25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

30 Ağustos’ta kimleri yendik?

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Okul kitaplarında, 30 Ağustos, işgalci Yunan ordusunun mağlup edilmesi, başkomutanları Trikopis’in esir alınmasıyla sınırlı gösterilir.

Halbuki biz bu büyük zaferle:

- Dönemin ABD’si sayılan İngiliz emperyalizmini...

- Bu sömürgecilere teslim olmuş hain Padişah Vahdettin’i...

(Bu adam 17 Kasım 1922’de İngilizlere sığınıp kaçarken geride kalan 5 karısını kendi milletine değil İngiliz işgal kuvvetleri komutanı General Harrington’a emanet etmiştir. İnanmayanlar, Harrington’un Anıları’na bakabilir.)

- Atatürk ve arkadaşları hakkında idam cezası çıkartan Kürt (Nemrut) Mustafa Paşa ve ekibini...

- Türk ordusunu katil sürüsü gibi gösteren padişahın şeyhülislamı Dürrizade Abdullah gibi gerici çıkarcıları...

- Yunan ordusuna “Padişahımızın ordusu” diyecek kadar millet ve din düşmanı İskilipli Atıf gibi yobazları...

- Ermeni Bogos Paşaları, Pontusçuları, Kürdistancı bölücüleri...

- Ülkemizin demiryolundan limanlarına ve tekel maddelerine kadar bütün zenginliklerini sömüren Batılı tüccarları ve yerli işbirlikçilerini...

Bugün de bunların torunlarıyla savaşıyoruz.

KİM KATİL?

Türkiye bugün Suriye sınırımızda PKK üstünden Amerika ile örtülü bir savaş yürütüyor. Gel gör ki AKP’nin Meclis Başkanı yaptığı İsmail Kahraman işte bu Amerika’nın psikolojik ve ideolojik harp elemanı gibi konuşuyor. Bu yüzden ABD sömürgeciliği ile mücadele etmiş olan Che Guevara’ya “katil” diye saldırdı. Fethullah Gülen havalarında...

Katil kim biliyor musun Bay Kahraman?

16 Şubat 1969’da pazar günü Taksim’i basan... Burada Amerikan gemilerini kıble yaparak namaz kılan... Sonra da ABD’yi protesto eden gençlerimizden ikisini bıçaklayarak öldüren o caniler var ya, işte katil onlardır.

O cahil ve yobaz kitlenin akıl hocalarıdır katiller...

AKP’NİN ABDÜLHAMİT SEVGİSİ

AKP’nin tarikatçi Sağlık Bakanı askeri hastaneyi kapatıyor; oraya Osmanlı Padişahı Sultan Abdülhamit’in adını veriyor.

Gericilerin “Ulu Hakan Abdülhamit Han” diye parlattıkları 2. Abdülhamit, 1876’da açılan ilk Meclis’i darbe yaparak kapattıran bir demokrasi düşmanıdır.

O, sadece baskıcı ve gerici değil çok korkak birisidir. Abdülhamit’in en has adamlarından olan Said Paşa’nın anılarını okuyun göreceksiniz. Bu padişah, Rusya’yı kızdırmış olmamak için donanmanın Büyükdere tarafına çıkmasına bile izin vermemiştir. Yine, Rusya’nın tehditleri karşısında paşalar, Trakya’da, en azından Çatalca’da bir savunma hattı kurulmasını istediler. Ulu Hakan Abdülhamit (!) “Rusları tahrik etmeyelim!” diyerek kendi toprağında savunma mevzileri kurulmasını bile engelledi. Onun bu korkaklığı yüzünden Ruslar Yeşilköy’e kadar ilerlediler... (Kaynak: İngiliz Said Paşa ve Günlüğü (Jurnal), Arı Sanat Yayınları, s. 112)

MEHMET AKİF ANLATIYOR

Dönemin bütün aydınları, bütün şairleri elbirliği etmişçesine Abdülhamit’i yerin dibine sokmuşlardır. Bunların başında gelen isim de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir zamanlar şiirlerini çok bol okuduğu İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif’tir.

Mehmet Akif, Abdülhamit’in 33 yıllık iktidarını ve kendisini şöyle anlatıyor:

“Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek

33 yıl bizi korkuttu “Şeriat!” diyerek”

Korkak Abdülhamit’in milleti “Din!” diyerek nasıl kandırıp korkuttuğunu pek açık söylüyor.

Şu dizelerde ise korkaklığı yer alıyor:

“Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid

‘Koca Şevketlü!’ Hakikat bunu etmezdim ümid”

Devam ediyor Abdülhamit’i anlatmaya:

“Müvekkel eyleyip casusu her vicdana, her hisse

Düşürdün milletin en kahraman evladını yeise

Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruh-ı İblis’e”

Akif, ulu Hakanın (!) herkesin başına bir casus diktiğini, herkesi umutsuzluğa ittiğini ve bu zulmü yüzünden herkesin Şeytan’ı bile arar hale geldiğini yazıyor.

Peki o zamanların Türkiyesi nasıl bir Türkiye’dir. Okuyun bakalım Osmanlıcılar:

“Ümmetin haline baktım ki: Yürekler yarası

Ne bir ekmek yedirir iş ne de ekmek parası

Kışla yok, daire yok, medrese yok, mektep yok

Ne kılıç var ne kalem; her ne sorarsan hep yok”

İşte Osmanlı bu yokların devletiydi... Baskının, cehaletin, gericiliğin at koşturduğu bir sefalet dünyası...

Cumhuriyet’i karalayanların bize vaatleri işte böyle bir düzen...

ŞAİR EŞREF’İN TANIKLIĞI

Dönemin ozanlardan Şair Eşref, AKP’lilerin Sultan Abdülhamit’ini “Besmele” duyduğunda korkan Şeytan’a benzetiyor:

“Besmele guş eyleyen Şeytan gibi

Korkuyorsun, “Höt!” dese bir ecnebi”

Şair Eşref haksız mıdır? Devlet onun zamanında çöküyor:

“Bosna, Girit’le Kıbrıs, Mısır u Tunus giderken

İblis ederdi böyle Abdülhamit’e telkin:

Dünya-yı bîbekayı terk eylemezden evvel

Bir memleket bırakma ya Hatem-üs-selatin”

(Bosna, Girit, Kıbrıs, Mısır, Tunus elden giderken Şeytan, Abdülhamit’e şöyle akıl veriyordu: Bu yalancı dünyayı terk etmeden önce ortada bir toprak bile bırakma ey Sultanların Hatemi /Hatem-ül Enbiya’dan benzetme yapıyor)

Ve diyor ki şairimiz:

“Gam değil amma bu mülkün böyle elden çıkması

Git gide zulmetmeğe elde ahali kalmıyor”

(Bu ve benzer şiirler için şu çalışmamızda bol örnekler bulacaksınız: “SEÇKİNLER KİTABI/Kitab-ı Ekabir” Kripto Yayınları.)

Kısacası, dönemin yöneticilerinin ve aydınlarının anlatımıyla Abdülhamit: Korkak, gerici, zalim, devlet topraklarının yağmalanması karşısında çaresiz ve pasif birisidir.

Türk milleti 2. Abdülhamit’i tarihe gömdü. “3. Abdülhamit”e de izin vermeyecektir.