29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP’nin Suriye macerasına Yemen çomak sokar mı?

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

Seferber edilen bütün kirli savaş metotlarına rağmen Suriye devletini çözemediler. El-Fetih ordusu adı altında yeniden tanzim edilen ve El-Nusra’nın bazı hırdavatlarını da içine alan yeni “ılımlı” örgüt bu amaçla kuruldu. Bu örgütün en önemli silahlı kolunu, Çin’den devşirilen “Uygur” ile Kafkasya’dan ithal edilen “Çeçen” savaşçıları oluşturuyor. Cisr El-Şuğur bölgesinde istihdam edilen en aktif birliklerin başında bunlar gelmektedir. Suriye, Rusya, Çin, İran ve bağımsız kaynakların iddialarına binaen Türk istihbaratının koordine ettiği bu yapılanma sayesinde savaş yorgunu düşen muhalefete bir nebze taze oksijen pompalamak. Ayrıca “Bayır-Bucak Türkmenleri” olarak bilinen toplulukların mevcut olduğu Kuzey Lazkiye bölgesinde “Türk” kökenli olarak tedavüle sokulan savaşçılar üzerinden etkin olmak. Bu sayede hem muhalif silahlı örgütler arasındaki çatışma ve ayrılık giderilecek hem de “ılımlı” yaftasıyla Suriye muhalefetinin yeni meşru ordusu olarak tanıtılacak.  

Genelkurmay Başkanlığı istihbarat eski başkanı Org. İsmail Hakkı Pekin’in dün kaleme aldığı ve IŞİD’in Irak’ta neden durdurulmadığının sebeplerini izah eden önemli yazısında yaptığı tespitler yerinde ve önemlidir. Bu tespitlere binaen ABD, Irak’ı üçe bölerken Bağdat merkezini abluka altına alarak merkezi devleti Musul’un zengin petrol ve doğal gaz sahalarından uzak tutmaya, Barzani nüfuzunu mümkün olduğu oranda Kerkük ve Musul vilayetlerine taşımaya ayrıca İran nüfuzuna set vurmaya çalışmaktadır. Ancak ABD, bunu yaparken bütün taraflarla da ilişkisini korumaya özen göstermektedir.  

Benzer bir askeri planı Suriye içinde de tasarlamaktadır. Suriye ordusunu mümkün mertebe Hatay bölgesine kadar olan hattan uzak tutmak, sahada esas itibariyle “Kürt” silahlı yapılanmaların nüfuz alanlarını genişletmek, bu gaye için IŞİD, El-Nusra ve El-Fetih ile Suriye ordusunu daimi olarak kapıştırarak yormak. Esad iktidarını belirli bölgelere mecbur bırakmak. Kolu kanadı kırık bir Şam ile müzakerelere oturmak. Ayrıca, kapana kısılmış bir Esad üzerinden müttefikleri İran, Rusya ve Çin’e şantaj kurmak ve daha çok taviz koparmaya çalışmak. Katar efendisi ABD’ye uyum ve biatte kusur etmese de, Erdoğan-Davutoğlu hükümeti, İsrail ve Suudi Krallığı buna itiraz etmekte, “Esad yıkılıncaya kadar” formülünde ısrar etmektedir.  

Lakin Suriye devleti düşmanlarının mutfağında pişen yemeğe Suriye devletinin dostları su katmaktadır. Alınan ve uygulamaya konulan üç önemli stratejik karar hesapları alt üst ediyor. Birincisi, Hizbullah’ın Suriye ordusu ile sadece belirli mıntıkalarda mahsur kalmaması, Suriye’nin her karış toprağında savaşa dâhil olması. İkincisi, Suudi Krallığı altında ve en zengin petrol bölgelerinde yaşayan Şiilerin en şiddetli baskılara ve her türlü yasaklara rağmen kitleler halinde sokaklara dökülmesi ve silahlı savunma birlikleri için çağrıda bulunması. Üçüncüsü ve en önemlisi pimi çekilen Yemen bombasının Suudi Krallığı’nın kucağına bırakılması ve savaşın Suudi Krallığı’na taşınması.  

Suudi Krallığı’nın Suriye denkleminden düşürülmesi kayda değer dönüşümler getirecektir. Suudi hava operasyonlarının, Yemen’e hiçbir kaideye riayet etmeden büyük bir kin ve nefretle saldırmasının gerekçesi budur. Eski bir ABD askeri olan Gordon Duff’un iddiasına binaen, İsrail hava kuvvetlerinin Yemen’e nötron bombası attığını söylemesi Suudi hanedanlığın Yemen bataklığında boğulmaya başladığının göstergesidir. İsrail’in Suudilerin yanında savaşa dâhil olması ve sadece bir kilo ağırlığında olan uçak ve top bataryaları vasıtasıyla atılabilen “sınırlı ve temiz hidrojen tipi nükleer silah” olarak tanımlanan tahrip gücü yüksek nötron bombalarının Yemen’de kullanıldığı haberi, Suudi hanedanlığın içinde bulunduğu vahim durumu göstermesi açısından önemlidir. Yemen’in bölgesel denkleme dahil olması AKP’nin Suriye macerasında “değerli yalnızlığı” daha derin yaşayacağına işarettir. Bu yüzden Yemen’e gönderilen bisküvi kutularından kurabiye yerine ateşli oyuncakların çıkması gayet doğaldır.