu sorunun muhatabı ben değilim ki!.. Bir kesimin "umut" olarak gördüğü, ancak ne yazık ki, cemaatle seçim ittifakıyla ilgili ürkütücü ipuçları veren ve bir türlü gaflet uykusundan uyanmayan "Yeni CHP" ile olayları sessizce izleyen MHP'ye sormak lazım...

Devlete sızan cemaatle ideolojisinden sapan siyasetin aynı karanlık yola girdiği şu dönemde, "Atatürk'te Birleşmek" stratejisi artık öyle yaşamsal hale geliyor ki, anlayın artık!.. İş işten geçtikten sonra, sakın ola "demedi" demeyin!..