24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Atatürk'te birleşin' dedik, Fethullah'la ve Soros'la değil!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Kim ne derse desin, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için çatı aday fikri bana göre doğruydu. Aday tespit süreci ve yöntemi ise maalesef eksik ve hatalı oldu. Bugün Türkiye Cumhuriyeti; laik rejimini, kuvvetler ayrılığı prensibini, sınırlarını, dilini ve birliğini açıkça hedef alan ABD destekli büyük bir asimetrik psikolojik harekatla karşı karşıyadır.

Milli devletimizin bu emperyalist proje karşısında var olma ve bağımsızlığı ile özgürlüğünü savunma mücadelesidir esas sorunumuz. Yani, mesele sağ-sol mücadelesi, parti rekabeti veya sınıf kavgası vb. filan değildir.

Bu, net olarak ortaya konulup, tartışılıp anlaşılamadığı için bugün muhalif siyasi partilerin, yayın organlarının ve aydınların içinde büyük algı ve duruş farklılıkları ile çelişkiler ortaya çıkıyor.

Biz o nedenle sağ-sol demeden Cumhuriyetin kurucu değerlerine gönülden bağlı yurtsever millici ve demokratların oluşturulabilecek en geniş paydada ve demokratik bir Kuvayi Milliye anlayışı içinde "Atatürk'te Birleştik" şiarıyla bir araya gelmelerini savunduk ve hala savunuyoruz. Bu sayededir ki, ABD -PKK ve iktidarın müştereken ve ısrarla dayattıkları "bölünme Anayasası" teşebbüsüne karşı Milli Anayasa Forumlarını oluşturarak direndik ve püskürtmeyi de başardık.

Ama iş seçime ve sandığa geldiğinde "eski tas eski hamam" anlayışı maalesef egemen oldu ve her defasında Milliciler, Cumhuriyetçiler hem temsil sorunu yaşadılar, hem de her seçimde hüsrana uğradılar. Çatı adayı için isim ve ilkeler belirlenirken, Sn. Kılıçdaroğlu, birçok kişi kurum ve oluşumu ziyaret etti, görüşlerini dinledi ve önerilerini istedi. İlke olarak doğru da yaptı.

Ancak ABD merkezli cemaat görünümlü F tipi örgütün tüm karanlık ve kötülüğü alenen ortaya saçılmış olmasına rağmen, gidip onların "sözde" iş adamı derneklerine ve medyasına meşruiyet kazandırmaktan çekinmedi.

Bunun yanı sıra başkanlığını TBMM E. Başkanı Sn .Cindoruk'un yürüttüğü Türkiye'nin yüz akı olan ve önde gelen isimlerinin demokratik siyasi tarihimizde "Atatürk'te Birleştik" şiarıyla ilk kez bir araya gelmeyi başardıkları Milli Merkezi ne ziyaret etti ne de görüşlerini almaya tenezzül etti.

Benzer şekilde Aslanlı Yol'da buluşanları, ADD'yi ve TGB'yi de yok saydı. Bana göre de doğru fikir olan muhalefetin "Çatı Adayı" arayışı işte o günlerdeki bu uygulamalarla yanlış yöne doğru evrildi. Yani teoride doğru olan pratikte yanlış yapıldı. Fikir doğru olarak hayata geçirilemedi. Sn. Kılıçdaroğlu sadece ana muhalefetin lideri değil, Cumhuriyetin kurucu değerlerinin sahibi ve Atatürkçü düşüncenin mirasçısı bir siyasi geleneğin Genel Başkanıdır.

Ülke bu ağır şartlarda laik rejimden uzaklaştırılıp mezhep kavgalarına sürüklenirken, Güneydoğu'da bölücü eşkıya yol kesip mayın döşeyip, bayrak indirirken, Irak'tan Suriye'ye sınırlarımızda korkunç katliamlar yaşanırken, kuvvetler ayrılığı fiilen rafa kaldırılıp, Anayasa ihlal edilirken, olabilecek en geniş demokratik milli ittifakın ortaya çıkmasında, öncü ve başat bir rol oynaması beklenen bir lider olarak maalesef bunu -bilerek ya da bilmeyerek- yapmadı veya yapamadı.

NE YEKPARE BİR 'SAĞ'

NE DE TEK BİR 'SOL' VAR !

