19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘ABD için PKK özgürlük savaşçısı’

‘ABD için PKK özgürlük savaşçısı’
A+ A-

‘Eskiden Kürt milliyetçileri bana kızardı çünkü onlara “ABD’yi, Kürtlerle Türkler arasında bir seçim yapmaya zorlamayın, Kürdistan ile Ankara arasında seçim yapmak zorunda kalırsak, Ankara’yı seçeriz” derdim ancak Washington’un Türkiye yerine PKK’yı tercih ettiği bir noktaya geldik.’

Pentagon’un İran ve Irak danışmanı Michael Rubin, ABD Dışişleri için strateji üreten Dış İlişkiler Konseyi(CFR) üyesi ve PKK ile Barzani yönetimini yakından tanıyan, sık sık bu bölgelere giden bir isim. Amerika’nın muhafazakar kanadı Neocon çizgisine yakın ve Bush dönemindeki Büyük Ortadoğu Projesi’nin fikirsel açıdan yürütme kurulu üyesi olarak anılıyor. The Steve Malzberg Show adlı bir televizyon programında 2014 yılı başlarında Suriye’nin kuzeydoğusundaki Hasiçi(Haseke) iline “kazasız belasız” gidip burada PKK/PYD’nin kurduğu “tıkır tıkır işleyen yönetimini tecrübe” edindiğini ve ülkeden “güvenli” bir şekilde çıkabildiğini belirtiyor. Ardından o dönem Washington’u PYD’yi muhatap almamakla eleştiriyordu.
Ayn el Arap(Kobani) olayından sonra, Obama yönetimi de Rubin’lerin savunduğu çizgiye geldi.
Rubin, Washington yönetimini, geçmişte yaptığı gibi Barzani ve Talabani gibi Kürt liderlerine değil, tüm hesaplarını PKK ve Öcalan üzerine kurması gerektiğini söyleyen isimlerin başında geliyor. Son dönemde Washington’un Ortadoğu’da en büyük müttefiki olarak PKK’yı seçmesinde Rubin’lerin de fikirsel etkisi bulunuyor. Rubin bu söyleşimizde, özellikle 4 Kasım’da yapılan ABD ara seçimlerinde iyice ortaya çıkan, Obama’yı da “kuşatan” ve Washington’a hakim olmaya başlayan bakış açısını sert sayılabilecek ifadelerle ortaya koyuyor

AYN EL ARAP BARZANİ'NİN UMRUNDA DEĞİL

- IŞİD tehdidi gündemdeyken Barzani güçleri ile PKK/PYD’nin anlaşmaya varma ihtimali var mı? Ayn el Arap(Kobani), Barzani için bir öncelik mi?
Hayır, Barzani, PKK ve PYD’den nefret ediyor. Yalnızca taktiklerinden dolayı değil, aynı zamanda Öcalan, Kürtler arasında Barzani’den daha popüler olduğu için. En azından Irak’ın dar bir köşesinden dışarı çıkınca bu böyle...
- Peki Barzani, Ayn el Arap’a verdiği destekte ciddi mi? Birkaç yüz Peşmerge IŞİD’e karşı ne yapabilir ki?
Barzani Kobani’ye destek konusunda ciddi değil çünkü PYD ve YPG’den neredeyse Türkiye’nin ve IŞİD’in ettiği kadar nefret ediyor. Kobani, Suriye Kürtleri için -aynı Irak Kürtlerinin Halepçe’si gibi- bir sembol haline gelmeye başlayınca ve tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan, IŞİD’in muhtemelen kazanamayacağını bildirince, bu bölgeye birlikler göndermeyi kabul etti.
Hem Erdoğan, hem de Barzani, peşmerge birliklerini göndererek Suriyeli Kürtler’in olası bir zaferinden pay talep etmeyi de deneyebilir.
- PKK uzun süredir “halkın çocuklarıdır” propagandasıyla erleri hedef almıyordu, bunun yerine kıdemli ve rütbeli askerleri vurmaya çalışıyordu. PKK’yı sivil giyinimli erleri çarşı ortasında, arkadan vuracak derecede namert bir tarza iten sebep nedir?
Bozguncu grupların(PKK içindeki) -Filistin’de, İrlanda’da ya da başka herhangi bir yerde- barış süreçlerini rayından çıkarmaya çalışmak için, terör eylemleri yapmadıkları hiçbir barış süreci yok. Ancak Erdoğan, Hamas’ı meşrulaştırarak çok tehlikeli bir emsal yarattı. Çünkü Hamas aynı tarzda eylemler gerçekleştiriyor ve Erdoğan bunların vahşetini meşru ilan ediyor.
Erdoğan’ın yarattığı bu emsaller nihayetinde Türk kanının akmasına yol açacak ve belki de birçok Türk’ün hayal edemeyeceği kadar kısa bir sürede devletin bölünmesine neden olacak.

'PKK HİÇ OLMADIĞI KADAR GÜÇLÜ'

- Yani sormak istediğim, PKK, Türkiye’de güç ve zemin mi kaybediyor? Açılım hala gündemdeyken askerleri neden hedef alıyorlar?
PKK şu an hiç olmadığı kadar güçlü! Hangi süreçten söz ediyorsun? Erdoğan’ın Öcalan’ı elinden tutarak karanlıktan çıkarıp en önemli ve tartışılmaz Kürt liderine dönüştürdüğü süreçten mi? Yoksa Erdoğan’ın her seçimden önce hep sözünü ettiği ve seçimlerden sonra oyalayıp geciktirdiği süreçten mi? Ayrıca Türklerin ve Kürtlerin barış sürecinden anladıkları şey tamamen farklı. Türkler PKK’ya silah bıraktırmayı hedeflediler. PKK ise eşitlik talep ediyor. Kürtler, Öcalan’ın da en az Erdoğan kadar özgürce ortada dolaşmasını istiyor.

