25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir tek Kılıçdaroğlu anladı. O da yanlış anladı!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

2011 yılında bir avuç yurtsever, millici ve demokrat isim, ABD-PKK talebiyle dayatılan "bölünme anayasasına" karşı bir araya geldiler.

Sağ-sol demeden, parti ayrımı gözetmeden, demokratik bir kuvayı milliye anlayışı içinde biraraya gelen Milli Anayasa Forumlarının şiarı "Atatürk'te birleştik" idi.

İktidara, kravatlı PKK'lılara ve maalesef meclisteki muhalefet partilerine rağmen, Milli Anayasa Forumları (bilahare Milli Merkez adını aldı) büyük başarı kazandı. 300'e yakın il ve ilçe merkezinde düzenlediği toplantılarla yüzbinlerce Atatürkçü, millici, yurtsever ve demokrat insanı bir araya getirdi.

Sonuç "Bölünme Anayasası" masası devrildi, gayrı-milli, fitne-fesat cephesinin eli böğründe kaldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, yine aynı ilkeler çerçevesinde, partili ve -partizan olmayan, (merkez sağdan da oy alabilecek), Atatürkçü, millici, manevi değerlere saygılı, hukukun üstünlüğünü savunan, şaibesiz, devlet adamı niteliklerine haiz, yurtsever bir ismin aday gösterilmesini uman ve talep eden Milli Anayasa Forumlarına ve Milli Merkeze destek veren geniş halk kesimleri büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar.

İmam hatipli-militan-fanatik bir dinci ile yeni-Osmanlıcı ve siyasal İslam kökeninden gelen Nakşibendi tarikatına bağlı bir ılımlı İslamcı arasında tercih yapmaya zorlandılar. Tepkiler, yeni aday çıkarma girişimleri, çağrılar vb. sonuçsuz kaldı.

Şimdi vatansever, laik, medeni, yurtsever, demokrat ve Atatürk milliyetçisi milyonlarca yurttaş ya "T. Erdoğan" ya da "Çatı adayı" tercihine mecbur bırakıldılar.

Ana muhalefet CHP'nin lideri Sn. Kılıçdaroğlu sözde ve/veya teoride doğru söylediği bu konuda, özde/veya uygulamada yanlış bir adım attı.

Sn. Kılıçdaroğlu ve/veya (varsa) kendisine akıl ve yön verenler, Merkez sağ seçmenlerin oyunu da alabilecek, dini ve manevi değerlerle barışık bir isim arayışlarında haksız değillerdi.

Ama yanıldıkları - ya da bilerek ya da bilmeyerek - yanlış yaptıkları konu, "Merkez sağ" seçmenlerin çoğunluğunu "siyasal İslamcı ya da yeni Osmanlıcı" zannetmeleriydi.

Geçmişten beri Merkez sağ kökenli seçmenlerin içinde cemaatçi, tarikatçı ya da Amerikancı kişi ve gruplar elbetteki vardı, vardır.

Ama Merkez sağ seçmeninin büyük çoğunluğunun, Atatürk ve Cumhuriyet ile hiçbir sorunu yoktur ve olamaz da.

Merkez sağ seçmeni dindardır ama dinci değildir.

Laik rejimi içselleştirmiştir. Cihatçılık ya da radikal dincilikten uzaktır.

Merkez sağ seçmen, milli devletine ve milli birliğine gönülden bağlıdır. Milli ordusunu peygamber ocağı olarak görür.

Bölücülüğe ve çözülme süreçlerine asla sıcak bakmaz.

Mezhep kavgalarından uzak durur.

***

DİNCİLİK DEĞİL MİLLİCİLİK

Geçmişte, merkez sağın (AP-DYP)kurucusu, lideri ve halen yaşayan efsanesi olan 9. Cumhurbaşkanımız Sn. Süleyman Demirel'e bundan birkaç yıl önce ben bir soru sordum.

Tarikat-cemaat gibi oluşumların bugün bu hale gelmesinde geçmişte, iktidarlardan gördükleri himaye ve yardımların katkısı olup olmadığını merak ettiğimi söyledim.

