25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bilginer konuşuyor!

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Yanılıyorsam, düzeltsin; yıllardır tiyatro sahnesinde, televizyonda, sinema filmlerinde seyirci karşısına çıkan Haluk Bilginer, öyle çok sık röportaj veren, özellikle de ülke gündemi hakkında görüş belirten bir sanatçı değildi. Etliye sütlüye pek karışmazdı. Bir zamanlar Show TV’de ekrana gelen “reality show” programı “Sıcağı Sıcağına” dışında neredeyse hiçbir utandırıcı işte yer almayan, ülkemizdeki en eğitimli ve en iyi oyunculardan biri olmasına rağmen ya çok az konuşuyor ya da hiç konuşmuyordu.

Bir süredir bu tutumunda sevindirici değişiklikler gözleniyor. Sessiz sinema döneminden sesli sinemaya geçiş sırasındaki meşhur reklam sloganı “Garbo konuşuyor!”a nazire yapıp “Bilginer de konuşuyor!” desek yeridir. Dolayısıyla, rol aldığı filmleri mutlaka seyrettiğim sanatçının röportajlarını da kaçırmamaya çalışıyorum artık.

Bazı röportajlarında “Türk toplumu olarak ırkçıyız”, “1915’le, Dersim’le, 12 Eylül’le, Susurluk’la hesaplaştığımız gibi 28 Şubat’la da hesaplaşacağız, özür dileyeceğiz”, “Mızmızlanmayı çok severiz, isyan etmeyi beceremeyiz”, “91 yıldır Atatürk’e tapınmaktan vazgeçemedik. Biz babalarımızı öldüremedik”, “Solcular, sırf AKP istedi diye Andımız’ın kaldırılmasına karşı çıkıyor” vb. vurgularda bulunan Bilginer, son olarak “Ot” dergisinin Aralık sayısında da enteresan şeyler söylüyor.

Aydınlık’ta geçen hafta Mehmet Faraç ve Sabahattin Önkibar’ın da değindikleri bu röportajın tamamını okuyunca, gerçekten müthiş bir kafa karışıklığıyla karşılaşıyorsunuz. Öyle ki bazen Bilginer’in “New York’ta Beş Minare” filminde canlandırdığı Fethullah Gülen çağrışımlı Hacı Güneş konuşuyor zannedebilir, bazen de son filmi “Kış Uykusu”ndaki yarı bezgin Aydın karakterinden bir şeyler dinliyor gibi olabilirsiniz.

Gezi direnişindeki gençlerin “umutlarını yeniden yeşerttiğini” de söylüyor Bilginer, “1800’lü ve 1900’lü yıllarda yazılmış kitaplardan okudukları şeylerin gerçekleşebileceğini umuyorlar” dediği solculardan hiçbir umudunun olmadığını da... Doğrusu, Shakespeare (16. yy) ve Moliere (17. yy) sahneleyen, Çehov (19. yy) karakterleri canlandıran bir sanatçı için talihsiz bir cümle olmuş bu. Merak ettim, öyle birkaç yüzyıl değil, örneğin 1400 yılı geride bırakmış kitaplar konusunda acaba ne düşünüyor Haluk Bilginer? Okunsunlar mı okunmasınlar mı? Atatürk başta olmak üzere her türlü “kutsallaştırmaya ve bağnazlığa” savaş açmış gibi görünen Bilginer’in, kutsal kitaplar ve peygamberler hakkında da söyleyecek sözü vardır mutlaka.

‘NUTUK’U OKUYARAK BAŞLASIN

Bir yönetmenin, çektiği filmin her karesinden ve bir oyuncunun her mimiğinden sorumlu olması gibi röportaj veren kişinin de ağzından çıkan her sözden sorumlu olması gerektiği açık. Dolayısıyla, “Bu iş ezberle olmaz, bunun adı bağnazlıktır. Allah aşkına Atatürk Milliyetçiliği’ni tarif edebilecek bir insanoğlu var mı bu dünyada? Atatürk Milliyetçiliği nedir? Kimse bilmez” gibisinden sözleri de Bilginer’e en azından “Nutuk”u okumak gibi bir sorumluluk yüklüyor. Peşinden de, Gezi’deki gençlere “Memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler...” diye seslenen kısacık “Gençliğe Hitabe” var...

Kusura bakmasın ama Bilginer’in Gezi’ye ilişkin söyledikleri bana biraz kuru sıkı gibi geldi... Şu AKP Türkiyesinde halen Andımız’la falan uğraştığına göre olan biteni pek anlamamış bence.

Gençlikten umut kesmemek tabii ki önemlidir ama daha önemlisi gençliğin sizden umudu kesmemesidir. Haluk Bilginer de şu gençlerin umutlarını biraz yeşertse, ne iyi olur.