28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ATATÜRK’ün 81. ölüm yıldönümü

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

Her yıl 10 Kasım’larda Atatürk’ü anıyoruz. O’nu nasıl anmalı acaba? Peki O’nu nasıl tanımlamalı?
Gazi Paşa’nın avazı / Turna derler bir kuştadır / Bakışı aslanda kaldı / Dövüşü dahi koçtadır.

SAHİ ATATÜRK NASIL BİR İNSANDI?
Tarihin galerisindeki diğer büyük adamlardan farklı olarak hem çok iyi bir asker hem çok iyi bir siyaset adamı vb. kısaca çok boyutlu bir önderdi. İnsana dair hiçbir şey ona yabancı değildi.
Önderlik tiplerinin hemen hepsine ait özellikleri kişiliğinde barındırıyordu. Örneğin, demokratik, otokratik, toplumsal-duygusal, karizmatik, kişisel, ortamsal önderlik tiplerini zamana ve mekana göre uygulamıştı.
Hem alt yapı kurumu (eşdeyişle geçimbilim) hem de üstyapı kurumları (hukuk, siyasa, eğitim, din, sanat) ile ilgilenirdi.
Bir önder olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan toplumsal, siyasal ve ekonomik düşünceleri belirlemiş ve etkilemiştir.

ULUSAL EGEMENLİKÇİYDİ
Ulusal egemenliği sağlam temeller üzerine oturtmak için, emperyalizmin hegemonyası ile birlikte yabancı sermayenin en güvenilir ajanı olan yerli egemen feodal kliğin de ortadan kaldırılması gerektiğini biliyordu; bu amaçla saltanatın ve hilafetin kaldırılmasını sağladı. Bu bağlamda şu savsözünü ortaya attı: Egemenlik kayıtsız koşulsuz ulusundur.

TAM BAĞIMSIZLIKÇIYDI
Ne Tanzimat’ta, ne de her iki Meşrutiyet’te bağımsızlık yoktu. Kendi deyişiyle özgürlük O’nun karakteriydi. Tevfik Fikret’in ‘Fikri hür irfanı hür’ düşüncesinden yanaydı.
Bağımsızlık özgürlüğün tabana yayılmasıyla kazanılabilirdi ancak ve ancak! Bunun için kendisi şu savsözü ortaya attı: Ya bağımsızlık ya ölüm!
Bağımsızlık için değişim ve dönüşüm gerektiren bir başkaldırı gerekiyordu. Çünkü halk emperyalist bir saldırı altındaydı.
1919 yılında Bağımsızlık savaşının başında şöyle diyor Atatürk: İstiklal-i tam bugün deruhte ettiğimiz vazifenin ruhu aslisidir. Tekmil efradı milletimiz bugün yalnız bir nokta etrafında toplanmış ve sonuna kadar kanını akıtmağa karar vermiştir: O nokta ‘istiklali tam’mızın temini ve idamesidir.
Atatürk tam bağımsızlık ilkesini şöyle tanımlamıştır: İstiklali tam denildiği zaman, bittabi siyasal, mali, iktisadi, adli, askeri, harsi ve ilah...her hususta istiklali tam serbest-i tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet, millet ve memleketin, manayı hakikisiyle bütün istiklalin mahrumiyeti demektir.

ANTİ-EMPERYALİSTTİ
Anti-emperyalist tutumu 1933’ün Mart ayında söylediği şu sözlerde özetlenir:
"Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu uluslarının da uyanışlarını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğe kavuşacak olan çok kardeş ulus vardır. Onların yeniden doğuşu, hiç kuşkusuz, gelişmeye ve refaha doğru olacaktır. Bu uluslar bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen, muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yer yüzünden yok olacak ve yerlerine, uluslar arasında hiçbir renk, din ve irk farkı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği bağı egemen olacaktır ".
Türkiye halkının ileriye dönük, barışı ve bağımsızlığı içeren milli demokratik devrim savaşı Asya ve Afrika’daki sömürülen uluslara umut ve savaşım gücü vermiştir.

DEVRİMCİYDİ
O’nun devrimci birikiminde Tanzimat, Birinci ve İkinci Meşrutiyet vardır. Ancak onun devrimciliği Tanzimat’taki ve her iki Meşrutiyet’teki reformcu anlayıştan çok daha başka ve ilerdedir. Fransız devriminden beslenmiştir.
Türk ulusunun Bağımsızlık Savaşı’nı yönetirken, 13 Ocak 1921’de, Mustafa Kemal Meclis kürsüsünden şöyle diyordu:
"Efendiler, Namık Kemal demiştir ki: ‘Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini; Yok mudur kurtaracak nahtı kara mâderini?’
İşte bu kürsüden, bu Meclis-i Âli’nin reisi sıfatıyla, heyet-i âliyenizi teşkil eden bütün âzanın her biri namına ve bütün millet namına diyorum ki: "Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini; Bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini!"

SONSÖZ
Atatürkçülüğü devrimlerinin bekçiliğini yapmak şeklinde anlamak tutucu bir yorumdur ve sürekli devrimci özüne aykırıdır.