19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bilim, bomba ve alkış!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Yalnızca Doğu ile Batı arasındaki sosyo-ekonomik uçurumun giderek büyümesi değil, dünyanın özellikle gelişmiş coğrafyalarında, teknoloji ve bilimde devrimler yaşanması da akla hep aynı özdeyişi getiriyor; “Millet ay’a, biz yaya!..”
Ancak çoğu kirlenmiş Türk gazetelerinin, yandaş- candaş ikileminde suya tirit haberleri gündemi değiştirmek için kullandığı bir ülkede yaya kalan o kadar şey var ki, insan yorumlamak için hangisine yetişeceğini bilemiyor...
Velhasıl habercilik karambolü ve dezenformasyon furyasında, tuhaf ve çok düşündürücü bir ikilem de hapsediyor insanı;
Ülkenin gerçek gündemi terör-siyaset çıkmazı mı, yoksa bunların örtbas ettiği işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk ya da cumhuriyetin altını oyan gericilik faaliyetleri mi?.. Hele bu dönemde, şüphesiz hepsi...
Neyse, medyanın gündemi değiştirmesi meselesi değil konumuz... Asıl konu, gündemi oyalamak için gazetelerin internet sitelerinin orasına-burasına yerleştirilen sözde magazinleştirilmiş kimi önemli “haber”lerin içinden yansıyan çok düşündürücü ve yaşamsal düzeyde uyarıcı mesajlara bakmak gerekiyor...

Altın ve din!..
Örneğin dün Vatan gazetesinin internet sitesinde yer alan üç haber de barındırdığı mesajlar açısından çok dikkat çekiciydi...
Haberlerin ilki; Ortadoğu’da petrol rantı kavgası ve din savaşları yüz binlerce insanın canını alırken, camiler yakılıp yıkılırken, uygarlığın bilime sarılma çabalarını ve bilim için nelerden vazgeçildiğini çok net anlatıyordu;
“Portekiz’in Lizbon kentinden 1533 yılında Hindistan’a giderken Namibya yakınlarında batan Bom Jesus isimli gemi Namibya Çölü’nde elmas arayan işçiler tarafından bulundu. Arkeologlar, kurumuş bir lagünde bulunan ve altı günlük bir çalışmayla temizlenen enkazdan 13 milyon dolar değerindeki altının yanı sıra, arkeologlara göre çok daha değerli malzemeler de çıktı. Afrika’da arkeolojik çalışmalar yapan Manchester Üniversitesi’nden Prof. Timoty Insoll, ‘Bu çok dikkat edilmesi gereken bir keşif. Özellikle enkazdan çıkartılan ‘dini eserler’ bize o dönemde önemli olarak kabul edilen değerler hakkında çok geniş bir bilgi sağlayacak. Her ne kadar altın bulunması başlıkları süslese de, enkazdan çıkartılan diğer malzemeler bizleri daha çok heyecanlandırıyor.”
Portekiz hükümeti gemideki altınları Namibya’ya bırakmış... Peki, 500 yıl önce batan bir gemideki “dini” eserleri 13 milyon dolarlık altına tercih eden bilim anlayışı insanlığı geçmiş konusunda aydınlatmaya çalışırken, toplumu geriye götürmek için şiddeti dayatan bağnazlığın özellikle dini merkezlerde yol açtığı vahşete ne demeli?..


Özgürlük
Alın size bağnazlığı alkışlayanları uyandırması gereken bir haber daha; Türkiye için hayati önemdeki Suriye’nin Menbic bölgesinde, IŞİD’in
bağlantıları kesiliyor. IŞİD’den kurtarılan bölgelerdeki kadınlar ise ilk iş olarak örgütün zorunlu kıyafetlerini üstlerinden çıkarıyor. Reuters haber ajansının Menbic’ten geçtiği “özgürlüğün fotoğrafı”nda, peçelerini
çıkaran kadınlar yerel kıyafetlerine geri dönüyor.

Camide katliam!..
Yazının burasından itibaren okuyacağınız bölümler, ibadet merkezleri üzerinden yansıyan “bomba” ve “alkış” sesleri ikilemindeki paradoksu da analiz ederken, çok ama çok önemli bir uyarıyı bir kez daha zihinlerimize kazıyor... İşte ilk haber;
“Afganistan’ın doğusundaki Nangarhar vilayetinin Rodat ilçesindeki bir camiye yerleştirilen bomba, Cuma namazı sırasında patlatıldı!!! Yerel saatle dün 13.30 sıralarında meydana gelen patlamada 3 kişi öldü, 55 kişi de yaralandı. Patlama sırasında yüzlerce kişinin Cuma namazı kılmak için camide bulunduğu vurgulandı.”
Yukarıdaki haber son yıllarda ne yazık ki, Libya, Irak, Pakistan ve Afganistan’da, IŞİD ya da El Kaide tarafından ibadet merkezlerinde yapılan katliamların artık sıradanlaştığını gösteren çok vahim örneklerden biri...
Peki, bizim coğrafyamızdan dün yansıyan şu haberdeki çok anlamlı sosyal ve siyasal mesajlara ne demeli;
“Mardin’in Midyat ilçesinde şehit olan polis memuru Nefise Özsoy, memleketi Edirne’deki Selimiye Camii’nden son yolculuğuna uğurlandı. Özsoy, 442 yıllık Selimiye Camii’nden kaldırılan ilk kadın şehit oldu. Nefise polisin cenaze namazını kıldıran imam da dua sırasında bir ayrıntıyı paylaştı. Özsoy’un İstanbul’da Sultanahmet Camii’nde görev aldığı sırada çok önemli bir saldırıyı önlediğini söyledi. Bu sözlerin ardından camide alkış tufanı koptu. Namazdan önce de hocanın cemaate dua ettirdiği anlarda Mustafa Kemal Atatürk’ün adı geçince camide yine alkış sesleri yükseldi.”
Bir gazetenin internet sitesinden dün yansıyan üç haber, Türkiye’nin “din” savaşları uğruna kan gölüne dönüşen Ortadoğu’daki kara ve kısır döngüden çok, yüzünü Batıdaki bilim anlayışına ve uygarlığa çevirmesi, özellikle de Atatürk’ün bıraktığı mirasa sımsıkı sarılması gerektiğini bir kez daha yüzümüze çarpıyor!.. Hem de “uyan” dercesine bir şamar gibi!..