29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AİHM Kararı niçin anlaşılmadı?

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin sözde Ermeni soykırımına ilişkin kararı Türkiye'de anlaşılmadı. Çünkü Türkiye'de soykırım kavramını kahvedeki insan tanımlıyor. Gazete köşelerinden televizyon tartışmalarına kadar yaygın olarak böyle. Dünyanın neresinde çok sayıda insan kırılsa, hemen "soykırım" hükmü yapıştırılıyor. Bu sıradan ve özensiz yaklaşımla, AİHM Kararı anlaşılamazdı.

Soykırım bir hukuk kavramıdır

Soykırım (Jenosid), yeni bir kavram. Bir ihtiyaç nedeniyle icat edilmiş. 9 Aralık 1948 günü uluslararası hukuka girmiş. O gün Birleşmiş Milletler, Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme'yi kabul etmiş. Sözleşmenin 2. ve 6. maddelerinde soykırım suçu tanımlanıyor.

Hukuk ve tarih

Kararda tarihçilere bırakılan konu, soykırım değildir, 1915 olaylarının tartışılmasıdır. Burada tarih ile hukuk düzlemlerini ayırmak gerekiyor. Kahvedeki adam o ayrımı yapmadığı için, yorumcularımız da yanlış değerlendirdiler.

Tarih, açıklar.

Hukuk ise kanıtlar.

Tarih, tarihsel süreçlerin ve olayların koşullarını, nedenlerini, sonuçlarını anlatır ve açıklar.

Ceza hukuku ise, bir eylemin yasadaki tanıma uygunluğunu araştırır ve kanıtlar.

Soykırım, bir tarih kavramı değil, hukuk kavramıdır. Tarihçi, 1915 olayları nasıl oldu, hangi koşullarda, hangi nedenlerle gerçekleşti, etkenler nelerdi, hangi sonuçlara yol açtı, bu soruların yanıtını araştırır. Mahkeme ise, 1948'den sonraki herhangi bir eylemin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ndeki soykırım suçu tanımına girip girmediğini inceler ve kanıtlar.

Tarihçi hüküm vermez, olayın gerçekliğini kanıtlar.

Mahkeme ise, suç tanımına uygunluk açısından hüküm verir, eylemin suç tanımına girip girmediğini soruşturur ve hükmü kanıtlar.

Mahkemeler ve meclisler tarihçilik yapmaz

AİHM, kendi görev alanından taşarak tarihçinin alanına girmiyor. Parlamentoları da uyarıyor. Biz de, Lozan Mahkemesi'nde tarih tartışmalarına tanık olunca, "Yanlış salon seçmişsiniz, burası akademik bir kurum değil" diye bunu vurguluyorduk. 1915 olayları hakkında yargı organları ve yasama organları karar veremez dedik. Çünkü tarihçilik, bir yargı veya yasama faaliyeti değildir. AİHM, bunu saptadı. Ayrıca 1915 olaylarının tartışılmasının özgürlük alanına girdiğini de hükme bağladı. Ama bu kadar değil!!! Şimdi dikkat lütfen!

AİHM, 'Ermeni soykırımı' olmadığını belirtiyor

Ama aynı AİHM, "Ermeni soykırımı" iddiası hakkında bir görüş saptadı. Çünkü bu iddia, tarihin değil, hukukun alanına giriyordu.

AİHM, gerekçesinde "Ermeni soykırımı"nın hukukî bir tanım olduğuna dikkat çekti ve 1915 olaylarının bu tanım çerçevesi içinde nitelenemediğini belirtti. Burası çok çok önemli.

Yine AİHM, 1915 olaylarının Yahudi soykırımına benzemediğinin de altını çizdi. Bu saptama da, 1915 olaylarının hukuken soykırım olarak tanımlanamayacağı anlamına geliyor. Çünkü uluslararası hukukta soykırım suçunun örneği, Nazi emperyalistlerinin Yahudi soykırımıdır. Bir eylem, Nazilerin o eylemine benzemiyorsa, soykırım değildir. Zaten Mahkeme, bu benzemezliği de, 1915 olaylarının hukuken soykırım olmadığını kanıtlarken dile getirmektedir.

AİHM kararına karşı oy yazan iki üye, kararın kapsamını çok iyi anladıkları için, "Bu karar Ermeni soykırımı yoktur anlamına geliyor" diye hükme karşı çıkıyorlar.

AİHM Kararı, 1915 olaylarının tartışılmasını özgürlük alanında güvenceye alıyor, doğru. Ama elde edilen kazanım bununla sınırlı değildir.

AİHM kararı, 1915 olaylarının hukuken soykırım tanımına uymadığını da belirtmiş oluyor.

Aslında her soykırım kavramının başına "hukuken" diye yazmanın bir anlamı yok. Ama tarih ile hukuk ayrımı yapılmadığı için bu vurguyu yapıyoruz.

AİHM'nin tartışma özgürlüğüne bıraktığı alan, tarih olayıdır. Yoksa yargı açısından olayın hukuken soykırım tanımına girmediği saptanmıştır.

