29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bahtiyar’ı kim öldürdü?

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

Kimi olaylar nedense kamuoyunda sanıldığından çok farklı bir dozda/tonda karşılığını bulup, bir o kadar da gereğinden fazla abartılarak gündemde tutuluyor. Bu aşırı doz-ton; olayın içerdiği özden çok, bu özün oluşumuna katkıda bulunan alanın cazibesinden/etkisinden kaynaklanıyor. Sonuçta hiçbir kimse tarafından kabul görmesi mümkün olmayan sevimsiz ve de ürkütücü bir olayın sonucunda yitip giden Bahtiyar’ın insan ya da hayvan olması hiç, ama hiç fark etmiyor. Ya da hayvan olmasının getirdiği duyarlılık, toplumda insanınkinden daha çok dalgalanarak söz edilmesine zemin hazırlıyor.

Elbette şu veya bu şekilde şiddet gören canlıların çektikleri acıları birbirleriyle yarıştırıp sınıflandıramayız. Ama aynı zamanda; şiddet şiddettir, ya da ha doğaya, ha hayvan ve de insana yapılmış gibisinden alışılmış, yinelene yinelene anlamanı yitirmiş bir yüzeyselliğin ardına sığınıp, kimi gerçekleri görmemezlikten gelme kolaylığını da sürdüremeyiz. Yoksa, böylesine durumların istenmeyen ve de arzu edilmeyen sevimsiz sonuçlarından yalnızca Bahtiyarlar değil, günü gelir, biz; çoluk-çocuk, genç-yaşlı insanlar da etkileniriz.

Şiddetin onca hızıyla, her gün, her saat, her yörede kol gezip dur durak bilmediği bu coğrafyada; dayanakları olmayanların, yalnız kalan çaresizlerin, kimsesizlerin, korunmasızların, sokaklarda, kaldırımlarda, yalnızca kendilerinin bedenleriyle değil, anne-babaları, çoluk çocuklarıyla katledildiklerine tanıklık ettik ve etmeye de ne yazık ki devam ediyoruz.

Tüm bu şiddetin tam ortasında durduğumuz, konuştuğumuz, gündem yapıp gereğinden fazla abartarak görsel ve yazı basında söz ettiğimiz tek şey ise, ya Bahtiyarın bahtsızlığı oluyor ya da bir şarkıcıyla bir oyuncunun birkaç morlukla neticelenen itişip kakışması...

Bir kez daha yineleyelim, şiddeti ve de şiddet görenlerin acılarını yarıştıracak değiliz. Amacımız bu değil. Ama onca isimsiz kadının , hoyrat ve de acımasız erkeklerin kurşun ya da bıçak darbeleriyle yerde yatan cansız bedenleri ortada dururken, yalnızca bir itişip kakışma sonucu moraran kol ve bacaklarla bir papağanın sesine kulak verip peşine takılmak biraz garip, biraz tuhaf geliyor insana...

Elbette ki acı çeken bir papağanın ya da savunmamız herhangi bir hayvanın sesine yürek dayanmaz...Ama ya çocuklarıyla , ya anne babasıyla, kahrolosı bir kurşunun ya da bir bıçağın hedefi olan o kadınların acısını, kim duyacak? Onların tek suçu; ünsüz, programsız, medyasız, olmaları mı? Acı, şiddet, ölüm hep onların, onların mı payına düşecek?

Sanırım işin püf noktası da burada....

Tüm cast ajansları, reality şovlar için, bir günlük de olsa şöhret olabileceklerin peşinde koşup duruyorlar..... Köşe bucak onları arayıp buluyorlar ve de bilinen programların içine sokuyorlar... Günümüzün değer bilmeyip, kafaları gibi takılıp değerleri değersiz kılan gerçek ve aranan değerleri onlar... Gerisi inanın tümden yalan...

Ne kadar acımasız, küstah, nezaketsiz, arsız, yüzsüz, değerleri değersiz, gelenekleri yersiz sayan kim varsa, birer birer kahraman olarak karşımıza çıkarılıp evlerimize, odalarımıza, mahremize sokulup, bizleri yalnızca eğlendirmiyorlar, aynı zamanda peşlerine takıp bir yerlere de sürüklüyorlar...Öylesine sürüklüyorlar ki, ne biz onlarsız ne de onlar bizsiz bir şeyler yapar duruma gelemiyor, dahası gelmek de istemiyoruz... Giderek onlardan daha kötüsüne sarılıp fanlar kurup, onlardan biri oluveriyoruz...

Onlar, onları yaratanlar, ne yaptıklarını çok, ama çok iyi biliyorlar... Galiba bir bilmeyen-yoksa bilip de bilmemezlikten gelen mi- bizleriz...

Bahtiyar’ı elbette ki; ömürleri birkaç aylık olup çoğunlukla trajedi ile sonuçlanan aldatılmış, kandırılmış, zaaflarının tutsağı olmuş zavallı sahte kahramanlarla onları medyada yaratanlar öldürmedi. Bizler de en az onlar kadar bu olaya dahil olduk.... Ve dahil olmaya da devam ediyoruz...

İnanmıyorsanız reytinglere bakanız. Reytingler asla yalan söylemez...