20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Beraber ekildik biz bu yollarda!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Cumhuriyet rejimini kökten darbelemeyi ve Atatürk’ü tamamen silmeyi amaçlayan şu “başkanlık” meselesi Erdoğan ve elini bir türlü çekmediği AKP için ne kadar da yaşamsalmış meğer...
Bu nasıl bir hırsmış ki, hedefe varmak için her şey mübah!..
Yani tepeden aşağıya kadar; kardeş, yoldaş, dost, “hoca”, vekil, bakan hatta başbakan olsun, kimseye zerre kadar acımak yok... Denilebilir ki; güç zehirlenmesi içinde biat etmeyen AKP’linin siyasette zerre kadar önemi de yok!..
Ne “adalet”miş ki; konuşmaya kalkışanın, rotadan az da olsa çıkanın, söyleneni harfiyen yapmayanın, “nihai hedef” stratejisinden biraz olsun uzaklaşanın, laf dinlemeyenin, biat etmeyenin ya da itaatten vazgeçenin hemen kellesi gidiyor!..
Baksanıza; yüzde 49.5 oyla başbakan olmuş Davutoğlu gibi daha düne kadar devletin 2 numarası olan bir siyasetçi bile gözünün yaşına bakılmadan hemencecik alaşağı edildi... Hem de AKP içinde, taşra örgütlerinin sıradan bir üyesi gibi!!!
“Vatandaş ne der”, “seçmen nasıl karşılar”, “örgüt nasıl bulur” işte bu sorular ve kaygılar kimsenin mercimek tanesi kadar umurunda değil...
Üstelik adında “adalet” geçen partinin Meclis grubundan, örgütlerinden ve üyelerinden de nokta kadar tepki yok... Çünkü biat kültürü tepeden tırnağa teslim almış koca bir partiyi...
Doğrusu, siyasette tek adamlık dayatması ve kitleleri “dediğim dedik” anlayışına mahkum eden ve her yanlışa sürükleyecek biat köleliğinin tez konusu olacak şaşırtıcı ancak demokrasi açısından da çok düşündürücü bir tablosu var ortada...

Sahibinin iradesi!..
Devletin tepesine çıkmasına rağmen AKP’yi yönetmekten vaz geçmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan her ne kadar “kendi kararı” diyerek, sanki Davutoğlu’nun kendi iradesiyle geri çekildiğini iddia etse de, herkes Başbakan’ın, tamamına yakını Erdoğancı olan MKYK üyeleri tarafından anında dışlandığını biliyor...
Çünkü “Fuat Avni” adlı cemaatçi internet fenomeninin haftalar önce paylaştığı “plan” adım adım uygulandı ve AKP- MKYK’da yetkileri kısıtlanan Davutoğlu da tıpkı Bülent Arınç ve Hüseyin Çelik ile onlardan önce koltuklarından atılan onlarca AKP üst düzey yöneticisi gibi bir kenara konuluverdi...
Konu öyle söylendiği gibi AKP’nin “iç meselesi” değil, en önemlisi bu siyaset infazı parlamenter rejimle siyaset özgürlüğünü de vurduğu için Davutoğlu vakasının AKP aleyhine nasıl bir geri dönüşe yol açacağını zaman gösterecek...
Ancak “reis”çilik geleneğinin kölesi olan siyaset anlayışının Davutoğlu’nu koltuğundan etmesi, Osmanlı’da en yakınlarını boğduran padişahların “tek adam” zihniyetinden hiç de farkı olmadığını biraz okuyup yazabilen herkes biliyor...
Yani her tarafı takiye olan bir siyaset sisteminin, “yüzde 50”lik siyasal desteğin getirdiği şımarıklığı kendi içindeki siyasal oyunlarda kullanması, demokrasi değil olsa olsa mürit-siyaset anlayışının “alikıran baş kesen” örneğidir...
Velhasıl, “Beraber yürüdük biz bu yollarda” dizelerinin AKP için yalnızca miting meydanlarında söylenen acıklı bir propaganda şarkısından ibaret olduğu bir kez daha anlaşılmıştır...
Aksini düşünenler söylesin bakalım, AKP’de 2002’den bu yana yola çıkılan ve “birlikte yürü”nen kaç kişi kaldı acaba?..
Ve en önemli soru da, AKP’den dışlananlarla MHP’den atılacaklar yakında bir başka yolda (!) birlikte yürümeye çalışırlarsa ne olur AKP’nin hali?.. Önümüzdeki günlerin hiç kuşkusuz en önemli “yol” haritası olabilir bu tartışma!..

Yönlendirme tuzağı!..
Yaşananlar karşısında hiç mi hiç şaşırmadık... Davutoğlu’nun ipinin çekilmesiyle birlikte Erdoğan’ın “başkanlık” hevesiyle ilgili propaganda furyası da yeniden alevlenerek yandaş medyanın gündeminde...
AKP medyası, Davutoğlu’ndan sanki etkilenmiş de propagandaya ara vermiş olmalı ki, “başkanlık” dayatmasıyla ilgili birkaç gündür çok daha iştahlı davranıyor...
Gazetelere ve televizyon kanallarına bakarsanız, “başkanlık” meselesi neredeyse oldu bitti!.. Her yerde “millet hazır” teraneleri, her yerde dezenformasyon ve tehlikeli bir yönlendirme...
Ne ilginçtir ki, son dönemde yandaş medyaya dayanak olmaya çalışan anket firmaları da “başkanlık” propagandasına hizmet ediyor...
Gazetelere dikkatli bakınca görürsünüz, önemli bir kaç anket firması da toplumun, “başkanlık” rejimini neredeyse “yüzde 60” oranında desteklediğine ilişkin anketleri piyasaya sürdü...
Yalnızca militan AKP’li olarak bilinen anket firmaları değil, “Gezici”den “ORC”ye kadar birçok firma nedense son dönemde toplumda bir “başkanlık” hayranlığının arttığını öne sürüyorlar!..
Son olarak Adil Gür de bu propagandaya katkı sunan bir açıklama yaptı... Ona göre “topluma iyi anlatılırsa, başkanlık yüzde 60 destek alabilir”miş!..
AKP medyasının “ya başkanlık ya kaos” tehdidiyle dayattığı “başkanlık” meselesi nasıl olur da bu kadar prim yapmaya başladı ki, anketlerde destek patlaması yaşandı?..
Memleketin sosyal-siyasal çıkmazlardan “başkanlık” denilen tek adam faşizmiyle değil, demokrasi, barış, Aydınlanma, hakça paylaşım, güçlü devlet-huzurlu toplumla çıkacağına inanan biri olarak, yandaş medya-anket kıskacındaki başkanlık raytinginin şişirmece olduğundan kuşkum yok...
En azından bu milletin yarısı birilerinin padişahlık hevesini kursağında bırakacak kadar duyarlı değil mi?.. Yani bu millet o kadar da teslimiyetçi ve külliyen biatçı olamaz, olmamalıdır...