Sn. Demirel, bu eleştirel sorumu büyük bir olgunlukla ve samimiyetle cevapladı; "Evet, bu oluşumlar, cemaatler vb. ülkenin sosyo-kültürel bir gerçeğidir. Din-ibadet özgürlüğü çerçevesinde baktım onlara. Zaman zaman bazı temsilcilerini TBMM'ye de taşıdım. Ancak hiçbir zaman devleti ve bürokrasiyi bu tür oluşumlara yönettirmedim ve teslim etmedim. Aralarından bazılarının rejime yönelik faaliyetlerine asla rıza göstermedim."

Sn. Demirel'in anlayışını, bana göre Sn. Kılıçdaroğlu bugün çok farklı yorumluyor.

Sn. Kılıçdaroğlu'nun, Merkez sağ seçmeninden oy almak, oy tabanını genişletmek, demokratik milli bir ittifak kurmak istemesi doğru ve akılcı bir şey. Ama bunu Fettullahçılar veya benzeri bir takım ABD bağlantılı cemaat görünümlü oluşumlarla kolkola girerek ya da yeni - Osmanlıcı ve siyasal İslamcı isimleri merkez sağın otomatik olarak destekleyeceğini zannederek adımlar atması, bence büyük bir yanılgıdır.

Bugün ülkemizde uygulanan -zehirli- bölücü ve gerici siyasetlerin panzehiri, sağ-sol demeden Atatürk'te birleşenlerin oluşturacağı geniş demokratik ve milli bir Türkiye cephesidir.

Yani dincilik değil, milliciliktir.

Ama Sn. Kılıçdaroğlu, merkez sağın çoğunluğunu teşkil eden millici-dindar (dinci değil), Atatürkçü ve milli devletimize gönülden bağlı - bölücülüğe karşı unsurlar yerine, maalesef merkez sağın gayrı milli isimleriyle ve kesimleriyle işbirliği yapmayı tercih etmiştir.

Bu yanlış bir yoldur. Merkez sağdaki millici, Atatürkçü, laik, samimi, iyi niyetli insanlarımız da bu sebeple yanlış algılanmalara ve yönlendirilmelere sebep olmaktadırlar. Bu durum ayrıca, CHP içinde soğuk savaştan kalmış "sağ-sol" kamplaşmasını körüklemek isteyenlere de malzeme vermektedir.

Bugün Atatürkçü, Cumhuriyetçi, millici, yurtsever ve demokrat Türkiye cephesi hem fikren ve moral olarak güçlüdür, hem de sayısal olarak da yeterlidir.

Medyanın Amiral gemisi, ya da bazı sermaye grupları, "biz kimi aday göstersek ve/veya göstertsek muhalefet "eli mecbur" desteklemek zorundadır." şeklindeki kibirli anlayışlarının, ne kadar yanlış olduğunu yakında yaşayarak göreceklerdir.

Yapılan yüzlerce Milli Anayasa Forumlarına, bir kez dahi gazete ve televizyonlarında yer vermeyen, sansür eden, gayrı milli çıkarcı holding medyası, T. Erdoğan'la başetmek için, Milli Merkezcileri, Ulusalcıları, Yurtseverleri görmezden gelmekten, yok saymaktan ve küçümsemekten behemal vazgeçmelidir, vazgeçecektir.

Aksi takdirde Türkiye, anti-demokratik laiklik karşıtı yobazların ve bölücü - kürtçülerin cirit attığı, sosyal barışı yok olmuş, çözülme sürecinde, Ortadoğu bataklığına sürüklenen bir 3ncü dünya ülkesine dönüşür ki, bunu hiç birimiz istemeyiz ve kabul etmeyiz.

Sn. Kılıçdaroğlu, merkez sağı kucaklayacağız derken, siyasal İslamcılığı ve yeni-Osmancılığı merkez sağ olarak görme ve/veya gösterme yanlışından yol yakınken dönmelidir.