20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Batı, Şam’da seçeneksiz: Darbe arayışında

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Suriye konusuna devam. Bugün direnenleri yazacağım. 

*** 

Önce sahadaki kuvvet dengesine bakalım. 

Maddeler halinde sıralayalım. 

Birincisi: Suriye ordusunun durumu. 

Bilgi için 2 ay öncesine gidelim. 

Şam’da bir özel akşam yemeği. 

Esad yönetiminden en üst düzey bir isim. 

Karşısında emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin. 

Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı. 

Suriyeli yönetici bir bilanço veriyor: 44 bin can kaybı. 

Suriye ordusunun asker zayiatı. Savaşın başından beri. 

Ordunun toplam mevcudu 304 bin. Yedekler hariç. 

Yani her 7 askerden biri, vatan savunmasında canını vermiş. 

Oran yüksek. Sanki düzenli ordular savaşıyor. 

*** 

Suriyeli yöneticiden bir bilgi daha: 

Orduya karşı sahaya sürülen milisler: 150 bin civarında. 

Suriye’ye yabancı milis ve silah sevki sürüyor. 

Çünkü, ülke sınırlarının üçte ikisi çetelerin denetiminde. 

Bunlara rağmen Suriye ordusu dağılmadı.  

Üstelik: 2 yıldır stratejik üstünlüğü ele geçirdi. 

Firarlar var. Fakat ana gövde direniyor.  

13 il merkezinden 11’i hâlâ ordunun elinde. 

Demek ki: Suriye ordusu, mezhep kuvveti değilmiş. Milliymiş. 

Özet: Orduyu dağıtmadan hiçbir karşı projenin şansı yok. 

*** 

İkincisi: “Fetih Ordusu” adıyla birleştirilen muhalif milislerin durumu. 

Dört gündür yazıyorum.  

AKP Türkiyesi ve Suudi Arabistan bir operasyon yaptı. 

ABD’nin de “kısmî” desteğini aldılar. 

Üç kuvveti bir araya getirdiler. “Fetih Ordusu” adıyla bir ittifak kurdular. 

El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra. 

El Kaide kökenlilerin kurduğu Ahrar’üş Şam. 

Dağılmış “Özgür Suriye Ordusu-ÖSO” kalıntıları. 

*** 

İttifak, iki alanda zorluk yaşıyor. 

İlki: Kendi içindeki güvensizlik.  

Zira: Kimse hakimiyet iddiasını terk etmiş değil.  

Her biri sahada hakimiyet peşinde. Hem de tek başına.  

Özellikle El Nusra. Kendilerini “küresel cihad”ın Suriye’deki tek meşrû temsilcisi sayıyorlar. 

Ve biliniyor ki: İlk fırsatta diğerlerini tasfiye için harekete geçecekler. 

Dolayısıyla: Sünni mezhepçi ittifak sahada her an parçalanabilir. 

*** 

İkinci zorluk: Batı’yla, özellikle ABD’yle ilişkilerde yaşanıyor. 

Üzerinde pek durulmuyor. 

El Nusra’nın statüsü konusunda durum tuhaf.  

Örgüt ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın terör örgütleri listesinde. 

Yani IŞİD ne ise El Nusra da öyle. 

Buna rağmen: Türkiye ve Suudiler, El Nusra’yı da silahlandırıyor.  

ABD şimdilik onaylıyor. 

Şam, “Cenevre 3” toplantısında masaya eli kuvvetli oturmasın diye. 

*** 

İşin sorunlu yönü şu: AKP ve Suudiler, El Kaide’yi güdebileceklerini sanıyorlar. 

Dolayısıyla: Alan hakimiyeti kurmasından rahatsız değiller. 

ABD ve Avrupa ise farklı. 

Batı’ya göre: El Kaide kaos çıkarmada kullanılır. Ancak onunla “düzen” kurulamaz. 

Hele İsrail’e komşu bir ülkede. Ve de Batı’nın hemen bitişiğindeki Akdeniz çanağında. 

