28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP’ye ‘öldürücü kaset’in ayak sesleri!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

Başbakan’a “öldürücü darbe indirecek” bir kasetin varlığıyla ilgili iddialar AKP’yi iyice kaygılandırırken toplumda da büyük merak uyandırıyor... Bu bir psikolojik harp mi, yoksa bir şehir efsanesi mi?..

Başta AKP’ye yakın Akit gazetesinin cemaat kaynaklarına dayanarak verdiği haberin üzerinden çok zaman geçti... Yani “15 Mart’ta yeni bir kaset çıkacak” iddiasının ardından Erdoğan’ın; siyasetçiler, işadamları ve medya yöneticileriyle konuşmaları internete yansıdı ama kamuoyunda beklenen şoku yaşatamadı...

Sonra asıl kasetin “25 Mart’ta” internete sızdırılacağı öne sürüldü... Hatta bu konuda şöyle de yazıldı: “O kaset ulaştırılması gereken ele ulaştırıldı. Kasetin servis edileceği tarih, çok büyük ihtimalle 25 Mart olacak! Bu kaset Erdoğan için öldürücü darbe olacak... Bu kasetten sonra o koltukta istese dahi oturamayacak.”

Televizyon tartışmaları ve sosyal medyaya yansıyan iddialara göre, bu kaset bir “muta nikâhı” hikâyesini anlatıyor!.. Hatta Erdoğan bile aynı yöndeki tartışmaya katıldı... Başbakan, AKP İl Başkanları toplantısında şöyle konuştu: “Benimle ilgili muta işini gündeme getirebilirler. Bunlardan her şey beklenir. İran’a gittiğimde ikisinde eşim, diğerinde kızım vardı. Bunlar her türlü ahlaksızlığı gündeme getirebilirler.”

Gelelim 25 Mart’a bir hafta kalmışken, zirveye ulaşan kaset beklentisiyle ilgili son yansımalara... Bakınız, Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler önceki gün bu konudaki kaygılarını Milliyet gazetesine nasıl anlatmıştı:

“Eğer bu yapı 30 Mart’ta beklediği sonucu alamazsa yok olacağını biliyor. Önce ‘15 Mart’ı bekleyin’ dediler, bekledik bir şey göremedik. Şimdi 25 Mart’ı bekliyoruz. Türkiye’de birtakım olağanüstü olayların yaşanmasını bekliyorum doğrusu.”

İşler, “25 Mart’ı ve olağanüstü olayları bekliyorum” derken peki ya başbakan?.. Erdoğan’ın yüzündeki gerginlik önceki akşam Kanal 7’deki röportajına da yansımıştı... Başbakan kaset kaygısını şöyle anlattı:

“Bunlar bunu yapacak kadar alçaklaşmışlardır, adileşmişlerdir. Sen nasıl dinlersin bir başbakanı? Benim uluslararası ilişkilerimi adeta izleyeceksin, dinleyeceksin, hatta hatta görüntüleyeceksin... Bunların izlerini yakaladık...”

25 Mart’a bir hafta kaldı?.. Bakalım 30 Mart kimin için “ölüm-kalım savaşı” olacak?..

PARTİSİNDEN UMUDU KESEN CHP’LİLER...

AKP-cemaat kavgası ülkeyi geriyor... Kaset-yolsuzluk iddialarına rağmen toplumdaki duyarsızlık iktidarın mitinglerine de yansıyor...

Peki, bu tablo içinde muhalefetin ne yapması gerekiyor?.. Yanıt çok belli; yolsuzluk iddialarını halka iyi anlatmak ve AKP’nin kalelerini ele geçirmek... Bunun için de muhalefetin kendine çalışması ve gücünü olabildiğince artırması gerekiyor değil mi?..

Peki bu beklenti, kafa karışıklığıyla yaşama geçirilebilir mi?.. Ne yazık ki hayır... Bakınız, aşağıdaki iki örnek bile ana muhalefetteki kimi unsurların, ısrarla CHP’ye oy istemeleri gerekirken kendi partilerinden nasıl da umudu kestiğini göstermiyor mu?

