Büyük düşün Türkiye

Suriye'de ağırlıklı olarak faal olan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), El Nusra gibi doğrudan El Kaide'ye bağlı örgütler ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında faaliyet gösteren oluşumlar ana silahlı gücü oluşturan gruplardır. Bunun yanı sıra onlarca irili ufaklı yapılanmalar mevcut. Yapılan araştırmalara göre, ilk iki örgütün mensupları bütün Arap ülkelerinden ve Batı ülkelerinde yaşayan taraftarlarından devşirildiği gerçektir. Türkiye, Balkanlar ve Kafkasya'dan bu örgütlere katılım olmakla birlikte, ağırlıklı olarak Orta Asya ülkelerinden gelenlerin sayısı daha fazladır. "Türki" kökenli veya fizyolojik olarak onlara benzeyenler, Lazkiye kuzey kırsalına gönderilmektedir. Hatay'ın Yayladağı ilçesini ve köylerini her türlü faaliyet için kullanmaktadırlar. Muhalefetin propaganda sitelerinde bu gerçekler açıkça itiraf edilmektedir.

Suriye denklemi, bölgesel konumu, taşıdığı ehemmiyet ve farklı devletlerin çıkarları Suriye'deki savaşı çok taraflı kılmaktadır. Suriye'ye karşı savaşı vekaleten sürdüren ABD, AB ve İsrail, Suriye'yi çökertme veya zayıflatma projelerinde, petro-dolar körfez ülkelerini ve AKP iktidarını taşeron olarak kullanmıştır. Ama bu çevreler, özellikle İsrail ve Suudi hanedanı, sonuç alıncaya kadar, yani "Esad devrilinceye kadar" formülü için zorlamaktadırlar. Beşar Esad'ın veya zihniyetinin iktidarda kalması, taşeron ülkelerin iktidarları için eskisinden çok daha büyük bir tehlike arz edecektir. ABD, ne ekonomik ne de askeri olarak bu "talebi" karşılayacak konumda değildir. Bu sebeple meseleyi Suriye'nin dostlarıyla hal etmeye isteklidir. Hatta ülkesindeki ekonomik krizi, Suriye ve dostlarıyla yakınlaşarak çözebileceğine inanmaktadır.

Bu kuvvetlerin savaşta bir fiil taraf olmaları, Suriye'ye karşı çok farklı kuvvetlerin müdahil olmasını beraberinde getirmiştir. Buna karşılık Suriye'nin yanında yer alan Rusya, Çin, İran ve Lübnan Hizbullah'ı Suriye meselesini çok uluslu ve çetrefilli yapmaktadır. Her ülkenin farklı ajandaları ve hedefleri, Suriye meselesini çok boyutlu bir hadise olarak ortaya koymaktadır.

El Kaide'nin beslenme damarları

El Kaide ve benzeri oluşumlar her daim emperyalizmin ve siyonizmin en etkili maşası olarak istihdam edilmiştir. El Kaide zihniyetini besleyen ana damar Vahhabizm'dir. Bu yapıya ikinci önemli aktarım ve destek "Müslüman" Kardeşler Örgütü gibi yapılanmaların "menfaat-ticaret" ve "radikal" kanadından gelmektedir. İslamiyete karşı tesis edilen Vahhabizm, Suudi ailesi ve siyonizm arasındaki tarihi bağ bilindiğinde, El Kaide gibi oluşumların en radikal destekçilerinin Suudi kökenli olması şaşırtıcı olmamalıdır.

