20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD vursa da vurmasa da o kaybetti!

Sabahattin Önkibar

Sabahattin Önkibar

Eski Yazar

A+ A-

ABD vursa da vurmasa da o kaybetti!

Diyelim ki Kongre olur verdi ve ABD Suriye’yi vurdu; ne mi olur?

O kaybeder; zira Obama açıkladı, Beşar Esad başından değil topuğundan vurulacak!

Dahası kara harekâtının yapılmayacağı bizzat ABD Başkanı tarafından ilan edildi ki aslında bu açıklama, kimse böyle bir şeye kalkışamaz demek.

Ancak böyle bir saldırı durumunda, Suriye kendini savunma adına, mesela ülkesine terörist ve silah ihraç eden Türkiye’ye füzelerini ateşleyebilir.

Keza İran ile Rusya Ankara’ya bir fatura çıkarabilir.

Görüyorsunuz, ABD’nin Esad’ı bombalamasının Türkiye açısından ciddi riskleri var.

Diyelim ki Kongre hayır dedi ve Obama vazgeçti; ne mi olur?

Beşar Esad’ın yıkılamayacağı ABD tarafından bile tescil edilmiş olur.

Bu durumda bütün dünyada bir kişi kaybedecek!

Kim midir o?

Tayyip Erdoğan!..

Görünen; Beşar’ın kalacağı, Tayyip’in gideceğidir!

Kaçırılan pilotlarımızın büyük suçu!

Malum THY’nin iki pilotu Lübnan’da kaçırıldı ama zerre bir gelişme yok ve tıpkı PKK’lılar tarafından kaçırılanlar misali bu olay da unutturuluyor.

Öcalan ile halvet ve Mursi’ye hizmet peşinde koşan MİT bu gibi şeylerle ilgilenmiyor.

Tayyip Erdoğan ile Davutoğlu ise kayıtsız; zira THY’ye pilot mu yok, Yunanlılar bile envanterde!

Hem kaçırılan pilotlarımız Murat Ağca ile Murat Akpınar ne İhvancı ne Yahudi, sadece Türk!

Ne mi demek istiyorum?

AKP iktidarı tarafından sahiplenilmek için ya İhvancı ya da Yahudi olmak gerekiyor.

Örnek mi?

Filistin hapishanesinden kurtarılan ve Başbakanlık uçağı tahsis edilen Şalit!

Bu ülkede Türk olmak ne kadar zorlaştırıldı, bakar mısınız!

28 Şubat aslında ne idi?

1) Siyasal islamın iktidara ortak olmasına TSK’nın verdiği tepkiydi.

2) Erbakan Hoca’nın D-8 oluşumuna ABD’nin itirazıydı.

3) İstanbul zenginlerinin Tansu Çiller’e isyanıydı.

4) Çevik Bir’in Genelkurmay Başkanı olma arzusuydu.

5) Erol Özkasnak’ın şımarıklıklarıydı.

Gelelim 28 Şubat’taki doğru ve yanlışlara:

1) 8 yıllık zorunlu eğitime geçilmesi ve İmam Hatip okullarının aslına döndürülmesi en doğru icraatıydı.

2) Genelkurmay, 28 Şubat’ta siyasal İslamla mücadele metodunda başarısızdı. TSK bu süreçte mezhepçilik iddialarına malzeme yapıldı ve Türk Ordusunun İslama düşman olduğu gibi bir imaj yaratıldı.

3) Tayyip Erdoğan’a yargılandığı yolsuzluklardan yani yüz kızartıcı suçtan değil de şiir okumasından yani siyasi suçtan ceza verilerek hapse konması mağdur olmasını sağladı ve bu şekilde AKP’nin temelleri atıldı. Buradan bakınca 28 Şubat’ın emperyal bir boyutu var.

4) 28 Şubat’ta pek çok yolsuzluğa göz yumuldu ve emekli generaller holdinglerde yönetici oldu.

Başdanışmana sarhoş araba kullanma ayrıcalığı mı?

Dünyanın her yerinde hasarlı bir kaza yapıldığında taraflar trafik polisini bekler.

Yaralanan varsa ve eğer ambulans gelebilecek yerde iseniz mutlaka onu beklersiniz zira tersi, yaralıyı riske atmak demek!

Bu evrensel kurallara rağmen Yiğit Bulut İstanbul’un merkezi Kadıköy’de yaptığı hasarlı kaza sonrası olay mahallini terk etti yani polisten kaçtı.

Söylenenlere göre, kaçışını ambalajlamak için yaralıyı riske atarak arabasına almış!

Birinci boyut;

Türkiye Cumhuriyeti Başbakan Başdanışmanının kaza yaptıktan sonra kaza yerini terk etmenin suç ve kusur olduğunu bilmemesi mümkün değil.

Hal böyle iken Yiğit Bulut niye kaçtı, yoksa kaza anında orada olan ve olayı resimleyen mahalle sakinlerinin iddia ettiği gibi sarhoş muydu?

Alkollü araba kullanmak yanlış ve suçtur ama neticede insani bir zaaftır ve cezası kabullenilip özür dilenirse bir yerde anlaşılabilir; lakin Başbakan Başdanışmanı sıfatını taşıyan birinin kaza mahallini terk etmesi, nüfuz suiistimalinin ötesi yani suç unsurlarının gizlenmesi ve delillerin karartılmasıdır.

Sarhoştu ya da değil, Başdanışman unvanlı biri kaçamaz.

Derhal istifa et Yiğit Bulut!

Sarıgül ile Büyükerşen’i not edin!

Önce bir hatırlatma.

Şu isim şuradan aday oluyor diye yazmak, ona angaje olmak anlamına gelmiyor; zira bizim işimiz habercilik.

Gelelim habere:

CHP zirvelerinden dinlediklerimin özeti şudur:

“Artık öyle bir noktaya geldik ki ne biz Mustafa Sarıgül’ün İstanbul adaylığını göz ardı edebiliriz ne de Sarıgül böyle bir adaylıktan kaçabilir.”

Durum bu ise o zaman olacak-olmayacak tantanaları niçin mi?

Tek kelime ile cevap; piar için!

Ve ikinci haberimiz Ankara’dan!

Yılmaz Büyükerşen ismi ile anket yapılmış ve yüzde 48’lik bir sonuç elde edilmiş!

Kılıçdaroğlu, Yılmaz Hoca bağlamında henüz tamam demedi ama ağırlıklı aday odur!