25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bankalar ve sanat

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Baskıcı babasının “Paraya saygı göster. Yabancılara asla güvenme...” şeklindeki öğüt bombardımanına rağmen Mozart’ın bu yolu tutmadığı bilinir. Kilise, saray ya da zengin bir soylunun kanatları altına girmeden bağımsızlığını ilan eden, kendi yolunda giden ilk sanatçılardandır. Harold C. Schonberg “Büyük Besteciler” adlı kapsamlı incelemesinde, “patronsuzluk” konusunda sanat tarihindeki ilk büyük adımlardan birini attığını belirttiği Mozart için çok kısaca “Hiçbir zaman kendini satmadı” der.

Çok genç yaşta ölen Mozart’ın çağdaşı bir başka büyük besteci, sanatçı olarak kendisini krallardan ve soylulardan üstün gören Beethoven ise yayıncısı Hoffmeister’e yazdığı mektupta şöyle diyordu: 

“Yeryüzünde büyük bir sanat emanetçisi olmalıdır. Sanatçı eserlerini buraya vermeli ve karşılığında kendisi için gerekli şeyleri almalıdır Ama günümüz koşullarında sanatçı yarı tüccar olmak zorundadır. Buna yürek dayanır mı?”

Acımasız pazar koşullarında, sanatçının bir işadamına dönüşmesinden yakınıyordu Beethoven. Kuşkusuz, yalnızca müzikte geçerli değildi bu durum. Örneğin resim sanatında süreç çok önce başlamıştı.

“İstanbul Art News” dergisinin Ocak 2015 tarihli 16. sayısında, Meryem Koç imzalı “Sanat piyasasının yeni oyuncuları: Bankalar” başlıklı ilginç bir yazı yer aldı. Bankaların, yayıncılıktan müzeciliğe, koleksiyonculuktan galericiliğe, sanat merkezlerinden orkestralara ve film festivallerine kadar uzun yıllardır sanat piyasasının içinde olduğu, başat aktörler arasında sayıldığı biliniyor. Söz konusu yazıda üzerinde durulansa daha değişik bir konu, ya da banka reklamlarında çok sık duyduğumuz üzere bankacılık “hizmeti”. Durumu şöyle özetliyor Koç:

“Bankalar sanat koleksiyonu yapan ya da sanata yeni ilgi duyan, aynı zamanda değerli bir koleksiyon oluşturmak isteyen fakat eserlerin değerlerini ölçmek için bir danışmanlık hizmetine ihtiyaç duyan kişilere çeşitli hizmetler sunuyor. Bunun yanı sıra sanatseverlere, bir sanat eserini uygun kredilerle satın alma imkanı veriliyor ya da sahip olduğu eserleri satmak isteyen koleksiyonerlere yardım ediliyor. Sanat piyasasındaki karmaşık yapıyı anlamak ve doğru tercihlerle riskleri azatmayı sağlamak adına, sanat dünyasından uzman kuruluş ve kişilerle işbirlikleri yapıyor.”

Yalnızca hemen yukarıdaki paragrafı okuyunca bile Beethoven’in yankılanan sesini duyar gibi oldum: “Buna yürek dayanır mı?” Bir bankanın “sanat uzmanı” olarak müşterilerini risklerden uzak tutmak için çeşitli hizmetler sunması... Sanat aracılığıyla, yeni müşterilere ulaşması...

YATIRIM ARACI

Prestijli uluslararası sanat fuarı Art Basel’in ana sponsorlarından olan İsviçre bankası UBS’yle ilgili çarpıcı bir not da düşmüş Meryem Koç:

“Bankanın 2011 yılında sanat koleksiyonunun elde ettiği kârın tek başına diğer bankacılık hizmetlerinden edindiği kârı geçtiğine dair bir söylenti bile var. Yani 35 bin modern sanat eserinin bulunduğu koleksiyonun, yüzde 45 kâr oranına sahip diğer bankacılık hizmetlerini geçtiği söyleniyor. Bu rakam sanata etkin bir yatırım aracı olarak verdikleri önemin net bir göstergesi.”

Sanatın bankalar tarafından “varlık yönetimi” kapsamında değerlendirildiği koşullarda Citi Bank’ın müşterilerine sahip oldukları eserlerin yüzde 50’si kadar kredi alma fırsatı sunduklarını, Türkiye’deki bankaların sanat eserlerini “depolama” konusunda yurtdışındaki bankalara göre dezavantajlı olduklarını da öğrenmiş oldum bu yazıda.

Deutsche Bank’ın küratörü Liz Christensen de şöyle demiş: “Sanat eserlerini sadece yatırım amaçlı olarak almıyoruz; fakat bunun yatırımını yapmadığımız da söylenemez.”

Beethoven’in “sanat emanetçisi”, halen bir ütopya... Bankalarsa zamanında kendini “satmamış” sanatçıları da alıp satabiliyor artık.