25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Borçlan ve tüket, sözde büyü özde fakirleş!

Ufuk Söylemez

Ufuk Söylemez

Eski Yazar

A+ A-

Türk ekonomisinin alarm veren göstergelerine rağmen iktidar ve ekonomi yönetiminin hala pembe tablolar çizerek, övünmeleri biraz garip kaçıyor.
Özellikle, TÜİK’te Başkan değişikliği “uğurlu” gelmiş görünüyor. Önceki başkanın, henüz görev süresi dolmadan, 40’lı yaşlarındayken ani bir şekilde emeklilik kararı almasını takiben, yeni gelen Başkan “hayırlara vesile” oldu anlaşılan.
Çünkü yeni TÜİK Başkanı ile birlikte açıklanan bütün veriler, Reuters’ten, Bloomberg’e, oradan ekonomistlere kadar uzanan geniş bir uzman çevrenin “beklenti ve anketlerinin” ötesinde, hep müspet artışlarla herkesi şaşırtmayı başarmış bulunuyor.
Örneğin, son olarak açıklanan 2016 yılı Inci çeyrek büyümesi, bütün ekonomistlerin, uzmanların ve ekonomi basının beklenti anketleri (yüzde 4.3 - yüzde 4.5) aralığında iken, yüzde 4.8 çıkıverdi.
Kuşkusuz TÜİK’in yayınladığı rakamlarda manüplasyon ve/veya kasıtlı bir oynama yapılma ihtimalini çok düşük görüyorum. Böyle bir şey, ağır bir “ekonomik suç” olur.
Böyle bir şeyi geçmişte Yunanistan İstatistik Kurumu yapmış, verileri olumlu göstermiş gerçek rakamları çarpıtmış ve gizlemişti.
Sonuç, Yunanistan ekonomisi ve halkı için tarihi ve vahim bir krizin çok ağır bedeli oldu.
Bu konularda partizanlığın, kamu kurumlarını siyasetin maşası yapmanın faturası, yapan için de, yaptıran için de çok büyük olur.
Gelelim yüzde 4.8’lik büyüme için düğün-dernek yapılıp-yapılamayacağına;
- Turizm sektörü tam bir çöküş yaşıyor. Güneyde birçok otel bu yıl turist olmaması nedeniyle açılamıyor, açılmıyor. Oteller yoğun biçimde eleman çıkarıyor.
- Türkiye’ye günlük-gecelik spekülatif kısa vadeli yabancı sermaye (sıcak para) girerken, kalıcı-katma değer ve istihdam yaratan yabancı sermaye gelmiyor. Önceki yılın ilk 4 ayına göre 4.9 milyar dolar olan doğrudan yatırımlar, bu yılın aynı döneminde 2.7 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Geçen yılın tamamında 3.9 milyar dolar olan (emlak hariç) net doğrudan yabancı sermaye girişi ise, bu yılın ilk 4 ayında 1.3 milyar dolara indi.
- Müteahhitlik sektörünün yurt dışından aldığı ihalelerde ise büyük bir gerileme yaşanıyor. Konuştuğum bazı önemli yurtdışı müteahhitlik firmalarının yetkilileri, 2013 yılında 35 milyar dolar, 2014 yılında 25 milyar dolar, 2015 yılında 20 milyar dolar civarında yurtdışı ihalesi aldıklarını ama bu yılın ilk 4 ayında kazanılabilen ihale miktarının 2 milyar doları bile bulamayacağını ifade ediyorlar
- İhracat ise, ciddi biçimde geriliyor. İhracatın miktar ve kilogram bazında artışına rağmen gelir/döviz bazında azalması, tam bir “fakirleşen ihracat” döngüsüne girdiğini gösteriyor ekonominin. Yüksek teknolojili katma değere haiz ihracatın, toplam içindeki payı yüzde 3.5 dolayında, ancak bunun 4 katından fazlasını ithal ediyor Türkiye.
- İşsizlik çift haneli rakamlarda artık “istikrar” kazandı. Milyonlarca Ev kadını ve iş aramaktan ümidi kesenler sayılmadığı halde, işsizlerin yüzdesi çift haneli rakamlarla ifade ediliyor.
- Enflasyon ise daha kötü. ABD’de Nisan ayında yüzde 1, Japonya’da Mayıs ayında eksi yüzd 0.3 ve Avro Bölgesi ülkelerinde Mayıs ayında eksi yüzde 0.1 olarak gerçekleşen esasında gerçekleşmeyen enflasyonun, Türkiye’de bugünkü yüzde 7’ler seviyesinden yılsonunda yine çift haneye erişeceğinden endişe ediliyor.
- Hal böyleyken ilan edilen büyümenin, hane halkının ve devletin birbirleriyle yarışırcasına üretmeden tüketmesinden, borçlanarak tüketmesinden kaynaklandığı çok açık.
Bununla övünmek yerine, esasında ciddi biçimde düşünmek gerekiyor. Bu yıl sıcak para girişlerine rağmen ekonomide çok ciddi sıkıntı ve türbülanslarla karşı karşıya kalınma ihtimali önceki yıllara nazaran çok daha yüksek maalesef.
Artık altta kalanın canının çıktığı vahşi kapitalizm ile “borsa coştu-döviz düştü” nakaratından ibaret bir kumarhane ekonomisi ile üretmeden, sıcak para ve borçla tüketerek daha fazla gidecek veya idare edecek mecali kalmadı ekonominin.
Tabi bu “fakirleştiren büyümenin” son ve en belirgin göstergesi ise, 2016 1’inci çeyreği itibarıyla kişi başına düşen milli gelirde 169 dolar birden fakirleşmemiz. Yani 2015 yılsonu itibarıyla kişi başına düşen milli gelir 9.261 dolar iken, 2016 1’inci çeyrek itibarıyla bu rakamın 9.092 dolara düşmesi.
İşte anlatmaya çalıştığımız “fakirleştiren büyüme” tam da budur!