Bu bir başarı hikâyesi!

Rusya’dan 3,6 milyon turist yerine Suriye’den 4 milyon mülteci
Bu bir başarı hikâyesi!

Geçen gün Antalya’daydım. Antalya’nın en köklü ve geniş yelpazeli üye tabanına sahip iş ve meslek insanlarının örgütü olan Antalya Sanayici ve İşadamları Derneğinin (ANSİAD) konuğu olarak bir konuşma yaptım.
Bu vesile ile çok sayıda Antalyalı iş insanı ile görüşüp, tartışıp, konuşma olanağı da buldum.
Dönüş yolunda ise radyoda Başbakan’ın konuşmasını dinledim. Başbakan A. Davutoğlu “Türkiye’nin dünyanın hayran olduğu bir ülke” olduğunu söylüyordu. Elhak doğru söylüyordu.
Ama ne hikmetse Türkiye’ye geçen yıl gelen 3,6 milyon Rus turist sayısının bu yıl %90 oranında azalacağı ve gelmeyecekleri açıklanıyordu bir yandan da.
Ocak 2016 Turizm istatistiklerinde, bu durum daha yılın ilk ayında çarpıcı bir biçimde görünüyor. Ocak 2016 ayında gelen Rus turist sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre %81 oranında azalmış görünüyor.
Ama diğer yandan sayılarının 4 milyonu aşması beklenen binlerce Suriyeli mülteci, aç-susuz perişan vaziyette sınırlarımıza dayanmış vaziyette.
Halen 2 milyonu aştığı resmen bilinen Suriyeli mülteci sayısının, son dalgayla birlikte 4 milyona ulaşacağı hesaplanıyor.
Antalya’dan bir işadamı, biz 3,6 milyon Rus turistin gelişini beklerken, maalesef 4 milyona yakın Suriyeli mülteci gerçeği ile karşı karşıya kaldık dedi.
Bu sözler, dış politikaya bugün egemen olan mezhepçi-yobaz zihniyetin, Suriye’deki tekfirci-cihatçı katil sürülerinin yürüttüğü kanlı-acımasız iç savaştaki tutumları yüzünden bugün sürüklendiğimiz sefil durumu gözler önüne seriyor maalesef.
Irak’la, Suriye ile İran’la, Rusya ile Mısır’la tüm bölge ve komşu ülkeleriyle, Emevi-Vahabi Araplarla işbirliği yapmak suretiyle kavgalı ve hasım haline getirilen Türkiye, bunun ceremesini tarımdan, ihracata büyük kayıp ve zararlar vererek, milyonlarca mültecinin akınına uğrayarak ödüyor. Buna da hiç utanmadan “başarılı dış politika” diyorlar.
Öte yandan Antalya yaş sebze ve meyve ihracatında da büyük kayıplar yaşıyor.
Antalyalı değerli ihracatçı ve işadamı Sn. Lütfü Göbüş’ün verdiği “Antalya Tarım Konseyi” raporuna ve Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği verilerine göre durum vahim. Rusya’ya yapılan yaş sebze ve meyve ihracatında en yoğun ve yüksek ihracat Mart ve Mayıs ayları arasında gerçekleşiyor. Yani birkaç ay içinde bu sektördeki ihracat ve buna bağlı üretim düşüşü çok daha belirgin hale gelecek.
Ocak 2015 ayında toplam 218,4 9 milyon dolar olarak gerçekleşen toplam yaş-sebze ve meyve ihracat tutarı, Ocak 2016 itibarı ile 134 milyon dolara düşmüş vaziyette.
Batı Akdeniz İhracat Birlikleri Genel Sekreterliğinin yayınladığı bu veriler, bahar aylarındaki kayıpların ve düşüşün çok daha yüksek olacağının açık bir göstergesi.
Antalya gibi turizm, tarım ve tarımsal sanayinin gözbebeği olan ilimizde, büyük bir belirsizlik ve huzursuz bir beklenti var.
Rusya ile ilişkilerin düzeltilip, rayına gireceğini umanlar olduğu gibi, daha karamsar olanların sayısı hayli fazla.
Antalya’da birçok otelin bu sezon açılamayacağı, 18-20 milyar doları aşan kredi borçlarının geri ödenmesinde sorunlar yaşanacağı, bazı bankaların kredileri geri çağırmaya başladığı da konuşuluyor Antalya’da. Öte yandan, Antalya özelinde, Türkiye genelini görüyorsunuz bir şekilde.
Rusya ile son 20 yılda inşa edilen ve bugün yerle yeksan olan ilişkilerin bir an önce yeniden restore edilmesi, Suriye’deki mezhepçi- tekfirci çetelerin kanlı savaşında, emevi/ vahabi Araplarla birlikte müdahil olmaktan ve saf tutmaktan derhal vazgeçilmesi gerekiyor.
Yoksa ekonomide zaten dünya genelinde yaşanan anormalliklerle (negatif faizler, düşen petrol ve emtia fiyatları, talep yetersizliği, sıcak para akışının azalması vb.) de tetiklenebilecek, ağır bir ekonomik ve sosyal türbülansa girmekten kaçınmak ve korunmak çok zor ve çok maliyetli olacak.
Sonuç olarak 2016 yılında Rusya’dan en az 3,6 milyon turist beklerken, Suriye’den 4 milyon mülteciyle baş başa kalacağımız anlaşılıyor.
Takdir sizin, bir de buna başarı hikâyesi diyorlar, iyi mi?