20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aydın’ın Söke ilçesinde yapılan çiftçi kurultayı (2)

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Söke Çiftçi Kurultayı, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesi tarafından 20 Kasım 2018 tarihinde düzenlenmiştir. Toplantı sırasında tutulan notlara dayanarak, çiftçi kardeşlerimizin görüşleri özet halinde dikkatinize sunmaya devam ediyoruz.
Ramazan Çakır (Germencikli üretici):
Toprak Mahsulleri Ofisi, Tarım Satış Kooperatifleri, Süt Endüstrisi Kurumu, Et-Balık Kurumu gibi kurumlarımız aracılığı ile köylüler ürettikleri ürünleri satabiliyordu. Ekipmanları Türkiye Zirai Donatım Kurumu, krediyi T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri verirdi. Bu kurumlar özelleştirilince piyasaya tekeller hâkim oldu. Zeytin üreticisi çırpıcıya 150, toplayıcılara 75 lira ödemek zorundadır. Ancak ürününü satamadığı için ödeyemiyor. Ürünlerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Pamuktan para kazanamayan bostan ekiyor. Karpuz fiyatları düştüğü için zarar ediyor. Eskiden beş yıllık planlar yapılırdı. Tarımsal üretimin planlı şekilde yapılması gerekir dedi.
Mehmet Yalçın ( Germencikli çiftçi):
İlk işimiz "Zeytinliğe kadar gidebilir mi" diye traktörün deposuna bakmak. Mazot ve işçi ücreti olarak günde bin lira masraf yapıyoruz ve bir ton zeytin topluyoruz. Masraf çıkınca elimizde beş yüz lira kalıyor. Bu parayla biz öbür masraflarımızı nasıl karşılayalım, geçimimizi nasıl sağlayalım?
Çiftçinin eline geçen para ile tüketicinin ödediği arasında çok fark var. Biz denge istiyoruz. Büyüklerimiz soğan depolarına baskın yapıyorlar. Bizim korkumuz yok çünkü depolarımız boş. Ürünü hemen elden çıkarmak zorunda kalıyoruz.
Eskiden su içtiğimiz derede artık canlı yaşamıyor. Buradan su içen hayvanlar hastalanıyor. Bir ineği iyileştirmek 2000 liraya mal oluyor. İncir alıcıları bizim malımızda yüzde 60 oranında hastalık olduğunu belirtti. Yabancılara bu hastalıkları siz getirdiniz demek lâzım. Zeytinyağı şimdi 13 lira sezon bitince belki 30 liraya çıkar.
Gidişat iyi değil. Derdimizi anlatabilirsek her şeye sahip oluruz. Kesilecek koyun gibi boynumuzu uzatmayalım, kesmek için keçi oğlağını tutamazsınız. Biz de oğlak gibi yapalım, koyun gibi her şeye razı olmak yerine hakkımızı arayalım dedi.
Durmuş Ali Özkan:
Hayvancılık bir iki yıl öncesine kadar iyiydi. Bitti şimdi. Karma yemin çuvalı 85-90 lira oldu. Sütçüden paramızı alamıyoruz. Parasını vermeyince yemciden yem alamıyoruz. İşimiz güçleşti. Babalarımız tarlaları beylerden satın almışlar, ama tapusu yok. Bu nedenle desteklerden yararlanamıyoruz. Kaymakamlıktan gelip bir ölçüm yapsınlar, kimin ne kadar arazisi var belirlesinler. Eğer ben yanlış beyanda bulunursam beni yargılasınlar. Madenciler geldi, köyün içi de, zeytinlikler de toza boğuldu. Araziler elden giderse hepimiz aç kalırız. Toprak çıkaran bir fabrika var mı? diye sorarak sözünü tamamladı.
Hasan Gök (Mer’ada büyük baş hayvan yetiştiriyor):
Söke’de pamuk, zeytin ve hayvancılık var. 20 -25 yıldan beri hayvan ithalatı yapılıyor. Dışarıdan hayvan gelince biz malımızı satamıyoruz. İthalat yoluyla hayvan sayısı artmaz. Üreticiler, özellikle mer’a hayvancılığı yapanlar desteklenirse kurtuluruz. Dişi hayvanı kestirmeyin diyorlar. Destek verin kestirmeyelim. Ben kasaba verdiğim etin karşılığında 26 lira alırken, et kasapta 50-60 liraya satılıyor. Geçen yıl 40-45 liraya aldığımız karma yemi şimdi 80-100 liraya alıyoruz. Sütün litresi 130 kuruştan 140 kuruşa çıktı. İşin içinden çıkılmaz hale geldi. Dağlık arazide yağlık zeytin üretimi yapıyoruz. Yağ tüccarları zeytinyağının en iyisini 12 liraya alıyor, aynı yağ markette 30 liraya satılıyor. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Bir araya gelip kooperatif oluşturmalıyız önerisinde bulundu.
Veli Çelik:
Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nün dayatmalarıyla tarımsal desteklemelerden vazgeçildi. Girdi fiyatları pahalı. Çiftçiye pahalıya satılan mazot, yatçılara ucuza satılıyor. Mazot fiyatının indirilmesi mümkün olsa tarımda şahlanma olur. Sorunların özü dışa bağımlılıktır. Ülkemizin tam bağımsızlık rotasına girmesi gerekmektedir. Avrasya’ya yönelme çözümü kolaylaştıracaktır dedi.
Halil Yapağılı (Emekli öğretmen-Avşar Mahallesi):
Zeytin ve zeytinyağı üretiminde durumumuz, doğa ne veriyorsa onu kabullenmekten ibarettir. Eskiden ağaçların altına seki yaparlardı. Eğer zeytini sular ve gübrelersek daha yüksek verim alabiliriz. Teraslama konusunda devlet destek vermelidir dedi.
Özlem Koyuncu (Ziraat Mühendisi, Tarım Danışmanı):
Üreticilerin gelirleri masraflarını ancak karşılayabiliyor. Tarımsal destekler ödenince seviniyorlar. Tarım bilimsel esaslara uygun olarak yapılmalıdır. Devlet bilgiyi verir. Tarım teşkilatı ve tarım danışmanları bilgi vermektedir. Devletin teras için destekleri var. Tarımda enerji tüketimi fazladır. Bunu azaltma yolları aranmalıdır. İthal edilen hayvanlar mera’ya bırakılınca zehirli olan otları yiyerek ölmüş. Aynı mer’ada serbestçe dolaşan yerli hayvanlarımız zehirli otları tanıyıp, ayırt edebildikleri ettikleri için yemiyorlar ve onlara bir şey olmuyor diyerek ilginç bir saptama yapmıştır.