25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Savaşlar yalnızca insanı yok etmiyor. İnsanın binlerce yıllık maddi tarih birikimini de katlediyor. Kadim tarih yoksunu ABD, Irak’ı işgal ettiğinde Mezopotamya’nın vatan olduğu bütün antik medeniyetlerin eserlerini yağmaladı. Batı’ya ve İsrail’e taşıdı. İşgalin ifraz ettiği bataklığın yeni dini-dar sinekleri, UNESCO koruması altında olan Irak’ın kadim medeniyetlerini, kilise ve camilerini, Peygamber’e refakat etmiş ashab-ı kiramın makamların izlerini dahi siliyor. İblis, insan ürünü olan her şeyden nefret ediyor. Irak tarihini yağmalayan ve yıkan zihniyet bu habis tecrübesini Suriye sahasında da uyguluyor.  

Suriye-Türkiye hattı çok kıymetli ve nadir tarihi mekânların yurdudur. UNESCO koruması altında olan Ebla antik kenti İdlib vilayetindedir. Bu “kâfir” diyarları fetheden “Müslüman” Türkiye’nin medarı iftiharı El-Fetih ordusu Ebla dâhil onlarca tarihi mekânda organize bir yağma içinde olmuştur. Bu dini-dar yapılanmaların mevcut olduğu bütün bölgelerde altın ve tarihi eser bulma umuduyla ilkel metotlarla on binlerce kazı yapılmıştır. 

Birleşmiş Milletler’in efendileri ve onların itaatkâr hademeleri, korumakla mükellef oldukları bu mekânlar imha edilirken sadece seyretmektedir. Maddi çıkarları söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıran, BM’yi gece yarıları acil toplantılara davet edenler, mesele insan ve eseriyle ilgili olduğunda üç maymun olmaktadır. İnsan onuruna yakışmayan bu kayıtsızlık örneğini Yemen’de de yaşamaktayız.  

En nihayet, Suudi ve dostlarının hava kuvvetlerine bağlı ABD yapımı savaş uçakları, Sana bölgesinde antik Marab Barajı’nı vurdu. Bölgenin en önemli tarihi eseri olarak kabul edilen Marab Barajı, M.Ö. 8. yüzyılda Yemen medeniyetine önemli katkılarda bulunan Sabiler tarafından inşa edildi. 98 kilometre kare çapında, 577 metre uzunluğunda ve 915 metre genişliğinde olan bu antik baraj, kadim Yemen halkının bireysel tüketim, tarımda kullanma ve hayvanlarını besleme ihtiyacını çok rahat karşılamaktaydı. 

Suni deri çekilmiş yüzündeki sahte tebessümle mide bulandıran BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon Yemen’de ateşkes istemiş. İstiklal Marşı mucidi Mehmet Akif Ersoy istiklal ve vatan mücadelesi yapan halkı ateşlemek için; 

Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar; 

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. 

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, 

“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar? mısralarını yazmıştı. Tek dişi kalmış canavar olan Batı medeniyetsizlerini Anadolu, Irak ve Suriye’de yenilgiye uğrattık ama o son dişi kıramadık. Bu tek dişli canavar ve bölgemizdeki dini-dar sülüklerine karşı yeni bir istiklal savaşı başlatmak insan olmanın yegâne şartı olarak önümüzde duruyor. Ve bugün, 
 

“Bastığın yerleri “toprak!” diyerek geçme, tanı! 

(...) 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ? 

(medeniyet) şüheda fışkıracak toprağı sıksan, (medeniyet) şühedâ! 

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ, 

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.”  

 

sözünü bölgemizde hayata geçirmek insan olmanın temel ölçüsüdür. Tek dişi kalmış canavarı kovan bölge halkı için bu canavarın dişini kırmak elzem olmuştur. Bu görevin öncüleri de Anadolu ve Suriye’de istiklal fitilini ateşleyenlerin torunları olacaktır.