24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP’nin ‘arka bahçe’si ve falaka zihniyeti!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Mersin’deki Hoca Ahmet Yesevi İmam Hatip Lisesi Müdürü Alaattin Öztürk, kız arkadaşıyla “yan yana oturduğu için” 9’uncu sınıf öğrencisi E.Ç.’yi odasına çağırmış, gözlüğünü çıkarttırmış ve evire çevire dövmüş!..

Delikanlının burnu kanamış, işitme sıkıntısı yaşıyor ve artık okula gitmeye de utanıyormuş...

Öğrencinin annesi Ayşe Ç. ise Öztürk’ten şikâyetçi olduklarını belirterek şöyle demiş:

“Oğlum arkadaşı ile sadece okulun bahçesinde yan yana oturmuş, hepsi bu kadar... En fazla çocuğuma kızabilir ama dövme hakkı yok... İnsanlar uzaya gidiyor, bizimkiler de kızla erkek yan yana oturdu diye çocuğu bu hale getiriyor...”

“Milli Görüş” zihniyetinin “arka bahçe”sinden Mars’a yolculuğu zaten hayal bile edemiyorum...

Ancak bazı İmam-Hatiplerin, hangi zihniyeti yetiştirdiğini görmek için 17 Aralık’tan bu yana, bu ülkede yaşanan yolsuzluk-rüşvet ve kaset rezaletlerine bakmanız bile yeterli değil mi?..

Üstelik bu ülkede, bir gecede 5 bin eğitim kurumunu İmam-Hatibe dönüştüren “laiklik karşıtlarının odağı” AKP’li Başbakan, eski müttefiki Fethullahçılara taarruz ederken sürekli olarak, “Çocuklarınızı bunların okullarından alın” diye çağrılar yapmıyor mu?..

EĞİTİM ŞART DA YOBAZLIK NE?..

Peki; Başbakan Erdoğan, şu son dayak örneğine bile bakabilirse, İmam-Hatipçi kafanın bazı okullarındaki gerici yobaz zihniyetin daha mı az tehlikeli olduğunu düşünüyor acaba?..

Ne yani şimdi; konu “çeteci” yetiştiriyor iddiasına getirilerek Cemaat okullarından uzak durulması istenirken, İmam-Hatiplerin bazıları Hizbullahçı, El Kaideci, şeriatçı, tarikatçı, cemaatçi, dinci ve hatta falakacı yetiştirmiyor mu?..

Aksine; şu medrese kafalı okul müdürlerinin, şeriat yönetimindeymiş gibi kız ve erkek çocuklarının masum arkadaşlığını bile “zinharrrrr...” affetmemesi ve dayakla ıslaha yönelmesi ne anlama geliyor ki?..

Yoksa “benim hırsızım iyidir” hastalığının yüzde 45’lere kadar nüks ettiği bu ülkede, “beni yetiştiren okul iyidir” dayatmasına da mahkûm mu kalacağız?..

Evet; hırsızlığa, yolsuzluğa, rüşvete, yobazlığa bakmak açısından olsa da “eğitim şart” ama nerede ve nasıl eğitim?..

Hadi bakalım; İmam-Hatibi kendi aralarındaki muhabbette “kolej” diye yutturan arka bahçe müritleri, yanıt versinler bakalım...

PARTİSİNE OY VERMEYEN CHP’LİLER!..

Yukarıdaki dayak olayını istisna sanmayın... Çünkü eğitim kurumlarının anaokuldan üniversiteye kadar medrese kafalılara teslim edildiği şu AKP döneminde, şiddete başvurulması da akla ne yazık ki hep falaka zihniyetini getirecektir...

Şimdi “arka bahçe”yi bırakalım da, AKP ile militanca mücadele edemeyen bazı partilerin çatı kısmına bakalım!..

Kendi partisine köyden “bir oy” çıkınca isyan eden Züğürt Ağa’yı anımsatmak değil derdimiz!.. Asıl çabamız; ülke geleceğini de ilgilendiren siyasetteki yaşamsal mekanizmanın paslı kısmına dikkat çekmektir!..

CHP; seçimlerde Artvin, Mersin, Antalya, Ordu, hatta Kılıçdaroğlu’nun memleketi Tunceli’yi ve İzmir’de bile 8 ilçeyi kaybetti ya, kimsenin umurunda oldu mu?..

“Çare” diye pazarlanan Sarıgül’ün, 700 bin fark yedikten sonra ortadan kaybolması da cabası!..

