25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Artık yeni bir dünyadayız

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

A+ A-

Kırım’da yaşanan olaylar, Rusya açısından stratejik bakımdan son derece önemli olan bir ülkenin geleceğinin ne yönde belirleneceğinden çok daha fazlasını ifade ediyor. ABD, AB ülkelerini de yanına alarak faşist çeteleri harekete geçirdi. Büyük paralarla finanse edilen bindirilmiş kıtalar Kiev’de hayatı felç etti. Hükümeti çalışamaz duruma getirdi.

Yanukoviç yönetiminin zaaf içinde olması olayları büyüttü.

ABD, daha önceki “Turuncu Devrimler”de (Gürcistan, Ukrayna) olduğu gibi Rusya’nın da gelişmeleri kabulleneceğini sandı ve en büyük hatayı yaptı.

10 yılda yaşananlar

Son Turuncu Devrimin üzerinden yaklaşık 10 yıl geçti. Dünyada köprülerin altından çok sular aktı. Bu süre içinde ABD Irak ve Afganistan’da yenildi. Mısır ve Tunus’ta kaybetti. İran’a karşı yürüttüğü kuşatma başarısızlığa uğradı.

2006 yılında İsrail aracılığıyla Lübnan’a yaptığı saldırı ile Gürcistan yönetimini kışkırtarak Güney Osetya’da Rusya’ya meydan okuması fiyaskoyla sonuçlandı. En önemlisi üç yıldır Suriye’de yürütülen savaştır. ABD’nin, işbirlikçileri aracılığı ile silahlandırıp ileri sürdüğü çeteler, savaşı kaybetmiştir.

Ekonomideki bozgun

Askeri alanda yaşanan bu gelişmeleri ekonomik alanda olup bitenlerle tamamlamak gerekiyor. Dünya ticaretinde ABD artık bir numara değil. Tahtını iki yıldır Çin’e kaptırmış durumda.

Kapitalist dünyanın 2008 yılında başlayan büyük krizi, henüz tam anlamıyla atlatılmış değil. Üstelik bütün göstergeler krizin yeni dalgalarla tekrar tekrar yaşanacağını gösteriyor. Çin’in başını çektiği BRICS ülkeleri şu anda dünya ekonomisinin üçte birini oluşturuyorlar ve payları istikrarlı olarak artıyor.

İlk günden kaybedilen savaş

İşte ABD’nin Ukrayna hamlesi bu tablo içinde gerçekleşti. Rusya anında yanıt verdi. Ordusunu alarma geçirdi. Kırım’a asker yolladı. Hiçbir çatışma yaşanmadan kontrolü sağladı. Ülkenin Doğu ve Güneydoğusunda da Kiev’in denetimi bulunmuyor.

İşbaşına getirilen kukla yönetim, daha ilk günlerinde iflas etmiştir. Bunların Ukrayna’yı temsil yeteneğine ve gücüne sahip olmadığı ortaya çıktı.

Halkın çoğunluğu, ABD tarafından desteklenen kuklalara karşıdır. Öte yandan enerji başta olmak üzere çeşitli bakımlardan Rusya’ya bağımlı olan Ukrayna, bundan sonra büyük bir ekonomik kuşatmayla karşılaşacaktır.

Avrupa Birliği, Ukrayna için Rusya’yla kapışmayacaktır. ABD’nin ise Irak, Afganistan ve Suriye bozgunlarından sonra Rusya gibi bir askeri devle savaşı göze alabileceğini sanmak, gerçeklerden bihaber olmak demektir. Nitekim Almanya Rusya’nın G-8’den dışlanmasına karşı olduğunu bildirdi.

Obama, her bakımdan geri çekilme stratejisi izliyor. Savunma bütçesini 700 milyar dolardan 496 milyar dolara indirdi. Asker sayısını ise 520 binden 440 bine düşürdü.

Çok büyük ihtimal Kiev’deki faşist çeteler, Gürcistan’da ABD’nin dolduruşuna gelerek Osetya’ya saldıran Mihail Şaakaşvili’nin kaderini yaşayacaklardır.

Perde indi

Suriye’deki gelişmelerden sonra Ukrayna’da yaşananlar, İkinci Dünya Savaşından sonra ABD’nin liderliğinde Atlantik ittifakının dünyadaki başat güç olduğu dönemin perdesinin indiğini gösteriyor.

Artık yeni bir dönemdeyiz. Bu dönem, yaklaşık 20 yıl süren bir “geçiş dönemi”nin ardından gelmektedir. 1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’ın oluşturdukları “Şanghay Beşlisi”; Sovyetler Birliği sonrası ABD’nin tek süper güç olarak sahnede kaldığı dünya tablosunun değişeceğinin ilk işareti idi.

1998 yılından sonra Venezuela’dan başlayarak Latin Amerika ülkelerinin ABD’nin “arka bahçesi” olmaktan çıkmaya başlamaları ikinci önemli gelişme oldu.

2000’lerle birlikte BRICS ülkeler topluluğunun ortaya çıkışı ise, Batı’nın dünya ekonomisindeki hakim konumuna bir meydan okumaydı.

Bu gelişmeler yaşanırken, ABD’nin “Genişletilmiş Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi”ni hayata geçirmek için yaptığı atak, yıkılmaya doğru giden bir gücün umutsuz çırpınışından başka bir şey değildi.

2001 yılındaki Afganistan işgalinden bu yana askeri ve ekonomik alanda meydana gelen gelişmeler bu gerçeği doğruluyor.

Suriye ve Ukrayna’da yaşananlardan sonra şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz: “Geçiş dönemi” arkada kalmaktadır.

ABD’nin dünyanın çeşitli ülkelerindeki gelişmelere yön verdiği, hükümetler yıktığı, hükümetler kurduğu, ülkelerin sınırlarıyla oynayabildiği dönem artık geridedir.

Aralarında Rusya ve Çin’in de olduğu “Gelişen Dünya” inisiyatifi ele almıştır. Bundan sonra emperyalist hegemonyanın yıkılması yolunda daha büyük gelişmeler beklemek gerekir.

Dünyamızda bütün insanlığın önünü açacak daha büyük devrimlerin koşulları olgunlaşmıştır.

Ukrayna’da bundan sonra ne olacağını ise, ABD ve müttefikleri değil, Rusya ile Çin, İran vb. müttefikleri belirleyecektir.