29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ali Koç ezber bozdu!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

Sn. Ali Koç’un G20 zirvesi sırasında yaptığı konuşmada, gelir eşitsizliği, işsizlik ve adaletsizlik yaratan kapitalizme yönelik eleştirileri büyük ses getirdi.Bu gerçeği ülkenin en büyük ve güçlü holdinginin sahip ve ortaklarından olan genç ve duyarlı bir isimden duymak gerçekten de çok önemli. Bu cesur ve doğru tespitleri nedeniyle Sn. Ali Koç’u kutlamak gerekir.Bu gerçekleri ve özeleştiriyi ben de 2012 yılında yayınladığım “Vicdanlı Kapitalizm Yoktur” isimli kitabımla benzer biçimde dile getirmiştim.Gözümüzü ideolojik ezberlerle karartmamalıyız. Kapitalizm, komünizm, liberalizm vs hiçbir ideolojinin “kutsallığı” ya da yüzde 100 “doğru ve başarılı” olması elbette mevzubahis değildir.Çünkü pratik her zaman teoriyi aşar, aşacaktır.Geçmişte de yazdığım gibi; “...Klasik iktisadın kurucularından, liberalizmin de fikir babalarından İskoç asıllı Ahlak Felsefesi Profesörü Adam Smith’in 1776’da ortaya attığı “görünmez el” teorisi ve her şeyin bir manada oluruna bırakılması anlamına gelen meşhur “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sözünün bugün bittiği yerdeyiz.Çünkü Adam Smith’in teorisini kayıtsız şartsız uygulayan bizim gibi gelişmekte olan ve ne hikmetse bir türlü gelişemeyen ülkeler ve ekonomiler bugün “vahşi kapitalizmin” çıkmaz sokağına sürüklenmiş durumdadırlar.Sınırsız finansal serbestleşmenin, koşulsuz yabancılaşmanın, ölçüsüz ve kuralsız özelleştirmenin ve “piyasa tapınıcılığının” bizim gibi ekonomileri sürüklediği nokta, altta kalanın canının çıktığı bir ortaçağ “vahşi kapitalizmi” ile üretimden, istihdamdan kopuk, finansal cambazlıklar, manipülasyon ve spekülasyonlardan ibaret bir “kumarhane” kapitalizmidir.Adam Smith’in teorisinin piyasaların “görünmez bir el” vasıtasıyla kendi yolunu ve dengesini bulacağına dair görüşün, ABD’de 2008 yılında başlayan son büyük krizle yerle bir olduğu ortaya çıktı.Piyasaların her şeye kadir olmadığı görüldü. Devletin müdahalesi, halkın parası ve bütçe imkânları sınırsız bir biçimde seferber edilmeden, “piyasaların” rotaya sokulamadığını yaşayarak gördü bütün dünya. Tabii ki, bugünün dünyasında tamamen içine kapalı, gümrük duvarları ardına saklanmış, kapalı ve kolektivist bir ekonomik modelin de başarı şansının olamayacağı açıktır.İşte bizim ekonomide 3. yol mümkün dediğimiz, özel - kamu karşıtlığı ya da piyasa - planlama çatışması yerine her ikisinin de belirli bir program ve dengede bir arada yürütüleceği yeni bir ekonomik programa, politika değişikliğine ve bakış açısına ihtiyacımız var.Atatürk’ün “karma ekonomik” modeli esasında bizim bir manada “Amerika’yı yeniden” keşfetmemize gerek bırakmayacak kadar akılcı ve doğru.Adam Smith’in, vahşi kapitalizminin ideolojik ve çıkarcı rüzgarına kapılırsak, yani “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” dersek devamında “bırakınız ölsünler” manasına gelen bir felsefeyi, yani vahşi kapitalizmi savunmuş oluruz.Yanlış anlaşılmak istemem. Ben ideolojik olarak komünist ya da sosyalist bir bakış açısına sahip değilim.Ama altta kalanın canının çıktığı, vahşi kapitalizme, kumarhane kapitalizmine (casino capitalism), ahbap-çavuş kapitalizmine (crony capitalism) de asla razı değilim.İdeolojik saplantı ya da önyargılardan uzak, ulusun çıkarlarını, milli ekonomiyi, içinde “insan” olan ekonomik programları ve felsefeyi savunuyorum.Rekabet edebilir, sermayenin tabana yayıldığı, gerçekçi kur uygulayan, üretimi ve istihdamı, ithalat ve borçlanmanın önüne koyabilen, piyasaya giriş engellerinin, tekel ve kartellerin olmadığı, bölgesel ve sektörel desteklerin verildiği, planlama ile piyasaların, özel ile kamunun, yerine ve şartlarına göre bir arada olduğu, bir orta yol, bir 3. ekono-mik “karma” yol olduğu ve olması gerektiği düşüncesindeyim.Acılar, felaketler, yoksulluklar, işsizlikler, eşitsizlikler, borçluluk, çaresizlik, baskılar kader değildir, olmamalıdır.Ama ben, gözünü kısa vadeli kâr hırsı bürümüş, piyasa tapınıcısı, acımasız vahşi bir kapitalizmin vicdanının olmadığı ve her türden felakete, yolsuzluğa, işsizliğe ve eşitsizliğe açık bir durum olduğu kanaatindeyim.Biliyorum ki, sistem ve zihniyette köklü bir değişiklik yapamazsak kapitalizmden “vicdanlı” bir adım beklemek aşırı iyimserlik olacaktır...”