29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP’deki kavganın şifresi: Hedef AKP-CHP koalisyonu, görev Kürt açılımı

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

AKP’de olanların anlamı? 

Bazıları hâlâ ihtiyatlı: Kayıkçı kavgası diyor. 

Oysa: Olanlar fazla gerçek. Oyun olamayacak kadar. 

“Kırıp dökme” başladı bile. 

Ve de: Durmayacağı, hatta hızlanacağı anlaşılıyor. 

*** 

Önce, kavganın mahiyetine  

bakalım. 

Bugüne kadar: AKP iki büyük kavga verdi. 

İlki: Dışa karşıydı. Atatürk cumhuriyeti ile olan. 

Nasıl sonuçlandı: Kabul etmek zorundayız, kazandılar. 

İkincisi: Koalisyon ortağına karşı başlatıldı. 

Cemaat’le süren kavgadan söz ediyorum. 

Sonucu: Erdoğan cenahı ağır basmış görünüyor. 

Dikkat: Cemaat teslim olmadı. 

*** 

Bugünkü kavga, ilk ikisinden farklı. 

Öncekiler dışa karşıydı. 

Şimdiki: Bir iç mücadele. 

Her iç çatışma gibi: Yıkıcı geçmeye aday. 

*** 

Malum: AKP iktidarının iki ayağı vardı. 

Dışta: Kuvvetli bir Batı desteği. 

İçte: Geniş tabanlı üçlü bir koalisyon. 

Koalisyonun merkezinde: Milli Görüş bulunuyordu. 

Ortakları da: Cemaat ve liberaller idi. 

*** 

Erdoğan: 2010 Anayasa referandumunu kazandı. 

Artık liberallere ihtiyacının kalmadığına hükmetti. 

Sonuç: Artık hesaba katılmıyorlar. 

*** 

Cemaat’le ilişki başka türlü gelişti. 

Köprüleri atan Erdoğan olmadı. Hamleler Cemaat’ten geldi. 

İlki: 7 Şubat 2012’deki malûm MİT ifade krizi. 

İkincisi: 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonu. 

Artık kesin: Dış bağlantılıdır. 

*** 

Gelelim, AKP’ye verilen dış desteğe: Büyüktü. Belirleyiciydi. 

Özellikle Cumhuriyet’in kurumlarını teslim almada. 

İslam dünyasında Erdoğan’ın önü açıldı: “One minute” gibi icazetli şovlar yapıldı. 

(AKP kurucuları bile özel sohbetlerde icazeti konuşuyor.) 

*** 

Fakat: Bir stratejik hata yapıldı. 

AKP Suriye’de “tek” çözüme oynadı: Esad’ın devrilmesine. 

Esad direndi. Bütün hesapları  

bozdu. 

Batı: Zorunluluğu gördü, Suriye’de çizgi değiştirdi. Artık Esad’lı çözüme razı. 

Erdoğan ise: O kadar ileri gitti ki, dönemiyor. Değil manevra, kıpırdayacak hali yok. 

*** 

Dramı da burada. 

Batı için Erdoğan niye önemliydi? 

Ortadoğu’da kullanım değeri vardı. 

Boşuna “BOP eş başkanı” yapmadılar. 

Fakat: Erdoğan artık Ortadoğu’da geçer akçe değil. 

Tam tersine: Yük getiriyor. Çünkü husumetlerin hedefi. 

Batı durumu gördü: Esad politikasıyla birlikte bir şeyi daha değiştirdi. Erdoğan’a bakışını. 

Sonuç: Tayyip Bey, Batı için yangında ilk feda edilecek kargodur. 

Stratejik bir değişimdir bu. 

*** 

Türkiye’de 2-3 yıldır olanlar önemli. 

Bir: Cemaat’in hamleleri. 

İki: AKP içinde başlatılan kavga. 

Hepsi, Batının Erdoğan politikasındaki değişmenin sonucudur. 

*** 

Bir parantez açalım. 

2013 Gezi hareketi hesapta yoktu. 

Yeni faktör olarak girdi denkleme. 

Gezi: İlkti. Güçlüydü. Tarihi önemdeydi. 

Erdoğan’ın iddialarını yıktı: Tartışılmazlığını, itiraz edilmezliğini, karşı konulamazlığını. 

Fakat: Gezi aşırı önemli bir zaafla malûldü. Kumanda merkezi yoktu. 

*** 

Batı’ya yakın cephe fırsat olarak gördü: Gezi karargâhsızdı. Erdoğan da zaafa düşmüştü. 