“Eğit-Donat” bir türlü başlatılamıyor ya. Nedeni de bu.  

Özet: Batı, Suriye’de bir El Kaide devletinden ürküyor. 

Korkusu: Buradan İsrail ve Batı’ya “terör” ihraç edilmesi. 

*** 

AKP ve Suudiler, ABD’yi yatıştırmak peşinde. 

El Nusra’ya baskı yaptılar: “El Kaide ile bağını kopardığını ilan et” diye. 

El Nusra “bizimkiler” gibi ilkesiz değil. 

Ebu Abdullah Şami aracılığıyla cevap verdiler: “El Kaide’ye biat etmeye devam edeceğiz.” (22 Nisan 2015) 

*** 

Halid Hoca talebi tekrarladı. Batı güdümlü Ulusal Koalisyonunun Başkanı. 

Dedi ki: “El Nusra’ya şimdiden söylüyoruz. ‘El Kaide ile bağlantılarınızı kesip ya Suriyelilik çizgisine dönersiniz’ veya yine tehdit olarak algılayıp sonuçta bunları püskürtmeye çalışacağız.” 

(Bak: Tolga Tanış’ın röportajı, Hürriyet/7 Mayıs 2015.) 

Zor yaparlar. Çünkü ellerinde güç yok.  

*** 

Peki, Batı’nın El Kaide dışında seçeneği var mı? 

4 yılın sonunda kesinleşti: Hayır. 

Batının öncelikli tercihi ÖSO idi. Savaşamadı, çeteleşti. 

Savaşma yeteneği olanlar ise radikal İslamcılar: Ya IŞİD ya El Nusra ya da Ahrar’üş Şam. 

Üçü de El Kaide kaynaklı. 

Özet: Batı, Suriye’de onaylayacağı iktidar adayı da bulamıyor. Savaşacak kuvvet de. 

*** 

Bu durumda tekrar başa dönülüyor: 

Baas Partisi içinden Batıcı bir ekip çıkarmak. Ve de darbe yaptırmak. 

Batı bu yolla sonuç alabilir mi? Zor görünüyor. 

Son haftalarda Şam’da bir şeyler döndüğü belli. 

Üst yönetimde tasfiyeler yaşanıyor.  

Anlaşılıyor ki: Batı’nın yönetim içindeki komploları boşa çıkarılmak isteniyor.  

Beklentim: Şam’daki yönetim daha da sertleşecek. 

*** 

Ayrıca: Batı “içten çökertme”yi daha önce denedi. 

Örneğin: Dönemin Başbakanı Riyad Hicab. 

Komplosu ortaya çıkınca Batı’ya kaçtı (6 Ağustos 2012). 

Sonrasında Suriye ordusu taarruza geçti. Stratejik üstünlüğü sağladı. 

*** 

Gelelim İran ve Hizbullah’ın konumuna. 

Hizbullah lideri Hasan Nasrallah yeni konuştu (4 Mayıs). 

Verdiği mesajlar önemli. 

“ABD, IŞİD tehdidini bölge ülkelerini bölme planı için kullanıyor.” 

“Bölgeyi yüz yıl sürecek etnik ve mezhebi savaşlar içine sokmayı amaçlıyor.” 

“Bazı medya organları İran’ın nükleer meseleden dolayı Suriye’yi sattığını, Rusya’nın Suriye’yi terk ettiğini iddia etti.” 

“Bunlar aslı astarı olmayan söylentiler.” 

“İmam Hamaney, nükleer program dışında hiçbir konunun müzakere edilmediğini açıkladı.”  

“Rusya’nın Suriye politikasını değiştirdiği yönünde en küçük bir belirti yok.” 

Teminat verdi: “Sahadaki şartlar her ne olursa olsun Suriye halkının yanındayız ve öyle kalacağız.” 

Ve hareket emri: “Lübnan-Suriye sınırında/Kalamun’da harekete geçeceğiz” dedi. 

Öyle de yaptı. 

*** 

Suriye’ye devam edeceğim.