26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD-Avrupa çelişmesinde İngiltere’nin safı netleşiyor

Uzmanlar, Londra’nın ABD’nin İran politikasına eklemlenmesini yorumladı.

ABD-Avrupa çelişmesinde İngiltere’nin safı netleşiyor
A+ A-
GARİP BALÇAK

İngiltere'nin Suriye’ye petrol taşıdığını iddia ettiği İran’a ait bir petrol tankerine el koymasına İran’ın aynı sertlikte yanıt vermesi Körfez’de gerilimi tırmandırdı. Londa yönetiminin ABD’nin Suriye’ye konuşlandırmak istediği Avrupa gücüne de yeşil ışık yaktığı belirtiliyor. İngiltere’nin bu iki adımı, Avrupa Birliği (AB)’nin özellikle Ortadoğu’da ABD’nin politikalarına itiraz ettiği ve bağımsız politikalar geliştirmeye çalıştığı süreçte geldi.

AB’den ayrılma sürecindeki İngiltere’nin fiilen İran karşıtı kampa dahil olması anlamına gelecek bu adımını uzmanlar, Aydınlık’a değerlendirdi.

Ankara Stratejik Araştırmalar Merkezi (ANKASAM) Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doğacan Başaran, AB ile İngiltere’nin politikaları arasındaki farkı şöyle anlattı: “Son dönemde yaşanan gelişmelere baktığımız zaman AB’nin genel tutumu KOEP olarak bilinen nükleer anlaşmanın devam etmesi yönünde. İran’nın silah gücüyle ‘ehlileştirilmesine’ karşı çıkıp bir nükleer anlaşma çerçevesinde sınırlandırılmasını istiyorlar. Bu anlamda Almanya ve Fransa gibi AB’nin başat aktörlerinin anlaşmayı sürdürmek istediklerini de görüyoruz.

Doğacan Başaran

Hatta bu anlaşmayı sürdürebilmek için ‘INSTEX’ adında bir ekonomik mekanizma da yaratmaya çalıştılar. Burada şunu söylemek gerekiyor, İran mevcut durumunuda AB ülkelerinin tutumunu yeterli bulmuyor. Zaten İran’ın nükleer anlaşmada verdiği taahütlerden kısmi olarak çekilmesinin nedeni de mağdur edildiğini düşünmesi. Avrupa’nın ne kadar İran’nın yanında durduğunu görsek de ekonomik olarak İran yalnızlaşıyor. İran yoksullaşmaya sürükleniyor. AB’nin de ekonomik anlamda İran’nın yanında duramaması oradaki krizi derinleştiriyor.

İran da bu nedenle KOEP’de ki bazı yükümlülüklerini ihlal ediyor. Burada ABD’nin temel hedeflerinden biri de nİran’ı hataya zorlayarak Tahran’ın arkasındaki AB gücünü kırmak isityorlar. İran’nın İngiltere gemisine misilleme denebilecek şekilde el koyması da buna dahil.

Ama İran oyunun farkında ve akıllıca hamleler yapıyor. İran, Hürmüz Boğazı üzerinden cevap vererek küresel petrol ticaretinde sıkıntı yaşatabileceğini belirtiyor. Gerekirse direnirim ve Hürmüz Boğazı’nı kapatırım tavrını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bu süreçte ABD, İngiltere üzerinden AB’yi taraf seçmeye zorluyor. İngiltere, Irak’ın işgalinde olduğu gibi ABD’nin yanında yer alıyor. ABD, İngiltere ve Körfez ülkelerinden oluşan İran karşıtı ittifakı kemikleştiriyor.

‘İNGİLTERE ESKİ DÜZENİ AYAKTA TUTMAYA ÇALIŞIYOR

İngiltere’nin ABD taraflı tutumunu tarihsel süreç içerisinde değerlendiren Başaran, şöyle devam etti: “Bunun temel nedeninin ABD ve İngiltere’nin tarihsel müttefikliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Zaten benzer bir ittifak durumunu Irak’ın işgali öncesinde de gördük. O dönemde de Almanya ve Fransa gibi ülkeler Irak’ın işgaline müdahale ederken Tony Blair (eski İngiltere Başbakanı), George W. Bush (eski ABD başkanı) yönetimini desteklemişti. İngiltere’nin bulunduğu tarafı, tarihsel süreç dışında şöyle değerlendirebiliriz.

Trump’ın ABD Başkanı olmasından sonra kıta Avrupasında çok kutuplu dünya düzenine geçiş arzusu derinleşti. Avrupa Ordusu tartışmaları yaşanıyor. AB ülkeleri bu anlamda, ABD’nin kuyruğuna takılmaktan uzak durmaya çalışırken İngiltere tam bu dönemde Brexit’le AB’den ayrılmaya çalışıyor. Dolayısıyla ayrışmanın boyutunun bu çok kutupluluk tartışmalarıyla ilgili olduğu söylenebilir.

İngiltere’nin ABD’nin yanında yeni dünya düzeni olarak ifade edilen ama aslında günümüzde eskimekte olan dünya düzenini ayakta tutmaya çalıştığını söyleyebiliriz.”

DOĞU AKDENİZ’DE FRANSA’NIN FAALİYETLERİ

Başaran, İngiltere ile birlikte Suriye’deki birliklerinin sayısını yüzde 10-15 arası artıracağını açıklayan Fransa’nın bu denklemdeki yerini Fransa’nın Ortadoğuda tekrar etkili olmaya çalışmasına bağlayarak şu ifadeleri kullandı: “Suriye dediğimiz zaman Fransa’nın aslında eski sömürgesine baktığını görmemiz lazım. Birinci Dünya Savaşı’nda bu toprakları istila ettiler.

Bu gerçekten hareketle Fransa’nın aslında Ortadoğu’ya dönme arzusunda olduğunu görüyoruz. Bu çok kutuplu dünya düzeninde Avrupa’yı, ABD’nin karşısında konumlandırmaya çalışan aktörlerden biri Fransa ancak bir yandan da Ortadoğu’da yine emperyal politikalarını devam ettirme arzusunu taşıyor. Aynı Fransa’nın Lübnan’daki vatandaşlarını bahane ederek Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı bloğa girmeye ve orada bir üs kurmaya çalıştığını da görüyoruz.

Dolayısıyla Fransa’nın bir sömürgeci devlet olarak Ortadoğu’ya dönmeye çalıştığını görebiliriz. Siyasetin temel kuralı siyasetin boşluk kaldırmadığıdır. Suriye’den ABD’nin çekilmesindeki temel tartışma, ABD çekildikten sonra oradaki boşluğu kimin dolduracağı yönünde. Suriye özelindeki bu gelişmeler Fransa’nın bu boşluğu doldurmaya aday olduğunu gösteriyor.

Son Dakika Haberleri