24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’ni neden yitirdi?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Süper Lig’de Şampiyonlar Ligi’ne gidecek takımlarla birlikte düşenler de bitime bir hafta kala belli oldu. Kaybeden takımların çoğunun hedefinde görev yapan teknik kadro var. Son beş hafta içinde Galatasaray’a göre Beşiktaş ve Fenerbahçe şampiyonluk için daha elverişli konumdaydılar. Hatta Fenerbahçe’nin kolay gibi görünen maçları yüzünden şampiyon ilan edilmesi belleklerdeki tazeliğini korurken sarı-kırmızılıların ipi göğüslemesi geride kalanları iç hesaplaşmaya götürdü. Böyle durumlarda Türkiye’deki en kolay yol teknik direktörleri boy hedefi yapmaktır. İsmail Kartal ve Bilic için defalarca yazdım ancak Beşiktaş ve Hırvat teknik direktörünün konumunu bir kez daha gözden geçirmek gerekmektedir. 

Beşiktaş üçüncü yılda ligi üçüncülükle kapatmasına karşın sezonun en başarılı takımıdır. 1923’te kurulan Türkiye Futbol Federasyonu’nun o yıldan bugüne yaptığı futbol düzenlemelerinin içinde hiçbir büyük takım tüm maçlarını deplasmanda oynamadı. Lig, Türkiye Kupası ve Avrupa Ligi karşılaşmalarının tamamı Beşiktaş’a ait olmayan futbol alanlarında oynandı. Beşiktaş’ın yandaşlarıyla olan güçlü bağı düşünüldüğünde bu büyük destekten yoksun olunması siyah-beyazlıların en büyük açmazıydı. Buna karşın ligin bitimine beş hafta kala Beşiktaş liderdi.  

Bu sezon bir kez daha kanıtlandı ki, Beşiktaş’ın kadrosu üç ayrı kulvarda yarışı götürebilecek, götürse bile sonuç alacak yetkinliğe sahip değil. Takım içinde çapraz bağ ameliyatı olan 6-7 oyuncu sayabilirsiniz bir bakışta. Bunlara sezon içinde eklenen sakatlıkları da eklerseniz takımın yükünün belli oyuncuların sırtına yüklenmesi bu oyuncuların fiziksel ve psikolojik olarak yorulmasına, duyarsızlaşmasına yol açtı. Son beş haftaya lider giren Beşiktaş’ta hücum anlamında sorumluluk alarak oynayan iki futbolcu vardı; Gökhan Töre ve Sosa. Bu dönemde Gökhan sakatlandı, bazı maçları sakat sakat oynadı. Sosa ise tek başına o denli uğraştı ki, son maçların ikinci yarılarında adeta bitti. Demba Ba’nın ise haftalar öncesinden takıma hiçbir yararı yoktu.  

Bilic’in eleştirilmesi gereken konuların başında Demba Ba’ya aşırı bel bağlaması olmalıdır. Ba’nın yüzünden Cenk Tosun ve Mustafa Pektemek köreldi neredeyse. Gerçi Pektemek sakatlıklardan bir türlü kurtulamadı ama Bilic Demba Ba’nın yanına ya da yerine ikinci bir seçenek üretemedi. Öte yandan savunmada yaşanan sakatlıklar yüzünden Sivok’u oynatmak zorunda kaldı. Bir daha da takımdan kesmedi. Sivok-Ersan Gülüm ikilisi asla birlikte oynamaz. İkisi de çapraz bağ ameliyatı oldu ve top yere indiğinde sorun yaşıyorlar. Oysa Pedro Franko geçen yılın ortalarından beri tandemdeki en iyi oyunculardan biriydi. Türkiye’de Pedro denli topu oyuna iyi sokan bir stoper yoktur. Bir maçta pozisyon gereği kırmızı kart gördü diye bir daha takıma koymadı Bilic. Cenk’i stoper oynattı, Franko aklına gelmedi.  

Teknik direktörler ne denli büyük ya da ünlü olursa olsunlar onların yaşamı futbolcuların ayaklarına bağlıdır. Bu bağlamda en iyi takımı seçmek, kadro içerisinde en verimli olabilecek oyuncuları sahaya sürebilmek onların maça en önemli katkısıdır. Bir karşılaşmanın ya da bir sezonun genelinde teknik adamların katkısı sınırlı olabilir ancak anlık değişiklikler, yerinde verilen doğru kararlar bir maçın yüzde yüzüne etki edebilir. Bilic bu bakış açısı ve takımı futbol alanında yönetecek bir lider bulamaması konularında eleştirilebilir.  

Bütün karşılaşmalar deplasmanda oynandığına göre Bilic stat seçiminde ne denli etkili oldu? Örneğin Ankara’da oynanan ve Beşiktaş’ın üç puan bıraktığı Konyaspor karşılaşması için ne kadar kafa yoruldu. Konya ile Ankara’nın iklim ve coğrafya koşulları hemen hemen aynı. Beşiktaş deniz düzeyinden 800-900 metre yüksekliğe çıkıyor Konyaspor ise kendi alanında oynar konuma geliyor. Bu gibi ince ayrıntı gibi görünen konular aslında bilimsel düşünen bir ekibin işidir. Eğer böyle bir ekibiniz yoksa teknik direktör gerekli uyarıları yapmalıdır. Bilic’in bu konuda bir düşüncesi, araştırması ve uyarısı olduğunu sanmıyorum. 

Çok doğaldır ki, stadınızı yenilemeye karar vermişsiniz ve bu durumda maçlarınızı oynayacağınız futbol alanını seçmek sizin elinizde değil. Ama en azından yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi iklimsel ve coğrafyaya bağlı elverişliliği kendi lehinize çevirmek için İstanbul’da oynamanız gereklidir. Uzaktır, gidilmesi, dönülmesi zordur ama Olimpiyat Stadı bu durumda Ankara’dan çok daha iyidir.  

İşler iyi gitmemeye başladığında ikinci olmak üçüncü olmaktan çok daha iyidir. Beşiktaş Ankara’da Konyaspor ile oynadığı maç sonunda yalnız şampiyonluğu değil Şampiyonlar Ligi’ni de Ankara’da bıraktı.  

Futbolda büyük işler yaparak zaman zaman başarılı olunabilir ancak hep büyük işler peşine koşarak kimse başarılı olmuyor. Aslında futbolda büyük işler de yoktur. Herkes görevini yaparsa, bu görevler arasına sıkışmış küçük ayrıntılara dikkat edilirse başarı büyük olasılıkla gelir. Futbol küçük küçük hamleler, basit temel teknik ve taktik harekeler ve davranışlar üzerine kurulmuş basit bir oyundur. Basit demek ayrıntı demektir. Şeytanın ayrıntıda gizli olduğunu unutmadan, Beşiktaş’ın ayrıntı kurbanı olduğunu söyleyebiliriz...