28 Mart 2024 Perşembe
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Felsefe Eski Yunandan bir asır Önce Hint'te başladı

Bilim ve Ütopya dergisi Şubat sayısında felsefenin Eski Yunan'dan bir asır önce Hindistan'da başladığını işledi. İşte derginin ilgili yazısı:

Felsefe Eski Yunandan bir asır Önce Hint'te başladı

Hindistan’a mistik felsefe Yunanistan’dan en az bir asır daha önce girmiştir. İyonya’da nihayet bir Thales’in, bir Anaximandros’un ve bir Anaximen’in felsefe yapmakla meşgul oldukları bir devirde, aynı zaman ve devirlerde, sayıları yüzü aşan Hintli filozof tarafından ortaya konulmuş olan fikirlere bugün sahip bulunuyoruz. Bunlar birbirlerinden ayrı ve ayırt edilmesi gayet kolay fikirlerdir. Açıkça görülüyor ki Hindistan yalnız prehistorik bakımdan değil, tarihî çağlara ait malzeme yönünden de son derece zengin bir depodur. Hindistan, birbiriyle sürekli çarpışma halinde bulunan ve gün geçtikçe yeni bir yayılış alanı bulma yeteneğini gösteren sayısız düşünceler ve anlayışlar ülkesidir. Hindistan’daki bu düşünce akımları malzemesini biz bugün beş kuşak üzerine bölüştürecek olursak, insanlığın büyüsel ve mitolojik düşünce tarzından gelişme yoluyla meydana gelmiş olan ilk felsefe biçimini âdeta elimizle yakalarız.
Diğer taraftan Hint felsefesinin, içerik bakımından Avrupa felsefesiyle de akrabalığı vardır. Bunun sebebi de, Hindistan’da konuşulan dille arasında esas bakımından bir akrabalığın varlığı olabilir. Bilindiği gibi, dille fikir hayatı ve dolayısıyla felsefe arasında sıkı ilişki vardır. Bunların dışında Hindistan’la Avrupa arasında, gerek tarihten önce ve gerekse tarihî çağlarda, birçok kültürel ilişki kurulmuştur. Hatta bilginlerin iddialarına göre, eski Yunan felsefesinin esaslı bazı elemanları Hindistan’dan alınmıştır. Maalesef bugüne kadar yazılmış olan dünya tarihleri daha çok Avrupa kıtası üzerinde durmuşlardır. Asya bir sömürgeler kıtası olarak esaslı inceleme ve araştırmalardan uzak tutulmuş, göz önüne alınmamıştır. Yalnız burada Alman Şairi Goethe’nin söylediklerini işaret etmeden geçmek istemiyoruz. Şair, Hint felsefesinde, demişti, bize yabancı olan kısım yoktur; biz onu gözden geçirirken, daha ziyade kendi yaşadığımız devirlerin tekrar etmekte olduğunu hissederiz. Goethe, Batı ile Doğu’nun birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu da sezmiş bulunuyordu. Buna karşılık, Hindistan’ı bilen ve bunun üzerinde bir kitap yazmış bir İngiliz olan Kipling, Doğu’nun daima Doğu, Batı’nın ise daima Batı olarak kalacağında ısrar etmiş ve bu iki ülkenin herhangi bir noktada birbiriyle buluşabileceğine aklı ermemiştir.

Yazının tamamı Bilim ve Ütopya dergisinin Şubat sayısında

Son Dakika Haberleri