29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aydınlıkçı komutan

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

Nâzım Hikmet 1924 yılında yazdığı “Aydınlıkçılar” şiirinde aynı zamanda bir “devrimci” tarifi de yapar: Toplumun her kesiminde örgütlenen, bağımsız ve aydınlık düşünceli, birikimli, emekten yana, boyun eğmeyen ve menfaatçi olmayan bir devrimci tarifidir anlatılan...

“Aydınlıkçılık” o günden bu yana bu topraklarda devrimciliğin diğer adı olmuştur. Özellikle 1960’lı yılların ardından emperyalizme ve her türlü gericiliğe karşı mücadelenin adresi bu sözcükle tanımlandı.

“Aydınlıkçı”, mücadele içinde ortaya çıkan devrimcidir ama aynı zamanda bu mücadelenin yaratmayı hedeflediği yeni insan tipidir.

Elbette devrimcilik Aydınlıkçılarla başlamadı. Türkiye devriminin hedeflediği “yeni insan”, halkımızın yüz yıllar ve hatta bin yıllardan bu yana olumladığı değer yargılarından ve kişi özelliklerinden bağımsız değildir.

Tarihimizin devrimci atılım dönemlerinde öne çıkan devrimci, günümüzün Aydınlıkçısının öncülüdür. İttihat ve Terakki’nin “fedaileri”, Kurtuluş Savaşı’nın Kuvayı Milliyecileri, Cumhuriyet Devriminin Mustafa Necati ve Reşit Galip gibi fedai ruhlu devrimcileri gibi.

Tarih içinde yaratılan değerler, halkın içinde yaşar. Umduğumuzdan da fazla insan tarihin bu engin hazinesinden beslenir, hayatına bu esaslar çerçevesinde yön verir.

Devrimci bir hareket, halkın yüzyıllar içinde yücelttiği olumlu değer yargılarını ve kişilerde olması gereken olumlu özellikleri kendi mensuplarının şahsında ortaya çıkardığı ölçüde başarılı olma şansını yakalar.

Biz Aydınlıkçılar, mücadele içinde sık sık kendi dışımızda bütün bu olumlu özellikleri şahsında birleştirmiş devrimci öncülerle karşılaşmışızdır ve kendi kendimize “İşte gerçek bir Aydınlıkçı” demişizdir. O arkadaşı kazanmak için özel bir çaba göstermişizdir.

Bu arkadaşların Aydınlıkçı harekete katılması bize güç katmıştır. Bizi zenginleştirmişlerdir.

Her zaman en önde

İşte TSK’dan emekli olmasının ardından 2006 yılında İşçi Partisi’ne katılan Servet Cömert arkadaşımız böyle bir “Aydınlıkçı” idi. O İşçi Partisi üyesi olmadan önce de Cumhuriyet Devriminin yarattığı yeni insan tipinin olumlu bir örneği olarak yaptığı işte, bulunduğu çevrede öne çıkmış, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde generalliğe yükselmiş, strateji konularında uzman, Harp Akademileri’nde öğretim görevlisi olarak çalışmış bir aydındı.

Disiplinli, mütevazı, öğrenmeye açık, halkına ve ülkesine sonuna kadar bağlı, nazik ve saygılı... Ama gerektiğinde kavgadan kaçmayan bir devrimci...

İstiklal Caddesi’nde bir provokasyon grubunun İşçi Partisi binasına saldırmaya teşebbüs etmesi üzerine eline geçirdiği bir tahta parçasıyla en öne koştuğunu, tanık olan arkadaşlar anlattılar.

70’li yaşlardadır. Ama gerektiğinde kavga etmeye hazırdır. Suphi Karaman ağabey de öyleydi. 8 Nisan ve 5 Ağustos 2013’te Silivri kapılarına dayanan on binler içinde çok sayıda yaşlı yurtsever vardı. Hepsi saldırıya uğradı. Tek adım geri atmadılar ve barikatların yıkılmasında TGB’li gençler kadar pay sahibi oldular.

İşte o arkadaşların hepsi Servet Cömert, Suphi Karaman soyundandılar, fedai geleneğinin canlı örnekleriydiler.

Zor zamanların devrimcisi

Servet Cömert Komutanımızın, Parti’ye katılmasının üzerinden iki yıl geçmeden Genel Başkan Doğu Perinçek ve bir kısım Parti yöneticisi tutuklandı. Üstelik tutuklamalar dalgalar halinde devam etti. Basın yayın organlarından İşçi Partisi’ne yönelik büyük bir karalama kampanyası yürütüldü. İşçi Partisi’nin yanı sıra TSK’nın emekli ve muvazzaf görevlilerinin de büyük bir saldırının hedefi olduğu koşullarda Servet Cömert’in Parti’ye ve Parti görevlerine daha büyük bir sorumlulukla sarılması, “yeni bir parti üyesi” açısından çok yüksek bir bilince ve çok önemli bir karakter özelliğine işaret eder. Servet Komutanın, son yıllarında kendisini çok yoran hastalığına rağmen bastonuna dayanarak görevine gelmeye devam etmesi, Silivri zindanındaki yoldaşlarını yalnız bırakmaması, öğrenilmesi gereken bir başka haslettir.

Büyük uyum dünyasının insanı

Kendinden önce başkalarını düşünmek; birey, Parti ve ülke (millet) arasındaki öncelik sıralamasında kendini en sona koymak, kişinin ülkesine ve halkına borçlu olduğunu ve hayatın bu borcun ödenmesi için çalışmakla anlamlı olacağını derinden kavramak ve yaşamının her anında buna göre hareket etmek, alçakgönüllü olmak ve bütün ömrü boyunca öğrenmeye açık olmak, gerçeğe bağlı kalmak, hatalarını açık yüreklilik ve dürüstlükle kabul etmek, doğru bildiğini tek başına da olsa savunma cesaretini göstermek. Bütün bu özellikleri Servet Cömert’i tanımlamak için kullanabiliriz.

Ama aynı zamanda bütün bu tanımlar, bir “Aydınlıkçı”nın kim olduğunu anlatır. “Aydınlıkçı” bütün topluma, kurulacak Yeni Dünyanın insanının, nasıl bir “insan” olacağını kendi hayatıyla anlatır.

İşte Servet Cömert arkadaşımız hayatıyla topluma böyle bir hizmet sunmuştur.

Has devrimciler ölümlerinden sonra da hayatlarını adadıkları mücadeleye katkı sunmaya devam ederler.

Servet Cömert bir has Devrimci, bir “has Aydınlıkçı” idi.