23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Alın size istikrar!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

1 Kasım 2015 tarihinde tekrar edilen seçimlerden yine tek parti iktidarı çıkınca, yandaşlar “milletin istikrara” oy verdiğini yazıp-konuşmaya başlamışlardı.AKP’nin muhalefetin aczi-yetersizliği ve basiretsizliği sayesinde iktidar olduğu gerçeğini ise, görmezden gelmişlerdi elbette.1 Kasım seçimlerinin üzerinden bir ay bile geçmedi. Hükümet 30 Kasım 2015 tarihinde güven oyu aldı. İşte bu 1 ay içinde güvene-huzura-refaha ve istikrara oy verdiğini zannedenler istikrarın ne olduğunu yaşayarak görmeye başladılar.Önce Rusya’nın uçağı-angajman kuralları gerekçesiyle düşürüldü.Türkiye’nin karada-denizde ve havada sınırlarını koruması, elbette ki egemenlik hakkıdır.Ancak PKK ve IŞİD tarafından sınırları kevgire çevrilmiş, Yunanlılar tarafından Ege hava ve kıta sahanlığı defalarca ihlal edilen Türkiye’nin, hasmane bir saldırı mevzubahis değilken, angajman kurallarını uygulaması bu konudaki niyet ve samimiyetinin sorgulanmasına neden oldu.Rusya ile telafisi kolay olmayan ve ekonomik maliyeti ağır olacak bir soğuk savaş başladı. Çünkü, petrol-doğalgaz ve kömür ithalatının neredeyse %60’ını karşıladığımız bir ülke Rusya. 50-60 milyar dolarlık taahhüt işi nedeniyle Türk müteahhitlerinin ve binlerce işçimizin çalıştığı bir ülke Rusya. Öte yandan kanatlı beyaz et ile yaş sebze ve meyve ihracatının en önemli pazarlarından birisi.Ayrıca turizmde milyarlarca dolarlık kazanç kapımız. Toplam dış ticaret hacmimiz bavul ticaretini de göz önüne alırsak- 35-40 milyar dolardan aşağı değil.Şimdi Rusya’nın böyle bir hareket karşısında, tepki olarak uygulamaya koyduğu ağır vize -ticaret ve seyahat ambargoları ile yüzyüzeyiz.İktidarın “Mezhepçi zihniyeti ve Esad düşmanlığı”, ülkemizi Ortadoğu bataklığında, ABD’nin -maşalığı ve tetikçiliği- düzeyine indirgeyerek, tüm komşularıyla ve özellikle Mısır-Libya, Irak-İran ve Suriye gibi İslam ülkeleriyle hasım haline getirdi maalesef.Komşularla “sıfır sorun” palavrasından, “sıfır komşu” sefaletine sürüklenmiş vaziyette ülkemiz.Bu arada gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün yayınladıkları haber ve yazıları nedeniyle tutuklanmaları, ülkemizdeki basın ve fikir özgürlüğü tartışmalarının uluslararası düzeye sıçramasına ve itibar kaybına neden oldu.İkinci Cumhuriyetçi, Liboş ve gayrı milli bir çizgiye sürüklenen yayın politikalarını ve fikirlerini asla tasvip etmesek de, F-tipi cemaat görünümlü çete mensubu olmadığı-olamayacağı aşikar olan bu gazetecilerin, tutuklanmasının kabul edilemez olduğunu, yanlış olduğunu ve anti-demokratik olduğunu düşünüyoruz.Bu tür tutuklamaların F-tipi cemaat görünümlü karanlık ve tehlikeli örgütle olan mücadeleyi de sulandıran, gölge düşüren ve onların mağduriyet edebiyatı yapmalarına fırsat veren, yanlış otoriter ve hukuksuz işler olduğunu düşünüyoruz.İşte bu şartlar altında son olarak da Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesi bu sözde  “istikrar” tablosunun son adımı oldu. “PKK silahlı bir halk hareketidir.” diyerek, onun bölücü bir “terör örgütü” olduğunu kabul etmeyen Tahir Elçi’nin, azılı-katil PKK militanlarının polislerimizi şehit etmelerini takiben kaçarken yaşanan kargaşa ve çatışma sırasında, talihsiz bir şekilde hem de barış çağrısı yaparken öldürülmesi gerçekten de dramatik bir hadisedir.Şehit polislerimize ve Sn. Tahir Elçi’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz.Diyarbakır gibi büyük ve güzel bir kentimizde, gündüz gözüyle meydanlarda -sokaklarda Teksas görüntülerini aratmayan silahlı çatışmalar, barikatlar ve girilemeyen mahalleler, seçim sonrası kavuşulduğu söylenen “istikrarı” yansıtıyor herhalde.Tüm bu yaşanan “istikrar” hadiselerinden sonra son 1 haftada borsanın %6 düşmesi, Dolar ve Euro’nun ise % 3 oranında artması ve yatırım ikliminin yok olması da bu “istikrarın” tuzu biberi oldu.Biliyorum 1 Kasım seçimlerinden 30 Kasım güven oylamasına kadar geçen bir aylık sürede bile yaşananlar, gelecekte yaşanacaklar için hiç de umut bırakmıyor ama maalesef gerçek bu.İstikrar, istikrar diye yaygara yapanlar, millet istikrarı seçti diye ucuz yandaşlık yapanlar, işte size memleketimizden istikrar manzaraları. Alın size istikrar!Hayrını görün..!