25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Basın Terör Örgütü

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

BM Genel Kurulu Aralık 1993 tarihli oturumunda 3 Mayıs tarihini, Özgür Basın Günü olarak kabul eder. 1946’da tesis edilen UNESCO’nun ilan edip arzuladığı hedeflerin henüz çok uzağındayız. Aksine BM ve UNESCO temel sorunların kaynağına inmekten ziyade kesin ameliyat gerektiren hastalığı ilaçla tedavi etme yöntemini benimsemiştir. Son merhalede UNESCO, Avrupa ve ABD coğrafyasında mevcut olan tekelci basın hegemonyasının eseri olan yığınla hukuksuzluk, gazeteci kıyımı ve görsel-yazılı terör eylemleri için perde görevi icra etmektedir. Basın ihlalleri ve gazeteci kıyımlarına örnek göstereceği zaman Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerini işaret etmek âdetinden olmuştur.

Algı yönetimi

Dünyamızı üç sınıfa ayıran “efendi” merkezler 1. Dünya olarak telkin ettikleri âlemi insan hakları, hukuk devleti ve basın özgürlüğü için örnek gösterirler. Aynı efendiler, basın dâhil genel özgürlüklerin mevcut olmadığı 3. Dünya olarak Afrika, Asya ve Latin Amerika’nın “yoksul” ülkelerini sayarlar. Arada kalan 2. Dünya üyeleri uçurumun kenarında olan ülkeler olarak kabul edilir. Efendiler kontrol ettikleri uydu istasyonları ve sahip oldukları devasa imkânlar vasıtasıyla algı oluşturmak ve bunu amaçları için kullanmakta mahirler. Konumuzun ana damarına girmeden, bu noktada Batı’nın basın özgürlüğünü nasıl baltaladığını ve kendi özgürlük anlayışları dışında kalan özgürlüklere hayat hakkı tanımadığını iki bariz örnekle ortaya koyalım.

Hizbullah ve El Menar

Hizbullah Lübnan’ın en kudretli ve en popüler partisidir. El-Manar TV Hizbullah Partisinin yayın organıdır. Bünyesinde Lübnanlı Şii, Sünni, Hristiyan, Dürzi ve her ülkeden yabancı gazeteci ve televizyoncu çalışmaktadır. Dünya genelinde günde 20-25 milyon seyircisi bulunmaktadır. Program ve yayınlarından rahatsız olan ABD, 17 Aralık 2004’te, El-Manar’ı yasaklama kararı alır. Fransa, Almanya ve İspanya ABD’yi takip eder. Hollanda, Avustralya ve Kanada’da yasaklanır. Uydu yayın lisansı iptal edilir. Lübnan dışında hizmet alma zorluklarına maruz kalır. Temmuz 2006’da İsrail Lübnan’a saldırır. Hava saldırılarının hedef aldığı en önemli kurumların başında El-Manar TV binaları olur. Batı ve BM medya kuruluşlarına karşı sessiz, sağır ve kör olur. El-Manar’ın “terör örgütü” olarak ad ettikleri Hizbullah Partisine ait olduğu savı egemen olur. Ancak, “Terör örgütü” olarak kabul ettikleri PKK’nın televizyonları, ticareti, dernekleri ve gazeteleri tam yol özgürce faaliyet yapmaktadır.

Nile-Sat örneği

Benzer ikiyüzlülüğü Suriye kirli savaşı esnasında yaşadık ve halen yaşamaktayız. Mursi’nin İhvan Partisi 2012’de Mısır’da hükümet olunca, Batı ve Suudi-Katar hanedanlıkları Nile-Sat üzerinden uydu yayını yapan Suriye televizyonların lisansını iptal etmesini talep ederler. İhvan bu arzularını hemen yerine getirir. Ardından Suriye televizyonları ve gazetecilerine yönelik bombalı eylemler ve suikastlar yoğunlaşır. Şu tarihe kadar ne Batı nede BM gazetecilere karşı işlenen cinayetleri, rehin almaları, işkenceleri ve TV merkezlerine yönelik yapılan terör eylemlerini kınamış değil. Suriye devlet televizyonunun sevilen ismi Muhammed Sait tam 2 senedir esarette. Onu kaçıranlar videosunu yayınladılar. Çok korkunç işkencelere maruz kalmış. Öldürüldü mü, hayatta mı? belli değil. Onlarca gazeteci öldürüldü. BM’ye yapılan yığınla başvuruya rağmen bu kuruluş kılını kıpırdatmış değil. O bir basın emekçisi onun özgürlüğü boynumuzun borcu diyen kaç kişi tanıdınız? O Suriye devlet televizyonundan bizi ilgilendirmez zihniyeti dışına çıkabilmiş kaç yandaş gazeteci tanıdınız? Suriye’ye kaçak yollarla girerek kirli savaşın içinde yer alan yerli ve yabancı silahlı grupların propagandası ve hatta tetikçiliğini yapan gazeteciler yakalandığında “gazetecilere özgürlük” diyenler, mesele kendilerinden ayrı düşen gazeteciler söz konusu olduğunda neden dilsiz şeytan olurlar?

Egemen sınıfın borazanı

Bu özellikte olan basın egemen sınıf veya hanedanlığın borazanlığını yapan, onun çıkarlarına uygun toplum mühendisliği icra eden ve iktidar her daim haklıdır zihniyeti üzerinden yayın yapan medyadır. Bu tür basın, sosyal iletişim araç ve ana hizmet merkezleri dahil, ticaret, ihale ve her türlü getirim içinde yer alan tekelci holdinglerin sermayesi altında faaliyet yürütür. Dünyanın en büyük altı basın kuruluşunun sermayesi 275 milyar dolardır. Bu meblağ dünyanın çok ülkesinin bütçesini onlarca defa katlar. General Elektrik, Disney, News Corp., Viacom, Time Warner ve CBS, ABD ve Dünyanın bir çok yerinde halkın üzerinde mutlak basın hakimiyeti ve özgürlüğünü kontrol eden şirketlerdir. Türkiye dâhil dünyanın herhangi bir ülkesinde basın ve özgürlükler konusunu objektif tahlil etmenin yolu büyük şirket sermayesinin basın sektöründeki payına bakın. Dünyamızda yaşadığımız baskıların, ahlaksızlığın, fuhuş, yalan, talan ve cinayet kültürünün arkasında bu tabakanın Basın Terör Örgütünü bulursunuz. Ekonomi ve devlet üzerindeki tekelci hegemonya bertaraf edilmeden, basın özgürlüğünden, hak ve adaletten bahsetmek abesle iştigaldir. O günün suyu hürmetine tüm basın emekçilerin gününü kutluyorum.