CHP’nin, Dursun Bulut adlı bir Parti Meclis üyesi varmış... Geçen hafta aday tanıtım toplantısı için Siirt’e gitmiş...

Bulut, toplantıda öyle bir konuşma yaptı ki, gören duyan sanki CHP için değil de BDP’nin başarısı için bölgeye geldiğine inandı!.. İşte Bulut’un CHP tabanında öfke çeken o konuşması:

“Önümüzdeki günler yeniden birlikte mücadele etmenin günleridir. 30 Mart’ta herkese ciddi görevler düşmektedir. Eğer CHP’ye vermiyorsanız, çok açık söylüyorum size, burada kendinize çok yakın olan BDP’ye oy verip bu hükümetten kurtulmamız lazım.”

BİNNAZ BDP’YE ÇALIŞIYOR!..

Dursun Bulut’a bu skandal çağrıyı, Habur’dan giren PKK’lıların avukatlığını da yapan yakın arkadaşı Sezgin Tanrıkulu mu yaptırdı?.. Parti tabanında bu da konuşuluyor ama daha vahimi de var...

Önceki gün de CHP İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak’tan da HDP’ye oy verilmesi yönünde skandal bir çağrı geldi...

Toprak, Twitter’da önce, “AKP, İstanbul ve Ankara’yı kaybederse genel seçimi de kaybeder. Kazanamayacak adaya oy, AKP’ye yarıyor” diye yazdı.

CHP’li Vekil, “Seçimlerde Ağrı’da oyumuzu kime verelim?” diye soran kişiye ise oy oranlarını değerlendirerek HDP’ye oy verme çağrısı yaptı.

Şimdi CHP liderine soralım: Bu çağrılardan haberdar mısınız?.. PM üyenizle milletvekilinizin kendi partilerini bir yana bırakarak PKK’nın iki partisine “Oy verin” çağrısı yapması ana muhalefetin yeni bir stratejisi mi, yoksa bu çelişki, parti içinde giderek büyüyen çatlağın da dışavurumu mu?..

Tabii en önemli soru da şu: Cemaat ittifakı söylentileri tabanda infial yaratırken, CHP içindeki kimi unsurlar bir yandan da BDP ilişkisiyle partiyi ele geçirmeye mi çalışıyorlar?.. Var mı bu sorulara yanıt verecek biri?..

CEMAAT HANGİ PARTİYİ ELE GEÇİRECEK?..

İşte bu sorunun çok şaşırtıcı ve düşündürücü bir yanıtı ABD’den geldi... Bu yanıtı veren kişi, cemaatle ilgili yıllardır araştırmalar da yapan, Gülen’in Pensilvanya’daki malikânesine kadar giren Profesör Paul L. Willams...

Aynı zamanda FBI danışmanlarından biri olan Prof. Williams, cemaatin içyüzünü, planlarını ve yeni kitabını dünkü gazetelere şöyle anlatmıştı:

“Daha önce Fethullah Gülen’in çiftliğini çok kez ziyaret ettim. Gülen okullarındaki müdürlerle konuştum. ABD’de Gülen’in çiftliğine gelip giden bazı insanların söylediği kadarıyla cemaat, AKP’yi terk edip CHP’yi desteklemeye karar verdi. Amaçları bu partiyi de ele geçirmek. Bu düşüncenin planlandığı yer, Gülen’in Pensilvanya’daki çiftliği... Gülen’in CIA’ya hizmet ettiği biliniyor.”

CHP’ye zarar verenlerin deşifre edilmesini, “Partiye zarar veriliyor” diye yorumlayan ahmaklara bir kez daha soralım: Bu ilişkilerle Atatürk’ün partisine kim zarar veriyor aslında?.. Cemaat ve BDP’den medet umanlar mı, yoksa partinin kuşatılması tehlikesine dikkat çekenler mi?..