Ahmedinejad: Sadeliğin karizması
Önce: Sıcak gündem.
Yani açılım.
AKP-PKK/HDP nihayet ortak resim verdi.
Mikrofonların karşısına birlikte geçtiler.
Yeni bir aşamadır.
***
Ne çıkar?
Olacakları değil de olmayacakları söyleyelim: Bir çözüm çıkmaz.
İki taraf da bunun farkında.
PKK: İstediklerini alamayacağını biliyor.
AKP: Veremeyeceğinin farkında.
Türkiye’nin ve bölgenin dengeleri elvermiyor çünkü.
Fakat: Olacak”mış” gibi yapıyorlar. İhtiyaçtan.
Oyalamak zorundalar.
Karşı tarafı değil, halkı.
Çünkü: Silahın iki tarafa da faturası ağır olur.
En azından seçime kadar.
(Bir kayıt düşelim: Üçüncü bir güç süreci erken bitir(t)mezse tabii.)
***
Fakat bugün asıl İstanbul’daki Mahmut Ahmedinejad’ı yazacağım.
İran’ın önceki (altıncı) muhafazakâr cumhurbaşkanını (2005-2013).
Dolmabahçe’de açılım görüşmeleri sürerken onunlaydık.
***
Birkaç notla başlayalım.
Toplantı saat 10.00’daydı. 11.30’da başlayabildik.
Gecikme için olağan suçlu hazırdı: “Trafik” dediler.
Sanki biraz da “tarz” sorunu var.
***
Gazeteciler ve akademisyenler davet edilmişti.
Gözüm salonda üç kesimi aradı. İşte manzara.
AKP medyası: Bir-iki muhabir gelmişti galiba.
Yandaş yazarlar: Masalarda isimleri yazılı, kendileri yoktu.
“Merkez” medya: Göremedim.
İran devriminin eski hayranları: Öngördüğüm gibi. Onlar da yoktu.
Şaşırmadım.
Çünkü: Maaşlarını ya AKP ya da Cemaat medyasından alıyorlar.
Biliniyor: İki cenahta da konjonktür İran’ın karşısında.
Oysa: Ahmedinejad hep bir medya fenomenidir.
***
Beklerken, organizasyondaki isimlere soruyorum:
Dini lider Hamaney ile Ahmedinejad ilişkileri nasıl?
Cevapları otomatiğe bağlanmış gibi: “İyidir”.
Sonra vurgulama ihtiyacı duyuyorlar: “Çok iyidir.”
***
Biraz detay, biraz güncellik lazım.
İtirazım hazır: Hamaney’le görevinin son 2 yılında sorunlar çıktığını biliyorum.
Kastettiğim: Cumhurbaşkanı yardımcısının yolsuzlukla suçlanmış olması.
İran’ı biraz yakından takip ettiğimin farkındalar.
İkna için “yerli” bir benzetme yapıyorlar.
“Ahmedinejad Bülent Ecevit gibidir. Dürüsttür...Ama maalesef yanındakiler...”
İlginç değil mi: Dürüstlük için örnek vermek istiyorlar.
Türkiye’den İslamcı bir politikacı gelmiyor akıllarına...
***
Ahmedinejad nihayet geliyor.
İlk defa görüyorum. Düşündüğüm gibi.
Herkesle tokalaşıyor.
Hafif sakal takviyeli esmer bir yüz. Kısa, ince bir beden.
Vücut dilini kullanışı abartısız. Yine de etrafını dalgalandırıyor.
Evet: Kavruk bir görüntü.
Fakat: Halk adamı sadeliğinin karizması.
***
2005’te: Herkes Haşimi Rafsancani alır diyordu..
Fakat: Halk, sıradan görünümlü bu profesörü tercih etti.
Sırrı sadeliğindeydi.
***
Tahran’da anlatmışlardı.
2005 seçimine birkaç gün vardır.
Gazeteciler Ahmedinejad’ın evine gelir. Oğluna sorarlar: “Banyonuzda jakuzi var mı?”
Mahdumun cevabı anlam yüklüdür: “Jakuzi nedir?”
Sonuç: İranlı yoksullar Ahmedinejad’da kendilerini görürler.
***
Konuşmasına gelince.
Misafir geldiğin komşuda neler söyleyebilirsin?
Hele nazik bir dönemde.
Ahmedinejad da onu yaptı: Genel doğruları dillendirdi:
Anahtar cümlesi: “Türkiye-İran birlikte hareket etmeli.”
Sözün gelişi değil. Öneminin farkındaydı elbette.
“Özel”i de vardı elbette: Mehdi’nin zuhuru yaklaşmıştı.
***
Söz aldım: Bir tespitim, bir de sorum vardı.
Tespitim: Suriye krizinde Türkiye’nin İslamcıları değil de laikleri doğru tutum aldı.
Sorum: Türkiye’yle Suriye’de ortak hareket çabaları?
Cevabı: Tespitime itirazı yok gibiydi.
***
Toplantı sonunda kendisi yaklaştı.
Elimden tuttu. Bir köşeye oturduk.
İki soru sordum. Cevapladı.
Ayrılırken, “Hususi” dedi.
Yani: Yazma.