İşbirlikçi çevrelerde ve diaspora basınında İşçi Partisi korkusu

Peki, Türkiye'de kararın bu kapsamı niçin anlaşılmadı?

Birincisi, hâkim çevrelerin İşçi Partisi'nin başarılarına dayanacak gücü yoktur. Türkiye'yi kuşatan emperyalist çember, İşçi Partisi'nin önderlik ettiği bir millî mücadeleyle yarılmıştır. İşçi Partisi, Türkiye'nin sorunlarını çözen parti konumuna gelmiştir, kimseler bunun farkına varmamalıdır. Ayrıca millî olan her eylem ve her başarı, onları korkutmaktadır. Basın, sanki Amerikan basınıdır ve diaspora basınıdır. Aman kimseler duymasın!

Bozgun ruhunun bozgunculuğu

İkincisi, Türkiye'de çok yaygın bir yenilgi ruhu var. "Sol" denen çevrelere de sinmiştir bu, çünkü emperyalizmin solculuğunu yapıyorlar.

1699 Karlofça'dan beri, yani 18, 19. yüzyıllarda, iki yüzyıl hep bozguna uğramış bir ülkede yaşıyoruz. Yenilgilerin depolandığı bellek, bilinçlerdeki bozgunu da belirledi. Oysa iki yüzyıldır devrimler yapan bir milletiz. 1876 Devrimi, 1908 Devrimi, Çanakkale direnişi ve Atatürk önderliğindeki devrimle bu yenilgi ruhunu kırmıştık.

Atlantik döneminde Kemalist Devrimin yıkımıyla birlikte o bozgun ruhu, bilinçaltından çıktı. O nedenle bozguncu entel, her başarıyı başarısızlık olarak tanımlama gayretindedir; yüzyılların yorgunudur, olumsuzdur, karamsardır, melankoliktir, milletini aşağılar, yenilgilerden haz duyar. İşçi Partisi, "İki yüzyıldır emperyalizme karşı savaşıyoruz" bilinciyle bu milletin özgüvenine seslendi ve o güveni ayağa kaldırıyor; bunu paylaşacak insan arıyor.

Okuyoruz, Aydınlık'taki söyleşilerde, Ulusal Kanal'da yapılan yorumlarda dahi zaman zaman o bozgun bilincinin izlerini görüyoruz. Özetle, "Türkler soykırım yapmıştır önyargısını bu karar etkilemez" diyenlere rastlanıyor. Olay, fikir özgürlüğünden ibaretmiş, böyle görmek isteyenler var.

Sonuçlar

Oysa bu karardan sonra,

- Hiçbir mahkeme, artık "Ermeni soykırımı"na hükmedemez. Uluslararası yargı içtihadı kazandık.

- Onur Öymen dostumuzun vurguladığı gibi, Avrupa'nın Çerçeve Kararı bundan böyle yok hükmündedir. Hiçbir Avrupa ülkesi, "Ermeni soykırımı yoktur" diyenlere ceza hükmü kesen kanunlar çıkartamayacaktır.

- Hiçbir meclis, artık "Ermeni soykırımı" yalanını tanıyan karar alamaz. Alınmış olan kararlar birer birer kaldırılacaktır. İsviçre'nin en büyük partisi olan Halk Partisi bu yöndeki görüşünü açıkladı bile, ama Türkiye'de Aydınlık dahil tek bir gazete yazmadı.

- Artık ders kitaplarında Ermeni soykırımı yalanına yer verilemez. Yer verenler sileceklerdir o küçücük çocukların körpe beyinlerine yazdıkları kini ve kışkırtmayı.

- Artık büyük devletler, Türkiye'ye "Ermeni soykırımını kabul etmezsen..." diye dayatmalarda bulunamaz. Avrupa Birliği kapısında Türkiye'nin göğsüne dayanan "Soykırımı kabul etmek zorundasın" şartı yerle bir olmuştur.

- AİHM Kararı, yeni bir dönemin başlangıcıdır; Dışişleri Bakanlığı'nın saptadığı gibi bir milattır. Çünkü O Dışişleri Bakanlığı, bu savaşta çok sayıda görevlisini şehit verdi, olayı anlamak durumunda. Çember yarıldı. Arkasından Kürt sorununun Türkiye'nin birliği içinde çözümü gelecektir. Onu da başaracağız. Kıbrıs, sıcak para kelepçesi, Kürt koridoru tehdidi; çemberin parçalarıdır ve hepsi parçalanacak.

- Taşlaşan "Türkler soykırım yapmıştır" önyargısı, kırılmış, berbat olmuştur. Artık işçilerimiz, öğrencilerimiz ve aydınlarımız, Avrupa ve Amerika'da hiçbir durumda başlarını önlerine eğmeyeceklerdir.

Bozgun ruhlular istedikleri kadar örtbas etmeye kalksınlar, "Solcu, milliyetçi, Atatürkçü" geçinenler dahil, diaspora basını istediği kadar görmezden gelsin, önümüzde yaşadığımız olaylar bu toplumun önüne o miladı getirecektir. Türkiye'nin ufku açılmıştır.

YARIN: MİLAT: İŞÇİ PARTİSİ KUŞATMAYI YARMIŞTIR