24 Nisan 2024 Çarşamba
İstanbul 25°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir yılda üç seçim!

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünyanın hangi ülkesinde bir yılda üç seçim yapılıyor?
7 Haziran 2015, 1 Kasım 2015 ve şimdi yeniden erken seçim gündemde.
Bir yılda üç seçim yapmak, neredeyse AKP’nin başarısı gibi gösteriliyor. Oylarını artırdığı doğru, ama bir yılda üç seçim yapmak, ülkenin istikrarlı bir yönetime sahip olmadığının en açık kanıtı değil midir?
Bir de şurdan bakalım: AKP, 1 Kasım 2015 seçiminde tek başına iktidar olduğu halde, çözüm üretemediği için seçim yapılıyor.
Yeni Anayasa için seçim yapmak, acaba AKP açısından çözüm mü, yoksa yıkımın başlangıcı mı?
Yeni Anayasa dediklerinin içine bakarsak, bu soruya gerçekçi bir yanıt verebiliriz. Bölücü ve Gerici anayasayı Türkiye’ye kabul ettirebilecek bir güç yok. Bu tür girişimlerin AKP’nin felâketiyle sonuçlanacağını buraya yazıyoruz.

DÖRT MECBURİYET
Türkiye’nin ufuklarına güncel dalgalanmaların içinden bakmıyoruz. “Mecburiyetler” dedik, Türkiye’nin temel dinamikleri de diyebilirsiniz.
Birincisi, Vatan bütünlüğü.
İkincisi, üretim ekonomisine geçiş.
Üçüncüsü, Atatürk’ün çağdaş toplumunun inşası.
Dördüncüsü, Asya’da konumlanmak ve komşularla işbirliği.
Her dört mecburiyet, birbiriyle bağlantılı.

YARINLARI BELİRLEYEN SÜREÇ
Dikkat edilsin, dileklerden söz etmiyoruz, zorunluluklar diyoruz. Bilim dediğiniz, zorunlulukları anlamaktır. Zorunlulukları belirleyen toplumların temel dinamikleridir. Yaşadığımız sürece göz atarsak, o mecburiyetleri anlarız.
Silivri duvarlarını yıktık, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ABD esaretinden kurtardık ve Türkiye’yi özgürleştirdik.
ABD güdümünde Ergenekon-Balyoz tertiplerini tezgâhlayan Fethullahçı Gladyo’nun yargı ve polis içinden temizlenmesi sürecini başlattık ve önemli mesafe aldık. Şu anda Silivri’de bizlerin kaldığı hücrelerde, FETÖ mensubu olmakla suçlanan polis ve yargıçlar bulunuyor.
Fethullah Örgütü’nün ayak bağlarından kurtulan Cumhuriyet yargısı, yeni HSYK’yı belirledi. Cumhuriyetin yargıç ve savcıları yönetime geldi.
Bu koşullarda Türk Silahlı Kuvvetleri, Polisi ve Köy Korucularımız, PKK’yı hendeklere gömme harekâtına başladı ve ABD’nin kara gücünün belini kırdı.
Yargıtay, bu süreci mühürleyen tarihsel bir kararla Ergenekon Davasında alınan kararı bozdu. Bölücü tertip bu kez Yargıtay kararıyla hendeklere gömüldü.
Atlantik sisteminin Ermeni soykırımını tanıma dayatmasını AİHM kararlarıyla bozguna uğrattık.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde sözde Kürt federe devleti kurma girişimlerine karşı İran ile işbirliğine yöneldi

TÜRKİYE BÜYÜK KARARA GİDİYOR
Yaşanan süreci belirleyen olguları alt alta yazar ve toplarsanız, Türkiye’nin Büyük Karara ilerlediğini görürsünüz. Büyük karar, Türkiye’nin Atatürk devrimi rotasına girmesidir.
Süreci anlamayanlar hep şu soruyu soruyor: Nasıl oluyor da bütün bunlar AKP iktidarında yaşanıyor.
İşte burada Türkiye’nin dinamikleri söz sahibidir. Türkiye’nin mecburiyetleri, AKP iktidarını önüne katmıştır ve sürüklemektedir. Bu saptama da olgularla kanıtlıdır:
Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan, daha dün Fethullah Gülen ile işbirliği halinde ABD’nin Ergenekon tertibini yürütmüşlerdi.
Yine Tayyip Erdoğan yönetimi, düne kadar PKK/HDP ile Açılım tertibinin içindeydiler.
Tayyip Erdoğan, düne kadar ABD’nin BOP Eşbaşkanı idi, bugün ABD’nin tertipleriyle karşı karşıyadır ve kendisine Asya’da dayanaklar aramaktadır.
Türkiye’nin dinamikleri, Tayyip Erdoğanları esir almıştır. ABD’nin piyonlarını hendeklere gömen vatan savaşı bu sayede yürütülüyor. Fethullahçı Gladyo’nun üzerine gidilmesi de, ABD emperyalizmine karşı Türkiye’nin millî güçlerinin onyıllardır süren mücadelesinin sonucudur.
ABD güdümlü PKK Terör Örgütüne ve Fethullah Terör Örgütüne karşı vatan ve cumhuriyet mücadelesi, devleti ve milletiyle Türkiye’nin mücadelesidir. Bu mücadelenin asıl itici güçleri, Türk milleti ve Türk Ordusudur. Önder gücü de, Vatan Partisi’dir. 21. Yüzyıl tarihimize şöyle bir dönüp bakarsak, sürecin Vatan Partisi’nin öngördüğü ve önderlik ettiği yönde yürüdüğünü saptarız.

SIRADAKİ MECBURİYET
Önümüzde vatan savaşını ve Cumhuriyet savaşını kesin sonuca götürecek bir Millî Hükümeti kurma görevi var. Bu da mecburiyettir. Türkiye’nin dinamiklerine güveni olmayanlar istedikleri kadar anlamasınlar, göreceksiniz bu ülke yeniden Atatürk Devrimi rotasına girecektir.
Vatan Savaşının kesin başarısı için, komşularımız Suriye, Irak, İran, Azerbaycan ile işbirliği yapacağız.
Borç batağından Üretim Ekonomisiyle çıkacağız. Asya’da soluk olan Türkiye ekonomisini, Atlantik dayatmalarından kurtaracağız ve büyük kalkınma yoluna sokacağız. Atatürk’ün Halkçı-Devletçi-Planlı ekonomisini kuracağız.
Atlantik sisteminin dünyaya dayattığı Neoliberal ekonomiyle bağlantılı olarak gerici Gladyo-Mafya-Tarikat rejimi de tutmadı. Türkiyemizde yeniden Atatürk’ün Devrimci Demokrasisini kuracağız.
Şimdi Türkiye, bu programın eşiğine gelmiştir. Ve bu programı gerçek sahibi uygulayacaktır. AKP, hangi kısa süreli çarelere başvurursa başvursun, kendi gereci ve bölücü Anayasa girişiminin altında kalacaktır.
Vatan Partisi’nin merkezinde bulunduğu çözüm kaçınılmazdır.
Millî Hükümet, kaçınılmazdır.
Sıradaki mecburiyetler bunlardır.