“Tayyipsiz AKP” planı devreye sokuldu. 

2013 Temmuzundan itibaren defalarca yazdım. 

Hizalanma ilginçti: AKP’nin Abdullah Gül kanadı+Cemaat+CHP yönetimi+TSK içinde bir kanat+Anayasa Mahkemesi. 

(En azından iddiaları böyle.) 

Siyasi formülü: Tayyipsiz AKP+CHP koalisyonu. 

Amaç şöyle ifade ediliyordu: “Kırıp dökmeden, restorasyon yapmak.” 

Gezi sonrasıydı. Vurgu Kürt açılımına değil, restorasyonaydı. 

*** 

İki seçim yaşadık: Yerel ve cumhurbaşkanlığı. 

Erdoğan seçmen gücünü korumayı başardı. 

Fakat Cumhurbaşkanı olması, yeni bir dönem başlattı. 

AKP artık resmen “Tayyipsiz”di. 

Bu kadar erken beklenmiyordu: Ama Davutoğlu, Erdoğan’a yavaş yavaş direniyordu. 

Başlıca örneklerine bakalım. 

Bir: Faizler ve Merkez Bankası. 

İki: Hakan Fidan’ın adaylığı. 

Üç: Nevruz’la birlikte gerginlik “atışma” evresine girdi. 

*** 

Bu arada: Erdoğan eşzamanlı 2 sürpriz hamle yaptı. 

Bir: Harp Akademilerinde konuştu (19 Mart 2015). 

Ergenekon’da “Aldatıldım” dedi. TSK’dan özür diledi. 

Anlamı: Zor durumda. İttifak arayışında. 

İki: Açılım karşıtı bir kampanya başlattı. 

Anlamı: Kavgasını milliyetçilik/vatanseverlik temelinde yürütecek. 

*** 

Bir de Kemal Derviş notu. 

Ankara’daymış. CNN Türk’te konuştu (23 Mart 2015). 

Dedikleri önemli: “Temel mesele açılım.” 

“CHP’de sosyal demokratlaşmanın önündeki engeller kalkmıştır.” 

“CHP üyesiyim. Milletvekilliği düşünmüyorum.” 

“Fakat istenirse icracı göreve  

hazırım.” 

Yine “bakan” olmayı mı kastetti  

acaba? 

*** 

Özetleyelim. 

Gül-Davutoğlu cephesinin pozisyonu: Erdoğan’ı, hem içte hem de dışta yük olarak görüyorlar. 

İktidarda kalmanın formülü: “Tayyipsiz AKP.” 

Hedefleri: Seçimi kazansalar bile büyük koalisyon. Yani AKP-CHP ortaklığı. 

Misyon: Milli mutabakatla Kürt açılımını tamamlamak. 

Gerekçeleri: CHP’siz milli mutabakat sağlanamaz. 

Dikkat: Batı desteği için açılım temel şart görülüyor.  

*** 

Hürriyet’in Washington muhabiri Tolga Tanış. 

ABD yönetiminin nabzını yansıtmakta titizdir. 

Yeni yazdı (22 Mart 2015): 

“13 yıl sonra Türkiye’nin Erdoğansız ilk seçiminde ortaya bir sonuç çıkacak.” 

“Davutoğlu, AKP’nin tek başına kurduğu bir iktidarın güçsüz başbakanı olmaya devam mı edecek, yoksa bir koalisyon iktidarının güçlü başbakanına mı dönüşecek, o gün anlaşılacak.” 

*** 

Dün olanlar: 

Erdoğan: İsim vermedi. Birilerini sert suçladı. 

Arınç: Geri adım atmadı. Fakat tırmandırmadı da. 

Melih Gökçek üzerinden ise ağır konuştu. 

Anlaşılan Davutoğlu cephesi: Hem bildiğini okuyacak. Hem de kavgacı görüntü vermeyecek. 

Taktik: “Kavgacı Erdoğan”ı açığa düşürmek. 

*** 

Kavganın ilk raundu 7 Nisan’da bitecek. 

AKP’nin milletvekili aday listesini kim yazacak? 

Erdoğan’ın mı, Davutoğlu cena- 

hı mı? 

Kavganın hızlanması biraz da bu sebepten galiba. 

*** 

Kim kazanır? Şimdiden konuşmak erken. 

Fakat dikkat: İki taraf da milletin tercihi olamaz. 

Türkiye kendi seçeneğini yaratmak zorunda...