29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Beşar Esad Türkiye’yi savunuyor

Mehmet Bedri Gültekin

Mehmet Bedri Gültekin

Eski Yazar

Kılıçdaroğlu, son olarak Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamada (21 Şubat 2014), Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a bir kez daha saldırdı: “Esad’ın Suriye’si ne ise Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’sinde de aynı koşullarda karşı karşıya kalmaya başladık” dedi.

CHP Genel Başkanı, Tayyip Erdoğan’ın yeni MİT Yasasıyla, Türkiye’ye, “El Muhaberat düzenini getirdiğini” söylemektedir.

Batı’nın Erdoğan’dan vazgeçip CHP’yi desteklemesi

Kılıçdaroğlu’nun Esad’a saldırmasının ardında, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle kurduğu ilişkiler bulunmaktadır.

CHP bütün stratejisini, Batı’nın Erdoğan’dan vazgeçerek kendisini desteklemesi üzerine kurmuştur. Onun için bu Parti’nin Suriye ve Esad’a yönelik politikası, gerçekte ABD’nin politikasıdır.

ABD ve müttefikleri Cenevre sonrasında da Esad’a saldırmaya devam ediyorlar. Kılıçdaroğlu da onlara bakıyor ve yön tayini yapıyor.

Libya ve Mısır’da da Kılıçdaroğlu, Batı’ya bakarak tutum belirlemişti.

Libya’da ABD’nin harekete geçirdiği haydut çetelerini destekledi. “Ilımlı İslamcı” Mursi’yi deviren halk hareketine “darbe” dedi.

Yalan ve iftira mekanizması

Bir de “diktatörlük”, “anti-demokratik düzen” denilince, hemen otomatiğe bağlanmış olarak “Saddam’ın Irak’ı”, “Esad’ın Suriyesi” diyen bazı dostlarımız var.

Bu arkadaşların “diktatörlük” ve “demokrasi” tanımlarını, Batılı merkezlerin propaganda merkezleri belirliyor.

Emperyalist sömürü, saldırı ve hegemonyaya karşı vatanlarını savunanlar, bu propaganda mekanizması tarafından “diktatör” olarak damgalanır.

Vatanseverler hakkında akla gelebilecek en olumsuz nitelemeler; televizyonlar, gazeteler ve akla gelebilecek her türlü propaganda aracı kullanılarak beyinlere boca edilir.

Yüzyıl önce aynı mekanizma, Mustafa Kemal’e “eşkıya” diyordu.

‘Gölge Hükümet’in işleri

Kaynak Yayınları bu konuda zihinleri açacak çok önemli bir kitap yayınladı. Jürgen Elsasser’in “Gölge Hükümet”i mutlaka okunması gereken bir kitap.

Elsasser, 11 Eylül 2001 sonrası ABD devlet mekanizması içinde yaşanan gelişmeleri inceliyor. Görünen devletin arkasında oluşan bir “paralel devlet”in, ABD’ye nasıl hâkim olduğunu ve bu ülkenin, Afganistan ve Irak savaşlarına nasıl sürüldüğünü anlatıyor.

“Gölge Hükümet”in en önemli işlerinden biri de yalanı gerçekmiş gibi sunmaktır. Orwell’in “1984” kitabında yalan propaganda bakanlığının adı “Gerçek Bakanlığı”dır.

ABD’nin Gölge Hükümet’i sahte belge üretmekte, terör örgütlerini desteklemekle yetinmemekte, özel birliklerine terör örgütünün işiymiş gibi eylem yaptırmaktadır.

Saddam’ın, Esad’ın, İran yöneticilerinin ve ABD’nin istemediği diğer devletlerin yöneticilerinin “diktatör” olarak tanıtılmaları da, bu “Gölge Hükümet”in başlıca icraatları arasındadır.

Dolayısıyla Esad’a ve Saddam’a “diktatör” diyerek saldıranlar; sadece ve sadece ABD emperyalizminin en saldırgan kliğinin, görevini ne kadar başarıyla yerine getirdiğini kanıtlamaktan başka bir şey yapmamaktadırlar.

Vatansever Esad

Esad, tam üç yıldır ABD’nin başında olduğu bir emperyalist koalisyonun; Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi ülkeleri de harekete geçirerek ülkesine soktuğu on binlerce “paralı asker”e karşı vatanını savunuyor.

Esad, bu şeriatçı katil sürüsüne karşı vatanını koruyor. O bir vatanseverdir, bir kahramandır.

Esad Türkiye için de savaşıyor

Esad, Suriye’yi savunduğu kadar Türkiye’yi de savunmaktadır.

Suriye’yi parçalamak isteyenlerin öncelikli hedefi, bu ülkenin kuzeyinden Akdeniz’e ulaşacak bir “Kürt koridoru” açmaktır.

Barzanistan’ı Akdeniz’e açacak böyle bir koridor, Türkiye’nin bölünmesine giden en önemli adımın atılması anlamına gelir.

Onun için Esad, ülkesinin parçalanmasına direndikçe Türkiye’nin bütünlüğünü de savunmuş olmaktadır.

Selefi teröristler Suriye’deki varlıklarını, mezhep çatışması temeline oturtmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Suriye’de mezhep farklılıklarının belirlediği fay hattı, Türkiye’nin içinde de boydan boya devam etmektedir. Selefi mezhepçilik yanı başımızda başarı kazanırsa, Anadolu’daki mezhepsel fay hattını da tetikler ve bir toplumsal deprem kaçınılmaz olarak Türkiye’yi vurur.

Dolayısıyla ülkesinde Alevi-Sünni bütün milletini birleştirerek mücadele eden Esad, aynı zamanda Türkiye’yi de büyük bir felaketten korumaktadır.

Bütün bunlar şu gerçeği ortaya koyuyor:

Bugün Esad’a saldıranlar, gerçekte Türkiye’nin bütünlüğüne, milli birliğine ve iç barışına saldıranlara hizmet etmektedirler.