Sn. Kılıçdaroğlu eğer Sorosçuluğun Atatürkçülükle bir arada yürüyeceğini, Fethullahçıların Cumhuriyetçilerle yan yana olacağını, vicdani retçiliğin milli devlet anlayışı ile uyuşacağını, bölücü terör örgütünün taleplerinin özgürlük ve demokrasi ile uzlaşabileceğini -iyi niyetle de olsa- düşünüyorsa, bunun büyük bir yanılgı ve çelişki olduğunu söylemek durumundayız. Bana göre bugün CHP de yaşandığını gözlediğimiz iç tartışmalarda da esas sorun budur.

Çünkü, hem Sorosçu-hem Atatürkçü, hem Fethullahçı-hem Cumhuriyetçi, hem PKK avukatı-hem millici olunmaz, olunamaz. Kitle partilerinde her türden ve görüşten kişi ve eğilimle asgari müştereklerde bir araya gelinebilir elbette. Ama "sağa" açılım Fethullahçılara, Neoliberal Sorosçulara ve bunlar gibilere açılım olursa, bugünkü perişan ve kaotik tablo ortaya çıkar.

Bakın T. Erdoğan, "milletin adamları" diyerek rahmetli Menderesi ve Özalı öne çıkarıyor ve övüyor. Ama demokratik merkezin yani merkez sağın yaşayan efsanesi AP-DYP geleneğinin fikri ve fiili önderi Sn. Demirel'i ağzına bile almıyor. Hatta fırsat bulduğunda hakaretamiz laflar etmekten geri durmuyor.

Peki niye? Sn. Demirel, Sn. H Cindoruk, Sn. H.Korkmazcan, Sn. M, Öney, Sn. Y. Okuyan ve benim de aralarında bulunduğum bu geleneğin bir çok öncü ismi Atatürk'te birleşenlerin yanında, milli devlete, laik Cumhuriyete, sınırlarımıza, bayrağımıza ve güzel dilimiz Türkçemize sahip çıkıyor.

Bölücülüğe ve yobazlığa karşı çağdaşlık ve millicilik bayrağını yükseltiyorlar. Sn Kılıçdaroğlu tercihini doğru yönde yapmalıdır. Atatürkçü Cumhuriyetçi geniş kitlelere öncülük ederek, olabilecek en geniş paydada milli demokratik bir Kuvayi Milliye anlayışı ile hareket edebilecek adımlar atmalıdır.

Bu işin sağı-solu yok ama sağcının da solcunun da milli duruşlu, bağımsızlıktan ve Atatürk Cumhuriyetinden yana olanı var, sağcının da solcunun da gayri milli- yobaz- bölücü ve Amerikancılığa teşne olanı var. Milli Merkez'de birleşenleri yok sayarak, Arslanlı Yol'da buluşanları, ADD' cileri, umudumuz ve gururumuz olan TGB'lileri yok sayarak, Atatürk devrimlerine sahip çıkarken bu uğurda ağır baskılara rağmen büyük mücadeleler veren İP'yi yok sayarak, CHP'yi de, ABD' nin dümen suyuna sokarak, tarihi ve milli rotasından uzaklaştıracak bir siyasete yönelmek, hem yararsız, hem yakışıksız, hem de nafile bir çaba olacaktır.

Yaklaşan 2015 seçimlerinde yine aynı neticelerle karşılaşmamak, yine aynı hüsranı yaşamamak için bütün millici muhalefeti sağduyuya davet ediyorum. Milliciler, Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler soğuk savaştan kalan sağ-sol kavgalarını ve önyargıları bir kenara bırakın. Gün, mili-gayri milli ekseninde demokratik ve milli bir programın etrafında bir milli hükümeti hedefleyen güç birliği ve işbirliğini hayata geçirme günüdür.

Son olarak Sn. Kılıçdaroğlu'nu "sağa" açılmakla eleştirenlere de bir şey söylemek istiyorum. "Sağın" millici-demokrat-laik ve Atatürk Cumhuriyetine gönülden bağlı, manevi değerlere saygılı ve samimi dindar olan kesimleriyle, Fethullahçıları, Sorosçu neoliberalleri, yobazları ve cemaat görünümlü çıkar odaklarını aynı kefeye koyarak yaklaşmak, toptancı-yanlış ve kaba bir bakış açısıdır. Bu yaklaşım, sağ-sol demeden 'Atatürk'te birleşme' fikrine zarar verir. Biraz daha geniş ve uzun vadeli bakalım, "sağcılık-solculuk" kavramlarının bu koşullarda birleştirici değil ayrıştırıcı olacağını görelim lütfen.