Hac güvenliğinin sağlanması için Suudi hanedanı yıllardır G4S (Group 4 Securicor) adlı dünyanın en büyük güvenlik şirketi ile çalışıyor. İngiliz-Danimarka patentli olan ve İsrailli yatırımcıların pay sahibi olduğu bu şirket, 125 ülkede 700 bin personeliyle "güvenlik" hizmeti sunuyor. Hac mevsiminin güvenliğini 2010 yılından beri, G4S ana firmasına bağlı mahalli El Mecal G4S yerine getiriyor. G4S'in İsrail'deki alt firmasına (Haşmira), Temmuz 2007'de, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 49. ve 76. maddelerini ihlal edecek şekilde, İsrail Hapishane Hizmetleri'ne ait bir sözleşme verildi. Şirket, Filistinli tutuklu ve rehinelerin tutulduğu, sorgulandığı ve işkence gördüğü bütün hapishanelerin güvenlik sistemleri ile kontrol sistemlerini tedarik ediyor. İsrail hapishanelerine düzenli olarak kumanda ve kontrol, IT, CCTV ve iletişim hizmetleri sağlıyor. İşte bu şirket "Müslümanların" hac güvenliğini sağlamaktan sorumlu.

Suudi-İsrail ortaklığı

Suudi hanedanı, ABD Başkanı Barack Obama'nın İran ile yakınlaşmasını engellemek için ABD Kongresi nezdinde Yahudi lobileri ile ortak çalışmalar yürütüyor. İsrail'de yayımlanan Yediot Ahronot gazetesinde Attila Somfalvi imzasıyla yayımlanan bir haberde, Körfez'deki Arap ülkeleri ile İsrail'in İran'ın nükleer programı konusunda birlikte hareket ettiği belirtiliyordu.

Suriye ordusunun Kamışlı'nın bazı köylerinde IŞİD adlı El Kaide bağlantılı gruba yönelik operasyonunda çok sayıda militan öldürülmüş. Suriye ordusunun Kamışlı'nın güney doğusundaki Cevadiye bölgesinde IŞİD ile çatıştığını belirten Suriyeli kaynaklar, çatışmaların IŞİD'in Kürt silahlı gruplarından YPG'nin merkezlerine saldırmasından sonra gerçekleştiğini duyurdu. Suriye ordusu ile YPG'nin saldırıları üzerine çok sayıda IŞİD militanının öldürüldüğü bildiriliiyor. Türkiye sınırındaki Rasul Ayn'ın çeşitli bölgelerinde de çatışmalar yaşandığı belirtiliyor. Öte yandan, IŞİD'in Halep'in Azez ilçesi yakınlarındaki Cebel Brasaya'da ÖSO'ya bağlı Kuzey Fırtınası tugayıyla girdiği çatışmaların ardından bölgeyi kontrolü altına aldığı belirtiliyor. Bab Seleme kapısında IŞİD militanları ile Türk askeri arasında çıkan çatışmalarda 7 militanın ve 3 Türk askerinin hayatını kaybettiği iddia edildi. IŞİD'ın komutanlarından olduğu bildirilen, Türkiye'nin yakından tanıdığı Kafkas kökenli Ebu Mervan'ın da çatışmada öldürülenler arasında olduğu kaydediliyor.

Pilotlar-rehineler takası

Bu haber Türk Genelkurmayı veya hükümet tarafından henüz doğrulanmadı. Kısa süre önce Genelkurmay web sayfasında çıkan ve IŞİD militanlarının mevzilerinin vurulduğu bildirilen haberden sonra, Kilis-Bab Seleme kapısı militanların kullanımına kapatılmıştı. El Kaide komşumuz. Suriye ordusu ve Kürt müttefikleri El Kaide ile çatışıyor. Ahmet Davutoğlu, "Suriye muhalefeti dostlarımızdır" diyor. El Kaide ve uzantıları bunun neresinde? Dost mu, düşman mı? Davutoğlu sınırı bir açıyor bir kapatıyor.

Bir buçuk senedir rehin tutulan Lübnanlılar nihayet serbest. Katar Dışişleri Bakanı Halid El Attiye, "Serbest bırakılmalarında en büyük katkıyı biz sağladık" diyor. Lübnanlı kaynaklar "Davutoğlu aldı, Davutoğlu serbest bıraktı" diyor. İki Türk pilotuna karşılık Lübnanlı rehineler... Suriye bölgenin yeni dünya düzenini çiziyor.

Büyük düşün Türkiye!