20 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Birini düşününce, diğeri de...

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Isadora Duncan... Modern dansın kurucusu olarak kabul edilen ABD’li sanatçı. Etkileyici güzelliğine ve insanı alıp sonsuzluğa götüren dans tarzına, internette yer alan görüntüleriyle tanıklık edilebilir. Ölümünün üstünden 88 yıl geçti ama adına halen dans ödülleri düzenleniyor, dans sanatına gönül verenlerin idolü olmayı sürdürüyor. İki ayrı evlilikten doğan biri kız diğeri erkek iki çocuğun annesiydi. İki çocuğu da trajik bir kaza sonucunda, el freni çekilmeyen bir otomobilin Seine Nehri’ne yuvarlanmasıyla boğularak öldü. 1922’de ünlü Sovyet şairi Sergey Yesenin’le evlendi. Yesenin 1925’te İngiltere’de intihar etti. Bunun iki yıl sonrasında ise Isadora Duncan’ın akıllara durgunluk veren ölümü gerçekleşti. 50 yaşındaki Duncan, erkek arkadaşının üstü açık otomobilindeydi ve boynundaki uzun şal, rüzgâr nedeniyle uçuşmaktaydı. Derken şal tekerleğe takıldı, boynu kırılan sanatçı oturduğu koltukta feci şekilde can verdi. Alan J. Pakula... Amerikan sinemasının en yetenekli yönetmenlerinden biriydi. 1962’de yapımcı olarak imza attığı ırkçılık karşıtı ünlü film “Bülbülü Öldürmek”le önünde geniş bir yol açıldı. Yönettiği “Fahişe”, “Parallax Esrarı”, “Başkanın Bütün Adamları”, “Eve Gelen Atlı”, “Sophie’nin Seçimi”, “Pelikan Dosyası”, “Şüphe Altında” gibi filmlerle saygınlığını artırdı, sinema tarihinde derin izler bıraktı, sayısız ödül aldı. Pakula, 1998’in 19 Kasım günü kendi kullandığı otomobille New York’ta Long Island’a doğru yol almaktaydı. Önündeki kamyonun kasasından fırlayan çelik boru ön camı kırıp içeri girdi. Başı parçalanan usta sinemacı yaşama böyle veda etti.
ANAMURLU LORCAAbdülkadir Bulut... 1943 Anamur doğumlu, tipik Akdenizli, sosyalist bir şairdi. Cemal Süreya tarafından “Kasabalı Lorca” olarak tanımlanmıştı. 1966 yılının 10 Kasım’ında düzenlenen Atatürk’ü anma etkinliğinde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle altı öğretmen arkadaşıyla birlikte hakkında dava açıldı. Panosuna iliştirdiği bir kurbağa fotoğrafından saçma sapan anlamlar çıkartan müfettiş de Bulut’un “aşırı solcu” olduğuna kanaat getirmişti. “Ve bir Erzurum sabahında / uzun bir savaşı düşündüm / Mustafa Kemal’ce / Büyüdü ellerim ve gözlerim / Sakarya’nın doğu yakasında / dağda bir geyik gibi / o zaman çizdi Seddülbahir’i / alaca şekillerde Mustafa Kemal / savaş haritasına / Sonra barut kurşun ve kan / bir nice güneşi çağırdım / Mustafa Kemal’in otağına” diyordu “Mustafa Kemal’ce” adlı şiirinde. Davalar iki çocuk babası şairin yakasını 12 Eylül’den sonra da yakasını bırakmadı. 8 Ağustos 1985’te Silifke’deki duruşmaya gitmek için Anamur’dan minibüse bindi. Minibüsün bozuk kapısı bir virajda aniden açılıverdi ve Abdülkadir Bulut yola fırladı. Yarın, 30. ölüm yıldönümü...E Yayınları 2010’da Ali Bilir-Saadet Bilir’in hazırladığı “Abdülkadir Bulut-Kasabalı Lorca” adlı kitapla Bulut’un yaşam öyküsünü, şiir, yazı, söyleşi ve mektuplarını sundu okurlara. Yayınevi aynı yıl Bulut’un tüm şiirlerini de “Ülkemin Şiir Atlası” adıyla derlemişti. Türkiye’de herkesin ailesinden birini ya da bir yakınını trafik kazasında yitirdiği söylenir. Belki biraz daha düşük bir oranla, dünyada da böyledir bu. Isadora Duncan’ı danslarıyla, Pakula’yı filmleriyle, Abdülkadir Bulut’u şiirleriyle olduğu kadar, trajik ölüm biçimleriyle de anımsıyorum hep. Birini düşününce, diğeri de aklıma geliyor. “Şiirlerim hiçbir zaman / böyle dolmadı ağzına kadar / seninle ey sevgili yurdum / ve hiç bu kadar çırpınmadı / seni tutuşturan yaralar için / can havliyle” demişti Abdülkadir Bulut. “Sen Tek Başına Değilsin”in şairini, aramızdan ayrılışının 30. yıldönümünde saygıyla anıyorum.