'ERDOĞAN ÖCALAN'IN ELİNDEN TUTTU VE KUTSADI'

- ‘PKK hiç olmadığı kadar güçlü’ derken, siyasal gücünü mü kastediyorsunuz? Çünkü askeri olarak Ayn el Arap’ta hiç de sanıldığı kadar güçlü olmadıklarına şahit olduk. Sizce PKK askeri olarak da mı gücünün doruğunda?
PKK, Suriye’de hem IŞİD’e hem de Esad rejimine karşı başarılı olan tek grup. Tabii ki savaşıyorlar ve zorlanıyorlar ancak bunun perde arkasında Türkiye’nin aylardır süren engellemeleri ve IŞİD’in Musul’da ele geçirip ikmal ettiği askeri mühimmat ve cephanelikler var.
PKK, askeri anlamda Türkiye’de Hakkari gibi illeri ve Suriye’de Kobani’nin yanı sıra geniş alanları yönetebileceğini iyi kötü gösterdi. Kobani’de cepheden bir saldırıyla karşı karşıya. Oysa, Türkiye’de tamamen farklı yöntemle savaşan bir gerilla grubu.
Bölünmeler genellikle devletlerin, terörizm veya isyanlar yoluyla yıpranmasıyla meydana gelir. Her zaman 2. Dünya Savaşı veya Kore Savaşı gibi belirleyici bir savaşın olması gerekmez. Nüfus açısından bakıldığında da, Kürtlerde doğum oranı Türk elite kıyasla daha yüksek. Ayrıca Erdoğan, PKK’yı dünyanın gözünde meşrulaştırarak Türkiye’yi kaygan bir zemine itti. Hem Hamas’a el uzatarak, hem de Öcalan’ı barış süreci ve Kürt toplumunun geleceği meselelerinde Türkiye’deki Kürtlerin etkin temsilcisi yapmak amacıyla kutsama kararı alarak...
- PKK ve PYD aynı liderliğe mi sahip? Yani aynılar mı?
Genel anlamda evet. Ancak PYD tabii yerel bir kol ve bölgeyi yönetmek gibi azımsanmayacak yerel sorunlarla uğraşıyor
- Peki PKK/PYD, ABD’nin gerçek müttefiki olan Özgür Suriye Ordusu(ÖSO) ile birlikte hareket ediyor mu?
ÖSO’yu ABD’nin bir müttefiki olarak görmüyorum, benim için fazla radikaller. Dürüst davranmak gerekirse, birçok Amerikalı Washington’un Suriye’de çalışabileceği tek grubun PYD olduğunu düşünüyor.
- ÖSO ile PYD arasında IŞİD’e karşı bir ittifak var mı?
İttifaktan ziyade ortak çıkarlar var.
- Türkiye’ye kaçan Kürt sayısı Ayn el Arap nüfusundan çok daha fazla. IŞİD bütün bölgeyi insansızlaştırıp orada kendi idaresini mi kurmak istiyor?
Evet.

'ABD, KÜRT SÖYLEMLERİNİ KABUL ETTİ'

- Amerikan basını Ayn el Arap’taki PKK/PYD’ye “özgürlük savaşçıları” diyor. Bu Washington’un duruşunu yansıtıyor mu?
Sadece bu gerçek, yani Amerikalıların Ayn el Arap yerine Kobani demeleri bile ABD’nin Kürt söylemlerini kabul ettiği anlamına geliyor. Ve şu anda PKK’nın koluna doğrudan destek sağlıyor olmamız, Erdoğan’ın on yıldır süren ve çok da zekice olmayan anti Amerikancılığının doğal bir sonucudur.
Yıllar önce Kürt milliyetçileri bana kızardı çünkü onlara “ABD’yi, Kürtlerle Türkler arasında bir seçim yapmaya zorlamayın, Kürdistan ile Ankara arasında seçim yapmak zorunda kalırsak, Ankara’yı seçeriz” derdim. Sonuçta Türkiye uzun yıllardır bir NATO müttefikiydi ve ABD’nin Türkiye ile kapsamlı bir ilişkisi vardı. Ancak on yıllık Erdoğan ve kendisinin ve vekillerinin yaptığı anti Amerikancılık ve dini kışkırtmalar sürecinin sonunda, Washington’un Türkiye yerine PKK’yı tercih ettiği bir noktaya geldik. Bu yalnızca Erdoğan’ın kişiliğinin değil, aynı zamanda Egemen Bağış gibi kişileri kullanmasının da bir sonucudur. Bağış’ın tek marifeti, çok sayıda Amerikalıya AKP’nin yolsuzluğa batmış olduğunu ve Türklerin çekilmez olduklarını düşündürtmek olmuştur. Türkiye’nin yetenekli diplomatları vardı ancak AKP, Türk Büyükelçiliklerini uzun zaman önce Türkiye’nin temsilcisi olmaktan çıkarıp AKP’nin temsilcisi haline getirdi. Yani kısacası, evet, Amerikalılar PKK/YPG’yi özgürlük savaşçısı olarak görüyor. Bunun sebebi de hem Erdoğan’ın politikaları hem de Türkiye’nin diplomatik hizmetlerini profesyonel bir hizmetten bir şaka haline dönüştürmesidir.

YARIN: 'KÜRT KORİDORU HAYAL'

Şafak Terzi

Son Dakika Haberleri