19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Başkanlık şeması

Birgül Ayman Güler

Birgül Ayman Güler

Eski Yazar

A+ A-

Yeni cumhurbaşkanı yemin edecek. O anda, ülkenin 21 bakanlığı hukuki altyapısını yitirmiş olacak. Herhalde aynı anda bakanlıklara yeni hukuki çerçeve çizen “1 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” ilan edilecek. Böylece devlet yapımızın ana çekirdeği sıfırlanmış olacak. İşleyişin ayrıntıları, ardından gelecek yönetmeliklerde işlenecek.
Bu gelişmelerde iki nokta dikkat çekici.
Bunlardan biri, 16 Nisan anayasa değişikliğindeki temel bir boşluğun daha şimdiden kendini göstermesi. Öbürü yeni devlet örgütlenmesinde benimsenmiş görünen zihniyet.
16 NİSAN’IN BOŞLUĞU
Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri İbrahim Kalın’Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ni açıklayacağız’diyor. Başkaları da “Kabine”den söz ediyor. Ne var ki, getirilen başkanlık modelinde kabine, yani hükümet yok.
Anayasal olarak var olmayan “hükümet/kabine”, nasıl açıklanacak?
Gerçekten, yapılan anayasa değişikliğinde “Kabine” diye bir kurum yok! Tek tek bakanlar ve cumhurbaşkanı var. Bunlar istedikleri yerde, tümü bulunmak zorunda da değil, bir sefer şu birkaçı, bir başka sefer öbür birkaçı her daim bir araya gelebilirler. Beştepe’nin herhangi bir salonunda ciddiyetle toplanabilirler ya da daha gayrı ciddi ortamlarda bir öğlen yemeğinde, hatta piknikte birlikte oturup konuşabilirler. Önemi yok. Çünkü bunların ortak karar alma yetkiside ortak sorumluluk yükü de yok. 16 Nisan 2017 anayasa değişikliği böyle.
Şimdi ‘kabine’ lafının yetkililerin diline pelesenk olması, hükümetsiz hükümet modelinin yaşamda kendine yer bulamadığının açık kanıtı oldu. Devletin bakanlıklar arasında bölüşülmüş farklı hizmetlerini uyum içinde yürütmek için bir güdücü ve onun eşgüdümü yetmiyor; eşgüdümü kurumlaştırmak gerekiyor.
16 Nisan’ın yarattığı boşluk, kendini şimdilik böyle, yetkilileri, olmayan bir kurumdan varmış gibi söz etmeye zorlayarak gösteriyor.
ŞEMANIN ZİHNİYETİ
Cumhurbaşkanının yemin etmesiyle birlikte açıklanacak yeni devlet yapısı, bazı gazetelerde propagandası “güneş sistemi” benzetmesiyle yapılan bir şemaya sahip. Güneş, cumhurbaşkanı.
Güneşin en yakınında, bir yayın üzerine yerleştirilmiş yumrular halinde gösterilen kurullar var. Sayıları 9. Her birinin adı politika kurulu.Bilim Teknoloji Yenilik, Eğitim ve Öğretim, Ekonomi, Güvenlik ve Dış Politikalar, Hukuk, Kültür ve Sanat, Sağlık ve Gıda, Sosyal, Yerel Yönetim Politikalar(ı) Kurulu.
Bakanlıklar ayrı bir yay üzerinde, politika kurullarının ötesinde, cumhurbaşkanından daha uzakta. Şimdi sayısı 21 olan bakanlıklar, bu şemaya göre 16 adet.
Bu yapı, sistemde Amerikan public policy-kamu politikası anlayışının benimsendiğini gösteriyor. Buna göre devlette kamu politikalarını belirleyecek olan kadrolar “kurul üyeleri” olarak çalışacaklar; bunların belirlediği politikalar cumhurbaşkanı emri haline gelerek bakanlıklar tarafından uygulanacak. Amerikan yönetimcileri kurulların yapacağı bu işe “policy formulation”diyorlar; politika oluşturma. Şemada bakanlıklara bırakılan iş ise “policy implementation”, politika uygulama.
Yani yeni sistemde akıl ile el-ayak birbirinden ayrılmış bulunuyor.
ACABA KİMLER?
Şimdiden görünen şey, devlette politikayı oluşturma ile uygulama ayırımının, yani akılla el-ayağı birbirinden ayırmanın, şemada durduğu gibi durmayacağıdır. Davul kimin sırtında, tokmak kimin elinde meselesi... Bu, işin yaşandıkça görülecek bölümü.
Ama belki bundan da önemlisi, kamu politikalarını belirleyip devlete ve topluma yön verecek “akıl sahipleri”nin, devlet ve toplum yaşamını yönlendirmelerine karşın siyasal ve hukuksal bakımdan sıfır sorumluluk taşıyacak olmaları.
Pazartesi günü tanışacağımız yeni devlet yapılanması, bu işin Amerikan public policy,kamu politikacılığı ünden kimselerin elinden çıktığını gösteriyor. Acaba kimler? Herhalde öğrenme şansı buluruz.