Partinin Orta Anadolu ve Güneydoğu’daki çöküşüne yol açan vahamet de gösteriyor ki, CHP 3 yılda üçüncü kez hezimet yaşadı...

Parti yöneticileri son hezimetin nedenini sorgulamak için bir rapor hazırlamışlar... Dün medyadan gördük ki, kimi ilçelerde “CHP’nin üyeleri bile” partilerine oy vermemiş!..

Kırsalda hemşericilik yapılmasını ve “küçük olsun benim olsun” zihniyetinin sahte üye yazımını gelenek haline getirdiğini biliyoruz ama, CHP’nin bazı ilçelerde üye sayısının yüzde biri kadar bile oy alamamasının altında başka sorunlar da olmalı!..

Baksanıza; 135 kayıtlı üyenin bulunduğu Kilis Musabeyli’de CHP adayına 5 oy çıkmış, 548 üyeli Aksaray Gülağaç’ta 7 oy alınabilmiş!..

Kayıtlı 71 üyesinin bulunduğu Adıyaman Sincik’te ana muhalefetin başkan adayına sadece 1 oy çıkarken, 41 üyeli Batman Hasankeyf’te 4, 179 üyeli Sivas Hafik’te 8 oy almış CHP adayları...

Bence, “Bu şehri almazsak istifa ederiz” diyecek kadar kendinden emin olan, ancak hezimetin ardından susan CHP yöneticileri, bazı örgütlerdeki kangrenleşmiş yapıya müdahale etmezlerse, bu toplum daha çooook, “AKP niye hep seçim kazanıyor” diye sormaya devam edecektir!..

MUHARREM İNCE NE DİYOR?..

Gördüğünüz gibi; yukarıdaki vahim örnek de CHP’nin, “sandığa sahip çıkmak, seçmene sahip çıkmak” kaygısının bile çok gerisinde kaldığını kanıtlıyor!...

Çünkü üyeden bile ol alınamaması CHP’deki sorunu bizzat “örgüte sahip çıkma” noktasında bocalatıyor!..

Ancak CHP içinde, toplumun umutlarını kıran tüm sorunlar bir yana, sevindirici olan konular da yok değil...

Bakınız; işte seçimin söke söke alındığı Yalova örneğine... Şüphesiz bunda Muharrem İnce’nin katkısı yadsınamaz...

Seçim bölgesinde; örgütüyle birlikte, seçmene, seçime, sandığa sahip çıktı ve AKP’nin tüm baskısına, hatta sonuçları YSK’ya götürmesine rağmen, Yalova’da yıllar sonra CHP’yi kıl payı da olsa zafere ulaştırdı...

İşte bu Muharrem İnce önceki gün Al Jazeera Televizyonu’na konuşurken uyarıcı saptamalar da yapmış... Seçim hezimetinin sonuçlarını irdelerken, partisinin hatalarını da örneklemiş...

Ancak CHP’de; “Cemaat ittifakı” gibi kötü bir algının nelere yol açtığı irdelenirken, ideolojik erozyonla ilgili tartışmalar da İnce’nin Al Jazeera’ya verdiği yanıt içinde yerini çok güzel bulmuş...

Televizyonun muhabiri; “Atatürk ve Cumhuriyet dışında bir şey vaat edemediği için mi CHP seçmenden oy alamıyor, bu yöndeki eleştirilere ne dersiniz?” diye kışkırtıcı ve aynı zamanda liboşizm hastalığını dışavuran bir soru sormuş!..

İnce ise CHP’nin ısrarla sarılması gereken ideolojik dayanağına vurgu yaparak, şu yaşamsal yanıtı da vermiş;

“Yaşam tarzımız tehlikede mi? Tehlikede... Laiklik tehlikede mi?.. Tehlikede... Cumhuriyetin nitelikleri tehlikede mi?.. Tehlikede... Bütün bunlar ortadayken tabii ki Atatürkçülüğe, Cumhuriyetçiliğe ve laikliğe sarılmak gerekiyor. Bu, yeni şeyler vaat edemediğimiz anlamına gelmez, bunlara da sahip çıkmak gerekiyor.”

Bu yanıttan da şunu anlıyoruz: İdeolojisi üzerinden ve de tabii ki toplumun her katmanını kucaklaması gerekirken, bölücü-gericiden medet ummanın, evdeki bulgurdan ettiğini artık görmüş olmalı CHP!..

O yüzden Muharrem İnce’nin saptaması ve uyarısı da siyasette köklerine sarılarak, dik ve kararlı durulması açısından ders alınacak niteliktedir...