29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrupa Şampiyonası’ndan geriye kalanlar...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

Futbolun Avrupa’da örgütlenmeye başlayıp sonra bütün dünyaya yayılmasının temel nedenini Fransa 2016’da bir kez daha net biçimde gördük. Sanayi toplumunun bir ürünü olarak örgütlenen futbolun sevilmesinde “oyun formunun etkisi” büyük olsa da kapitalist üretim ilişkileri futbolu doğal yapısından uzaklaştırırken parasal değerleri ön plana çıkartıyor. Hiçbir Dünya ve Avrupa şampiyonasında parasal değerlerin bu denli tartışıldığına tanık olmadık. Kapitalizim futbolun içinde kendi değerlerini yaşatmaya çalışırken, futbolun yaşatmaya çalıştığı insani ve sportif değerleri de hızla öldürüyor. Ancak gene de bu Avrupa Şampiyonası’nda alanlarda oynanan futbolun kapitalist yönetim biçimine direndiğini gözlemleyebildik. Henüz grup maçlarının ilk karşılaşmalarına baktığımızda dünya devleri ile Avrupa’nın değişen haritası ve ekonomik koşullarında ayaklarını yere sağlam basmaya çalışan ülkeler arasında ki futbol farkı kapanmış. Avrupa’nın en büyüğü olarak bilinen Almanya ile Avusturya, Polonya, Macaristan hatta Arnavutluk arasında artık büyük bir uçurum yok. Aradaki fark olsa olsa çiçek ile tomurcuk kadar. Bu bağlamda artık Avrupa şampiyonalarında önceden şampiyon tahmini yapmak kolay olmayacak. Gruptan zoraki çıkan Portekiz’in Avrupa Şampiyonu olması bunu kanıtlıyor zaten.Arada futbol farkı kalmadığına göre şampiyonu belirleyen etken nedir? Kapitalizm, idol yaratmak ve kitleleri kendi değerleri etrafında birleştirmekten uzaklaştırıp yarattığı kahramanların peşine takarak kendini yeniden üretmek zorundadır. Normal koşullarda hiç bir zaman hak etmedikleri 100 milyon avroları Gareth Bale, Ronaldo ya da Messi gibi futbolculara vermek futboldaki çarpık yapılaşmanın göstergesinden başka bir şey değildir. Kapitalizmin ayak oyunlarına kendini kaptırmış bizdeki “fikri dolaşık” spor gazetecilerine bakılırsa şampiyonluğu getiren etken ya bu büyük futbolcular ya teknik adamlar ya da genç teknik direktörlerdir. Oysa Portekiz, Ronaldo’suz şampiyon oldu, bu şampiyonlukta takımın başında 61 yaşındaki Fernando Santos vardı. Eder şampiyonluk golünü atarken etrafındaki üç Fransız futbolcu fiziksel olarak öylesine çökmüşlerdi ki rakibine karşı Fransız kaldılar.Hangi spor dalını ele alırsanız alın fiziksel güç yeterli düzeyde olmadan diğer yetenekler çok fazla işe yaramaz. Şampiyonadaki birçok karşılaşmanın sonucunun son dakikalarda ya da uzatmalarda değişmesi bu gerçeği kanıtlamaktadır. Fiziksel güç ile futbol tekniğini en iyi birleştiren ülke Almanya’dır. Bu bağlamda Almanya dünyanın en iyi takımıdır. Böyle bir takıma sahipseniz başında kim olursa olsun şampiyonluğu yitirmek ya da kazanmak baştaki teknik adama bağlanamaz. Peki Almanya neden yitirdi?Almanya futbol olarak Fransızların çok üzerindeydi. Onca eksiklerine karşın uzatma dakikalarında bile skoru 2-2’ye getirebilirlerdi. Ancak Almanlar, Fransa karşısında bir turnuva boyunca yapmayacakları hatayı bir maçta yaptılar. Schweinsteiger’in yaptığı penaltı ve dünyanın en iyi kalecilerinden biri olan Neuer’in topu elinden kaçırması Almanya’yı kupa dışında bıraktı. Ama gene de Almanların oynadığı futbola dikkat etmek gerekir. Futbolun geleceği ne Brezilya’da ne İspanya’da ne de İngiltere’dedir. Çünkü Almanya’nın futbolunda asla bireysellik, kişilere bağlılık, yıldız yaratarak onun peşine takılmak yok. Alman ulusal takımında herkes işini yapıyor. Herkes yeteneklerinin ya da ürettiğinin karşılığını alıyor. Bu çok değerli bir şeydir ki değeri şampiyonluklarla ölçülmez. Şampiyonluklar gelir geçer ama güzellikler, temiz üretim her zaman değer olarak kalır. Bugün dünyada liberal kapitalist üretim biçimi etkin olsa da Almanya’nın futbolunda sosyalist veriler bulmak hiç de zor değil. Avrupa Şampiyonası’nın finallerine katılan takımların büyük çoğunluğu “Almanya biçemi” ile futbol oynamaya çalıştılar. Ne dersiniz, Sevgili arkadaşım Halil Halit Toker’in deyimiyle “insan soyunun yarattığı en soylu oyun” sosyalizmin yolunu da mı açacak?