29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Artırmak mı/Arttırmak mı?

Kemal Ateş

Kemal Ateş

Gazete Yazarı

Kemal Ateş kemalates77@gmail.com

Gazetemizin okur köşesinde tartışılan bir konu...

Artırmak mı?

Arttırmak mı?

Bu da eskilere giden bir tartışmadır, ben ilk kez Nurullah Ataç’ın değindiğini biliyorum. Öğretemediğimiz Türkçe’yi yazarken, Ataç çok işime yaradı; karar veremediğim, acaba dediğim, acabada kaldığım yerlerde yol gösterdi. Öğretemediğimiz Türkçe’yi okuyanlar bilirler, Ataç’tan çok alıntı vardır. Ancak “artırmak” ile “arttırmak” üzerine yazdığı iki satırlık yazısını Öğretemediğimiz Türkçe’ye almadım, Ataç da söylese konu araştırmayı gerektiren bir konuydu. Bu konuda kesin karar vermek bana biraz zor geldi.

Bu iki eylem arasında ne fark var?

Önce yapısal açıdan bakalım: Art-ır-mak, “-ır” ekiyle yapılmış. Bu ek kökteki kavramı bir nesneye aktarma görevi üstüne alan ettirgen çatı ekidir: bat-ır-mak, yat-ır-mak, aş-ır-mak...

Art-tır-mak ise “-tır” ekiyle yapılmıştır. Bu ek de “-ır” gibi aynı görevde bir ettirgen çatı ekidir: aç-tır-mak, kan-dır-mak, kon-dur-mak, as-tır-mak...

Divanü Lügati’t Türk’te “artırmak” var, arttırmak” yok. Türk Dil Kurumu’nun 1980’li yıllardaki sözlüklerinde de “arttırmak” yoktu, ancak son baskılarında her iki sözcüğü de aşağı yukarı aynı tanımlarla görüyoruz. İkisinin de aynı anlamda kullanıldığını anlıyoruz.

Nurullah Ataç’ın o çok kısa değinisini kitaplarında yeniden aradım, bulamadım; oysa iyi anımsıyorum, bu konuda birine kızdığını biliyorum, altını çizerek okumuştum. Ataç’ın, “artırmak” ile “arttırmak”ı iki ayrı eylem olarak düşündüğünü anladım yazısından. “Artırmak”, “çoğaltmak, yükseltmek” anlamında, “arttırmak” ise “biriktirmek”, yani “tasarruf etmek” anlamında...

Ataç böyle dese de, yazınsal metinlerde bunu doğrulayan örnekler bulamadım.

Neden halk “artırmak” varken, “arttırmak” deme gereğini duydu? Bu “-ır/-ir” ekinin dilimizde bir benzeri daha vardır. Genellikle ses yansımalı eylemler türetir: öğürmek, anırmak, böğürmek, üfürmek örneklerinde olduğu gibi. “Artırmak” değil de, “arttırmak” dememizin nedeni, bu örneklerden bir kaçış mıdır acaba?

İyi bir tarama çalışması yapılmalı, ama nasıl? Bugünkü yazarlardan çok eski yazarları tarayarak belki daha doğru bir sonuca varabiliriz. Örneğin, şu günlerde yeniden okuduğum Üç İstanbul’da Mithat Cemal Kuntay, hep “artırmak” diyor, “arttırmak” eylemini hiç kullanmıyor. Bendeki 1983 yılındaki baskısı... Yayıncıların eski yazarların imlasını değiştirdiklerini biliyoruz, bu da bir soru kafamda.

Sonuç olarak, Ataç’a uyacaksak, “çoğaltmak” anlamında “artırmak” dememiz gerekiyor.

Ancak doğru bir sonuca iyi bir tarama çalışmasıyla varabileceğimizi de söylemeliyim.