24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP’nin polis devleti neyin peşinde?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Polisin özellikle “Gezi” olaylarındaki acımasız tavrı unutulmadı, unutulmayacak...

Sokaklarda acımasızca katledilen çocuklar, gözlerini plastik mermilerle kaybedenler, sakat kalanlar, parklarda otururken saçlarından sürüklenerek adeta işkence yapılan kızlar toplum hafızasında çok derin travmalara yol açtı...

Çünkü AKP, ülkeyi gerici yasalarla kıskaca aldıkça, faşizan baskılarla kitleleri ezdikçe, toplumsal tepkiyi frenlemek için ilk önce polisi pervasızlaştırdı... Ve topluma korku salmayı amaçlayan bir güvenlik terörü, giderek şiddetli boyutlara ulaştırıldı...

Herkes kabul ediyor ki, polis yapılanması AKP iktidarı döneminde, artık yurttaşın güvenliği için değil, yolsuzluk batağındaki iktidarın koruma ordusu gibi de kullanılıyor...

Erdoğan’ın kendi seçmenleri arasında bile 500 polislik koruma gücüyle dolaşması da kitlelerden korkan siyasetçilerin sığınacağı kumdan kaleleri gösteriyor!..

Ancak Türkiye’de, özellikle son 13 yılda polisin güvenlik görevi dışında kullanıldığını kanıtlayan çok daha vahim bir örnek de var;

Fethullahçıların devlet içinde iktidarı bile tehdit edebilecek “paralel polis” yapılanmasına girmesi AKP iktidarını gafletinin sonucu değil mi?.. Meselenin özeti şudur ki, polisin büyük bölümü artık eski “babacan polis” değil!..

Çünkü “Gezi”de de görüldü ki, poliste kimi birimler artık “imdat” istenilen bir yapıdan çok, yurttaşın kendisini koruması gereken öfkeli ve intikamcı bir şiddet örgütlemesi haline getirildi!...

Peki bundan sonra polisin yetkileri açısından neler olacak?.. İşte bu soru, çok tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bir yapılanmanın gelişini de haber veriyor...

HUKUKSUZ GÖZALTI TEHLİKESİ!..

Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen 43 maddelik tasarının 8 maddesi TBMM’de kabul edilmiş...

O maddeler arasında öyle biri var ki, polise sınırsız gözaltı yetkisi verirken, hukukun ayaklar altına alınacağını, kişi hak ve özgürlüklerinin gasp edileceğini de gösteriyor... Örneğin, mülki idarenin belirlediği kolluk kuvvetleri, “savcılık kararı olmadan” istediği yurttaşı gözaltına alacak!.. Yani AKP iktidarı, polis teşkilatı içinde bir “özel birim” oluşturarak vatandaşa istediği zaman istediğini yaptıracak...

Hiç kuşkunuz olmasın; bu tasarı yasallaşırsa ve muhalefetle toplumdan tepki gelmezse, valiler tüm polis teşkilatına hukuksuz gözaltı yetkisi verir, sonra da memlekette güvenlik açısından çok vahim olaylar yaşanır...

Artık siz yaşanacak olası sıkıntılara, “karakolda işkence” mi dersiniz, “gözaltında kayıp” mı, yoksa bir zamanlar Güneydoğu’da kabusa döndüğü gibi “faili meçhul” mü, karar verin!..

Aksine söyler misiniz; savcıdan habersiz gözaltına alınan bir yurttaşın akıbetini kim, nasıl ve nerede sorgulayacak acaba?..

İKTİDAR TOPLUMU EZECEK!..

Şimdi herkes dikkatle düşünsün; bir AKP muhalifi ya da bir aktivist, savcı kararı olmadan gözaltına alınırsa, onun nereye götürüldüğü konusunda kuşkular doğmaz mı?..

Kimse sakın ola “bir şey olmaz” falan demesin... Çünkü bu ülkede karakol-gözaltı hattında geçmişte neler yaşandığını herkes biliyor; işkence, ölüm, vahşet ve kamuoyuna yansıtılmayan rezaletler!..

Anlaşılıyor ki AKP iktidarı, “sorgusuz-sualsiz-hukuksuz gözaltı” yapacak özel polis uygulamasını sinsi biçimde dayatmakta kararlı!...

İçişleri Bakan Yardımcısı Osman Güneş, TBMM’deki tartışmalar sırasında “özel polis” uygulamasını, “Bu düzenleme ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır, kamu düzeninin tesisi bakımından etkili olacaktır” diye savunsa da muhalefet kaygılı...

Örneğin, İçişleri Komisyonu’nun CHP’li üyesi, eski Vali Ali Serindağ, “Tasarı yasalaşırsa özel mahkemelerden sonra özel yetkili kolluk kuvvetleri ile karşı karşıya geleceğiz” demiş...

Herkesin dikkatli olmasında yarar var, gerici yasalarla rejimi sarsan AKP iktidarı, önümüzdeki dönemde büyüyecek olan toplumsal muhalefeti bastırmanın da altyapısını hazırlıyor... Sonra demedi demeyin!..

‘DÜŞÜNCE’NİN MEDYATİK UTANMAZLIĞI!..

Baştan söyleyeyim; toplumlarda kutsal sayılan, önemsenen kişi ve kurumları rencide edecek yayınlar, eninde sonunda provokasyonu tetiklemekten de öteye gitmiyor...

El Kaide barbarlığının Hz. Muhammed’e ilişkin olduğu iddia edilen karikatürler yayımladığı için Fransa’da bir mizah dergisinde katliam yapması, Türkiye’de de “düşünce özgürlüğü” tartışmaları üzerinden olaylara yol açtı...

Hayır; kendi yazarını utanmadan sansürleyen, Fethullahçılarla kol kola giren Cumhuriyet gazetesinin sansürcülüğünü örtbas için “Charlie Hebdo” dergisinden sayfalar yayımlamasını sorgulamak bile gereksiz!..

Çünkü bu medyatik şov, “düşünce özgürlüğü” iddiasıyla yapılmışsa, sansürcülük konusunda sabıkalı olan Cumhuriyet’in sadece ikiyüzlülüğünü ortaya çıkarmış olur ki, aydın kesimler zaten yaşananların farkındadır...

Cumhuriyet de tıpkı “Yeni CHP” ve AKP’nin “2. Cumhuriyet” teraneciliğinde olduğu gibi ideolojik şaşkınlıkla savrulmaya devam etsin ama şu yobaz ve tetikçi “Akit” denilen gazete müsvedesinin zıvanadan çıkan zırvaları ne olacak?.. “Düşünce özgürlüğü” iddiasında kendini kanıtlamak için Atatürk’e ahlaksızca saldırmayı tercih eden bu zerzevat mevkute, geçmişte insanları hedef göstererek öldürmek yetmemiş olacak ki, şimdi de Ata’ya öfke kusarak provokatörlükte başrolü kapmaya çalışıyor...

Akit gibi paçavralardan süzülen çamur Atatürk’ü de onun çağdaşlığı amaçlayan düşüncesini de kesinlikle kirletemez... Akit kafası iğrenç salyalarıyla saldırdıkça, hiç kuşkunuz olmasın, ulusun bireyleri Atatürk’e daha fazla sarılıyor...